Mehmet Şandır
Vakit Tamam mı?
Bence; söz konusu vatansa konuşmanın şimdi “tam vaktidir.”
MHP lideri Sayın Devlet Bahçeli’nin, TBMM’nin açılış oturumunda DEM Parti yöneticilerinin elini sıkarak başlattığı süreç, gelişerek devam ediyor. Başlangıçta tam anlaşılmadı, yadırgandı, hatta çoğunluk karşı çıktı; mesele terörist başı Öcalan’ın affedilmesi parantezine alınarak tartışıldı.
Şimdilerde siyasette vakit tamamdır rüzgarı esiyor; çok anlamlı, çok muhataplı çok bilinmeyenli bir denklemin karşısındayız. Toplumun günlük gündemini unutmadan, unutulmasına müsaade etmeden “tamam olan vaktin” gizemini anlamaya çalışalım.
Sayın Bahçeli, “Kitabın ortasından konuşuyorum, söz konusu vatandır” diyor.
Emperyalist/sömürgeci Batı’nın dünden yarım kalmış hesapları yeniden depreşti. İç cepheyi güçlendirmeliyiz, küresel güçlerin projelerine taşeronluk yapan terör örgütlerinin Kürt soylu vatandaşlarımızı istismar etmelerini engellememiz ve özellikle bu vatandaşlarımızı bu şer güçlerine karşı korumamız gerekir. “Bin yıllık kardeşliğimizi hatırlamanın şimdi tam vaktidir” diyor.
Bugün yaşananları anlamak ve muhtemel geleceği doğru öngörebilmek; gerekli önlemleri yeterince ve zamanında alabilmek için dünü bilmek veya yeniden hatırlamak gerekir!
TARİHİ GERÇEK
Hristiyan Batı, gücünü/zenginliğini sömürgeciliğe borçludur.
Dünyaya hükmetmeyi ve sömürmeyi kendileri için hak görüyorlar; bu emperyalist politikalara karşı çıkan milletlere hayat hakkı tanımıyorlar. Teslimiyeti/bağımlılığı bir kadere dönüştürdüler.
Mesela, binlerce kilometre ötelerden gelip Orta Doğu’ya çöreklenen ABD’ye, kimse “Ne işiniz var burada?” sorusunu sormaya cesaret edemiyor.
Bu düzen 18. ve 19. yüzyıllarda dünyanın tamamını aralarında sömürge alanı olarak paylaşarak başladı. Bu düzeni devam ettirebilmek için 20. yüzyılda iki büyük dünya savaşı çıkardılar; yaklaşık yüz milyon insanı katlettiler, devletleri yıktılar, dünyanın siyasi haritasını yeniden çizdiler.
Hristiyan Batı bu vahşi politikalarından asla vazgeçmiyor.
Şimdilerde terör örgütleri ve kendilerine bağlı/manda yönetimler üzerinden vekâlet savaşları yürütüyorlar. Ülkeleri farklılıklar üzerinden ayrıştırarak mezhep ve etnik temelde çatıştırıyor, iç savaş çıkarıyorlar. Irak, Suriye, Lübnan, Pakistan, Yemen ve bazı Afrika ülkelerinde bu politikaları acımasızca uyguluyorlar.
Bu politikaları uygulamak için İsrail gibi ülkeleri ileri karakol gibi kullanıyorlar; doğrudan “soykırım” yapıyorlar.
Günümüzde, İsrail’i desteklemek için bölgemizde ikinci bir karakol mahiyetinde bir siyasi varlık oluşturmaya çalışıyorlar.
Orta Doğu’da bu programa itiraz eden iki ülke bulunmaktadır; Türkiye ve İran.
Geçen yüzyılın ilk çeyreğinde Devletimizin halklarını isyan/ihanet ettirerek Devletimizi yıktılar; şimdi niyetlerinin böyle olmadığını söyleyebilmek mümkün mü?
Bugün;
İsrail saldırganlığı güney sınırlarımıza dayandı; geçen hafta, Suriye’nin Halep şehri kırsalını ve İdlib vilayetinin güneyinde M4 ve M5 karayollarının kesiştiği stratejik bir nokta olan Serakib bölgesini bombaladı.
Türkiye hududuna yaklaşık 40 kilometre ötede...
27 Şubat 2020 günü Rusya’nın desteğindeki rejim güçlerinin hava saldırısı sonrasında 33 askerimizin şehit olduğu yer...
Suriye’nin kuzey doğusunda/Fırat Nehri’nin doğusunda ABD ve müttefiklerinin himayesinde PKK/YPG terör devleti ilan edilmek üzere...
PKK, doğu-batı ekseninde Suriye-Irak sınırından Menbiç’e kadar uzanan bir hatta; güneyde ise Rakka ve Deyr ez Zor’dan Türkiye hududuna kadar uzanan alanda hakimiyet oluşturdu. Fırat’ın doğusunda Suriye’nin en verimli tarım toprakları üzerinde yeni bir terör devleti kuruluyor.
Geçtiğimiz hafta içinde ABD Merkez Kuvvetleri Komutanlığı (CENTCOM), terör örgütü PKK/PYD'ye AVENGER adıyla bilinen kısa menzilli hava savunma sistemlerinin teslimatını yaptığını basından okuduk. Bu sürece orta menzilli hava savunma sistemlerinin verilmesi ile devam edilecekmiş. Bu sistemleri kullanacak 80 kişilik PKK militanının da eğitime tabi tutulduğunu yine basından biliyoruz.
ABD’nin müttefiklerine vermediği veya kullanılmasına müsaade etmediği bu türlü hava savunma sistemlerinin PKK/PYD’ye verilmesi bir hazırlığın yapıldığını göstermiyor mu?
İsrail Başbakanı Netanyahu, Orta Doğu’yu yeniden şekillendirmek iddiasında; Gazze’yi bitirdi, şimdi Lübnan’da, sıra hızla Suriye’ye gelecek; Golan tepelerinden Irak’a kadar “Davut Koridoru” kuracağını söylüyor. ABD’nin yeni yönetim kadrosu ARMEGEDON savaşından bahsediyor...
Böyle bir ortamda Türkiye ne yapmalıdır?
İç cepheyi sağlama almak gerekmiyor mu?
Sayın Bahçeli’nin “Uzattığım el samimi ve iyi niyetli bir eldir. Uzattığım el Türkiye’de birleşelim, Türk milletinde kenetlenelim tebliğidir." sözleri doğru anlaşılmalı ve değeri bilinmelidir!
Sözün özü ve sonu; Söz konusu olan vatansa gönül seferberliği ilan etmenin tam vaktidir!