Washington Post’un Cesur Kaplanı Katharine Meyer Graham

Gazeteciliğin gazetecilik olduğu, yoz liderleri ve partileri indirdiği, doğrunun sesi olmasını özlemle andığımız ve aradığımız zamanlarda, “post-truth’un” gerçek ve gerçek-dışı arasındaki çizgileri incelte incelte holografik bir evrene çevirdiği çağda gerçekleri, tüm acı gerçekleri yazma etiğine ve belkemiğine sahip cesur gazeteleri ve gazetecileri anmak istiyorum. En ikonik örneklerden biri Washington Post Gazetesinin sahibi, yöneticisi ve yazarı Katharine Meyer Graham. 1963’ten 1991 yılına kadar gazetenin başında duran Katharine Graham Başkan Richard Nixon’ı indiren meşhur Watergate skandalını ortaya çıkarmış, gazetesinde kadın ve erkek çalışanlar arasında eşitliği sağlamış (ki bunu ben kendi kısa gazetecilik ve uzun televizyonculuk kariyerimde hiç tecrübe etme şansına erişmedim!), araştırmacı gazeteciliğin İncilini yazmış bir kadındı.

Washington Post son yıllarda yine hala cesur adımlar atmakta, mesela Trump’ın başkanlığı zamanında bir ekibi günbegün Amerikan liderinin yalanlarını saptayıp ifşa etmek için tutmuşlardı (Trump’ın günde ortalama 50 yalan söylediğini onlar saptadı). Gerçi konu Filistin olunca dünyanın tüm büyük yayın organları (ki bunların arasında New York Times, Los Angeles Times ve Washington Post yer alıyor), Filistin’e karşı ön yargılı ve tarafgir bir tutum sergilese de, Washington Post’un hepimizin canlı yayından izlediği bu soykırımı araştırmak için bir ofis dolusu gazeteciyi görevlendirdiği, onlarca gazeteciyi de civar ülkelere tayin ettiği de biliniyor. Günümüzde “gerçek” şayet “kaybeden tarafta” yer alıyorsanız büyük lobileri mutlu etmek üzere, perdelenmiş bir gerçek olarak sunuluyor. Fakat tüm bu manipülasyonlar işe yaramıyor ki dünyanın çoğu üniversitesi ayaklanmış vaziyette. Gerçeğin öyle bir huyu var: sonunda yüzeyi ne kadar sıvarsanız sıvayın, lağım patlıyor, ya da halının altına süpürdükleriniz öyle bir çürüyor ki, kokudan duramıyorsunuz. Sağ olsun tarih de ne kadar fırsatçı, görev-adamı vakanüvisler tarafından boyanmaya çalışsa da, Ozymandias’ların burunları bir süre sonra kırılıyor. Putlar indiriliyor.

Velhasıl biz iyi örneklerden gidelim. Günümüzde neyse ki sistemin yalakası olmayan, işsizlik, hapis veya sürgün pahasına işini yapan gazeteciler(/imiz) var, onlara minnet ile selamımı gönderip Katharine Hanım’a geçiyorum.

post-onunde.png

20. yüzyılın ilk büyük kadın yayımcısı kabul edilen Katharine Graham, bugün, yani 16 Haziran 1917 tarihinde New York’ta dünyaya geldi. Annesi Agnes Elizabeth siyahiler ve beyazlar arasındaki haksızlıkları kaleme alan vatandaşlık hakları savunucusu bir aktivist ve yazardı. Zamanında bohem sayılabilecek görüşlere sahip bu Alman kökenli Hristiyan kadın çağının en önemli sanatçı ve bilim insanlarıyla arkadaştı. Yazıştığı ve görüştükleri arasında Marie Curie, Albert Einstein, Thomas Mann ve Rodin olduğunu söylersem, nasıl bir anneye sahip olduğunu az çok çıkartırsınız. Babası Eugene Meyer ise bankacı, finansçı ve işadamı olarak bir dönem ABD merkez bankasının başına geçirilmişti. Büyük dedeleri arasında Napoleon’un Musevi kongresine seçilmişler ve namlı hahamlar vardı. Böyle entelektüel ve paralı bir ailenin içine doğmuş olan Katharine, babasının öngörülü hamleleri sayesinde medya devlerinin arasında yer alacaktı. Dünyanın ilk büyük ekonomik krizi olan 1929 krizinin ardından, 1933 yılında iflas müzayedesinden bir gazete satın alan babası Eugene Meyer Washington Post’u kurdu. Ailenin Amerika’nın çeşitli yerlerinde evleri olduğu için Katharine’nin çocukluğu DC ve New York arasında mekik dokumakla geçti. (Westchester, New York’taki malikânelerini daha sonra Donald Trump satın alacaktı).

