
Mutlu Hesapçı
UMUDUMU TAZELEYEN, GENÇLER!
Geçtiğimiz haftalarda yaşı 19 - 24 yaşları arasında değişen gençlerin Ada Sokağı Meyhanesi’nde yaptıkları 90’lı yıllar konseptindeki gecesine katıldım. Geceye giderken meraklıydım çünkü onlar 90’lı yıllarda doğmamışlardı ama kıyafetlerinden müziklerine kadar 90’lı yılları yaşamak istiyorlardı.
90’lı yıllar benim yıllarımdı, onların bilmedikleri bir yıla özlemin altında ne vardı?
Hepsi birbirinden güzel, yakışıklı, akıllı, eğitimli ve pırıl pırıl gençler ile tanıştım. Tarzları, her detayı düşünerek ayakkabılarından takılarına kadar o dönemi yansıtıyordu. Kızlı erkekli hepsi birbirini yakından tanıyan yaklaşık 20 kişilik bir grubun arasında yaşça çok büyük olan üç kişi, biz kalmıştık.
Ayakları yere sağlam basan gençler…
Aralarında mimar, iç mimar, inşaat mühendisi, grafiker, Fransızca öğretmeni, peyzaj mimarı, matematik öğretmeni, yazılımcı, aşçı, avukat vardı.
Beni geceye davet eden Tuana bir mimar, bir şirkette çalışmayı düşünmüyor, üstelik yüksek lisans yapıyor ve kendi yaratıcılığında kişiye özgü tasarımlar yapıyor.
Her biri mesleğini çok seviyor ve olmak istedikleri yerde durmayı seçen gençler.
Her şeyin çok farkında, bilinçli, mantıklı ve ne istediğini bilen böylesi kalabalık bir genç ekiple ilk kez bir arada bulunuyordum. Doksanlı yılların şarkılarını çaldılar, playlist’leri çok zengindi ve şarkıları ezbere biliyorlardı. O dönemi yaşamak istemelerinin sebebi ise sahici duyguların peşinde ve anlamlı sözlerin içinde olmak istemelerinden kaynaklanıyordu.
Bugünden memnun muydular? Çok da değil çünkü arayış içindeler ve istedikleri başka şeyler. Talepleri de yaşamaya dair… Dolayısıyla çok şey istiyorlar ama ayakları yere sağlam basıyor, onca ülke sorunlarına rağmen.
Hepsiyle sohbet ettim ve gözlemlediğim en net şey; cesur olmaları!
Fikirlerine ve karakterlerine saygı duyulmayan hiçbir yerde, kişide kalmayı tercih etmiyorlar. Kendilerinden taviz vermiyorlar ve duruşlarını hiç bozmuyorlar. ‘Beni kabul eden böyle kabul etsin’ özgüveninde ama kibirli değiller.
Gençler ne istediğini biliyor!
Gelelim gençlerin özel hayatlarına… Öyle bizim kuşak gibi savrulmalar yaşamıyorlar. Aralarında çift olanlar da vardı ve birbirlerine karşı açık sözlüler, sormasam sevgili olduklarını bile düşünmezdim o derece bağımsız bireyler. Ve her biri kendisi olarak duruyor, ‘Sevgilim de bu’ diye tanıştırmıyor, herkes kendini ismiyle tanıştırıyor.
Onlar emek vermeyi, o kişiyi neden seçtiklerini ve ne istediklerini bize göre daha iyi biliyorlar. Evlilik hikayesi onlar için sadece prosedür çünkü aileleri kiminle, ne yaşadığını biliyor.
Umudumun tükendiği bir zamanda gençlerle bir gece geçirerek, gençleştim ve yenilendim.
Nazım Hikmet’in doğumunun 123. yıl dönümünde Şişli Belediyesi ile Nazım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı iş birliğiyle düzenlenen "Nazım 123 Yaşında" başlıklı programla anıldı. Bu programı görünce aklıma tanıştığım gençler geldi ve onlarla Nazım gecesi yapmayı karar verdim. Bir şiir gecesine tıpkı 90’lı yıllara hazırlandıkları gibi hazırlanarak gelecekler eminim.
“yok edin insanın insana kulluğunu,
bu dâvet bizim...
Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
ve bir orman gibi kardeşçesine,
bu hasret bizim...”