Bahattin Yücel
Türkiye, Ortadoğu ve ABD
Dünya ekonomisi de Türkiye ekonomisi gibi parlak bir dönemden geçmiyor. Üretmek yerine parasal araçlarla zenginleşmeyi seçen iktidarlar ve bozulan gelir dağılımı, uluslararası barışı tehdit ediyor. Büyük sermayenin çıkarlarını gözeten, ABD’nin liderliğini üstlendiği Batı bloku, pazar büyüklüğünü elde tutmak adına önlerine gelen her fırsatı değerlendirme çabasında.
2.Dünya Savaşının ardından, iki kutuplu çizilen siyasal Dünya haritası, Sovyet rejiminin sona ermesi ve iki Almanya’nın birleşmesiyle yeniden şekillendi. Rusya egemenlik alanındaki daralmayı kısa sürede engelleyerek, yeniden yapılanma sürecinde kendi içine kapandı.
Saddam yönetimindeki Irak’ın Kuveyt’i işgaliyle başlayan Körfez Savaşı (1990), iki kutuplu dünya düzeninde, Ortadoğu’da kurulan dengelerin değişeceğini gösteriyordu. Bu sırada iktidarda bulunan Özal, en azından enerji kaynaklarına yakınlaşarak, durumdan yararlanmayı ve daha doğru bir tanımla pay almayı denedi. Ancak Ortadoğu’da siyasal sınırların yeniden çizilme sürecinin ilk aşamasında, Irak’ın Kuzeyinde bir Kürt özerk bölgesinin kurulmasına seyirci kaldı ya da dolaylı katkıda bulundu.
Yıllar içinde Türkiye’de iktidar değişti ve Ortadoğu’da ABD önderliğinde ikinci aşama başlatıldı. Suriye aslında Türkiye’nin gündemine birden gelmedi. Önce en uzun sınır komşusu ile aramızdaki mayınlar kaldırıldı.
900 kilometre boyunca sürdürülen sökme işlemleri başlamadan önce, mayın patlamaları sonucunda sakat kalanların yaşadıkları zorluklar kamuoyunun gündemine getirildi. Ardından temizlenecek alanlarda, organik tarım yapılacağı anlatıldı.
Kuzey Irak’ta Kürt Özerk Bölgesinde barındırılan silahlı gruplar, Türkiye topraklarından geçirilerek, Suriye’nin kuzeyindeki Kürt Bölgesine yerleştirildiler. Daha sonra ABD ve İngiltere, bir bölümü bu ülkelerde askeri eğitim verilen gruplarla silahlı güç oluşturdular.
Türkiye Suriye ile ilişkilerinde, Şam Hükumeti yerine ÖSO-Özgür Suriye Ordusu-nu daha sonra SMO Suriye Milli Ordusu adı verilen oluşumu desteklemeyi yeğledi. Ancak lojistik ve eğitim desteğine karşın, bu güçlerin Esad rejimi karşısında başarılı olamadıkları ortada.
ABD’nin NATO üzerinden Ukrayna’ya destek verdiği savaş, bir süreliğine Rusya’nın bölgedeki etkinliğini azalttı. Ancak Putin yönetimi Suriye’de Esad’a desteğini sürdürdü. Türkiye, Boğazlardaki statünün verdiği güçle, ABD ve Rusya ile ilişkilerinde denge sağladı.
Ancak geçici bu durum, en azından Suriye konusunda, Rusya’nın son dönemdeki tutumuyla değişeceğe benziyor.
Türkiye, Suriye rejimine karşı güçleri açıkça desteklerken ani bir politika değişikliğiyle Esad ile görüşme kararı aldı.
Bu süreçte Başkanlık yarışında önde gösterilen Trump’ın, ABD’nin geçmiş yönetimlerinin bölgeye yaklaşımlarının, tam tersi politika izleyeceğini açıklamasından kısa bir süre sonra, seçim kampanyasında silahlı saldırıya uğraması da rastlantı olamaz.