Yaşar Seyman
Adaletin eşiğinde bekleyen kadınlar...
Ülkemizin koridorlarında adalet arayan sesler hiç eksilmedi; yalnız yüzler, yalnız dava dosyaları değişti. Dün ‘Ergenekon ve Balyoz’ davalarının aileleri ‘adalet’ diye haykırıyordu, bugün aynı sözcüğü İBB davasından tutukluların eşleri taşıyor omuzlarında. Eşlerinin yokluğunu, evlerinin sessizliğini, çocuklarının sorularını yüreğine bastırıp adalet kapılarını çalan bu kadınlar, aslında bir gerçeği yeniden anımsatıyor. Ülkemizde adalet, bir grubun değil bir toplumun nefesiyle ayakta durur. Ses aynı ses, acı aynı acı; yalnızca takvim değişiyor, isimler değişiyor. Ama değişmeyen tek şey, hakkı arayanların o dimdik duruşu…
Ülkemizdeki bu manzaralar ve mağdur eşlerin görüntüleri yıllardır gündemdeki yerini koruyor. Ne acıdır ki bu manzaralar hep tanıdık… Mağdur eşlerin, adliye kapılarında sabırla bekleyen kadınların görüntüleri sanki takvime bağlanmış gibi 10 yılda on yedi yılda bir yeniden karşımıza çıkıyor. Dosyalar değişiyor, siyasi rüzgârlar yön değiştiriyor, acıya eşlik eden yüzlerde aynı kararlılık, aynı sesli ve sitemli çığlık! Dün ‘Ergenekon ve Balyoz Davaları’ eşleri adalet diye haykırıyordu; bugün aynı yükü İBB tutuklularının eşleri taşıyor. Bu tekrar eden sahneler bize sadece bir toplumsal yarayı değil, çözülmeyen bir adalet döngüsünü de anımsatıyor. Bu davalarda adres değişse de arayışın ağırlığını kadınlar omuzluyor.
İnsan Haklarına duyarlığımdan olabildiğince araştırıyor, okuyor izliyor ve görüyorum ki dünyadan da bu örnekler var.
Arjantin – Plaza de Mayo Anneleri ve Eşleri
1970’ler, 80’ler askeri diktatörlüğü döneminde kaybolan eşleri, çocukları ve yakınları için meydanlarda yıllarca adalet aradılar. Her hafta aynı meydanda sessiz bir direnişle görünürlük yarattılar.
Şili – Pinochet Dönemi “Kaybedilenler”in Aileleri
Gözaltında kaybolan binlerce kişinin eşleri yıllarca hem ulusal hem uluslararası alanda “verdad y justicia” kısaca hakikat ve adalet diye ses yükseltti.
3. ABD – Siyasi ya da hukuksuz yargılamalara uğradığını savunan aileler. Örneğin Guantanamo tutuklularının eşleri ve aileleri, yıllarca “due process” isteğiyle kampanya yürüttü. Ayrıca polis şiddeti sonucu kayıp veren ailelerin eşleri ve anneleri, ABD’de adalet hareketlerinin sembolü hâline geldi.
İran – Ailelerin Adalet Mücadelesi
Siyasi tutukluların, idam edilen gençlerin, protestolarda yaşamını yitirenlerin aileleri özellikle de eşleri ve anneleri yıllardır adalet arayan hareketlerin merkezinde yer alıyor.
Güney Afrika – Apartheid Dönemi
2014 yılında Cape Town’da sendikacı olarak katıldığım ‘Dünya Kadın Kongresi’nde Güney Afrikalı kadınlardan “Apartheid Dönemi’nin mücadelesini dinledim. Haksız yere tutulan siyahların eşleri yıllarca kampanyalar yürüttü. O yıllarda Nelson Mandela’nın eşi Winnie Mandela da adalet arayışının öncülerindendi.
Dünyanın birçok ülkesinde hukuksuzluk, siyasi baskı, haksız yargılanma veya kayıplar söz konusu olduğunda adalet arayışının ilk ve en görünür yüzü eşler, özellikle de kadınlar oluyor. Bu yüzden Türkiye’deki tablo ne yazık ki yalnız değil; küresel bir adalet döngüsünün yansıması.
Bizde ise bu manzaralar sanki kaderin döngüsüne yazılmış gibi bu kez yıllar sonra sahneye çıktı. Dün Çetin Doğan’ın eşi Nilgül Doğan, bugün Ekrem İmamoğlu’nun eşi Dilek İmamoğlu’nun “Aile Dayanışma Ağı” sözcülüğünü sürdürüyor olmasıdır. Dava konusu ne olursa olsun dosyalar değişir, isimler değişir, adalet arayan eşlerin yüzündeki o hüzün ve direniş değişmez. Bir ülkenin gerçek aynası bazen mahkeme salonları değil, o salonların kapısında bekleyen kadınların gözleridir.
Bu döngüyü kırmanın yolu, adaletin bir iktidar lütfu değil, toplumun ortak nefesi olduğuna yeniden inanmakla başlar. Bugün adliye kapılarında bekleyen eşlerin sesi yalnız bir grubun değil, yarın hepimizin sesi olabilir. O yüzden çözüm; bağımsız yargının, şeffaf süreçlerin, hukukun üstünlüğünün sözde değil, yaşamın her anında duyumsanır olmasıdır. Bir toplum, adalet arayanların sesine yalnızca kulak vermez; o sesi duyup harekete geçerse, tekrar eden bu acı sahneleri tarihin tozlu raflarına kaldırır; yerini eşit, özgür ve adil bir ülkenin sabahına bırakır…