Katharine, önce en iyi mürebbiyelerle, sonra güzel seyahatlerle ardından da Amerikan eğitim sisteminin içindeki en iyi okullarda okuma şansına erişti. Her ne kadar her Elektra gibi annesiyle inişli çıkışlı ve rekabetli bir ilişkiye sahip de olsa, ailesi onun olabileceğin en iyisi olması için önünü açtı. Önce kız çocuklarına nadir tanınan üniversitede okuma hakkını, hala dünyanın en iyi okullarından biri sayılan ve zamanında bir kız okulu olan Vassar’da kullandı. Ardından yine en iyi üniversitelerden biri olan Chicago Üniversitesi’ne geçti. Buradan 1938 yılında mezun olur olmaz kapağı San Francisco’ya atıp oradaki San Francisco News gazetesinde muhabirlik yapmaya başladı. Kendi babası Washington Post’un sahibiydi ama o karşı kıyıda, ailesinin kanatları altında değil, kendi ayaklarının üzerinde durmak istiyordu. Bu dönemde özellikle işçi hakları ve grevlerle ilgili haberlere gitti. Çok geçmeden yuvaya döndü. Washington Post’ta önce editörlük sonra dağıtım masalarında tecrübe edindi.

ABD BAŞKANI NIXON İSTİFA ETTİ

1940 yılında Harvard’dan mezun bir hukukçu olan Philip Graham ile evlenen Katharine’nin dört çocuğu oldu. Bu yıllarda çocuklarıyla ilgilenmek istediği için gazetecilik kariyerini dondurmaya karar verdi. 1948 yılına gelindiğinde kocasıyla birlikte Washington Post’un çoğu hissesini satın aldılar. Washington Post’a rakip gazete olan Times-Herald (1954), Newsweek Dergisi (1961), ve radyo/televizyon kanalları eklenince, dünyanın önde gelen medya devlerinden birine dönüştüler. 1963 yılında Katharine’in hayatında her şey değişti. Uzun yıllar boyunca çektiği alkolizm ve psikolojik sorunlardan sonra kocası Philip kendini vurarak intihar etti. Bunun üzerine Washington Post şirketinin başına geçen Katharine 1969’dan 79’a kadar gazetenin bilfiil yayımcısı oldu. Onun liderliğinde, gazete Ben Bradlee gibi korkusuz bir yazı işleri müdürünü başa geçirip onlarca tarihi haber ve dosya yayımladı. Bunlardan en iyi bildiğimiz, pek tabii ki Watergate skandalını ifşa eden Pentagon belgeleridir. 1971’den 1974’e kadar devam eden bu amansız habercilik sayesinde sadece Amerika’nın değil dünyanın en önemli gazeteleri arasına girdiler. Tıpkı bizim Uğur Mumcularımız, Kışlalılarımız gibi, devletin kirli çamaşırlarını, kimin eli kimin cebinde haberlerini, görevini haksız şekilde kullananları ortaya çıkararak, seçilmiş Amerikan başkanını ABD tarihinde bir ilke, yani istifaya sürüklediler. Bununla birlikte Watergate skandalına karışmış pek çok kirli CIA üyesi ve siyasi figürün de ki aralarında Fidel Castro ve Küba’sını mahvedenler de vardı, hapse tıkılmasını sağladılar.

carl-bernstein-katharine-graham-bob-woodward-1972.png
Carl Bernstein-Katharine Graham-Bob Woodward 1972
​​​​​​

Aslında, günümüzde neye tanıklık ediyoruz? Patronlar, devletlerin ya da faşizan liderlerin dürtüklemesiyle koca gazeteleri kucaklarında buluyor, sonra da sahiplerinin buyurduğu üzere şakşakçılık ve pembe dünya mimarlığı üzerine sözde gazetecilik yapıyor. Bob Woodward ve Carl Bernstein adlı muhabirler bu çirkef haberleri yazı işleri müdürlerine ve dolayısıyla Katharine Graham’a götürdüklerinde, gazete sahibi olan Katharine muhabirlerini susturmak yerine, “yürüyün” diyerek zamanında hiçbir yayın organının bu denli açık şekilde yapmaya cesaret edemediği bir şeyi yapmıştı. Böylece sadece tüm dünyanın en önemli gazetecilik ödülü olarak kabul edilen Pulitzer’ları toplamakla kalmadılar, gazeteciliğin ne anlama geldiğini ve gücünü de göstermiş oldular.

1988 yılında CIA’de konuşmaya davet edilen 71 yaşındaki Katharine, dünyanın kirli ve tehlikeli bir yer olduğunu, gazetecilerinse neyi ifşa edip neyi yayımlamaması meselesinin ince bir çizgi olmakla birlikte toplumun ve toplamın iyiliğinin gözetilmesi gerektiği anlattı. 1997 yılında kaleme aldığı Personal History (Kişisel Tarih) adlı eseriyle bir Pulitzer’ı da kendi başına aldı. 2001 yılında hayatını kaybeden Katharine Meyer Graham’la ilgili pek çok şey yazılmıştır, onun Rockefeller ailesiyle veya Warren Buffet ile olan yakın ilişkisi pek çok komplo teorisyeninin, dünyayı birkaç aile yönetiyor tezini köpürtenlerin hoşuna gitmiştir. Ben başka bir yerden bakıyorum. Gazeteciliğin tekrar korkusuz putperest, lobby-perest günlerini iple çekiyorum. Yok mu? Var. Ama artık büyük gazetelere ve ailelerin vasıtasına ihtiyacımız yok. Artık hepimiz telefonlarımızdan potansiyel muhabir olabiliyoruz. Sadece doğruyu yalandan ayırmak, hiç olmadığı kadar zor. Mesleğin hakkı ise az sayıda gazeteciliğe aşık idealist sayesinde veriliyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Pelin Batu Arşivi