Adam kazanmadı

İki yıldır Gazete Pencere’de yazıyorum haftada bir. İktidarı, Erdoğan’ı, Akape'yi, getirdikleri rejimi eleştiriyorum. 

Ülkeyi ne hale sürüklediklerini, kurumları nasıl öldürdüklerini, siyasal İslamcılıklarını, ihvancı dış politikalarını, Atatürk düşmanlıklarını, yolsuzluklarını, demokrasiyi nasıl boğazladıklarını, insan haklarını nasıl ayaklar altına aldıklarını, yargı bağımsızlığına nasıl son verdiklerini, ekonomiyi ne hale getirdiklerini, insanlarımızı nasıl yoksulluğa mahkûm ettiklerini, yaşama sevincimizi nasıl yok ettiklerini ve daha bir sürü kötülüklerini anlatıyorum. 

Ve bir süredir ciddi ciddi inandım bunların artık gideceğine. Belki demokrasiye, laikliğe yönelik tehditler fazla etkilemiyor belirli bir kitleyi. Ama halkımız yaşatıldığı açlık ve yoksulluğa tepki gösterir sanıyordum. “Boş tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur” demiyor muydu Demirel?

Üstelik iktidar cephesi seçim kampanyasını yalan, iftira, kin, nefret, korkutma üzerine kurarken, Millet İttifakı kapsayıcı, birleştirici, bütünleştirici bir dil kullanıyor, “Her şey çok güzel olacak” diyor, “Sana söz baharlar gelecek” diyor, kalp işareti yapıyordu.

Öylesine ümitli ve heyecan doluydum ki bu yaşımda gidip sandık müşahitliği yaptım pazar günü Türkiye Gönüllüsü olarak. Zaferin parçası, en azından şahidi olmak istiyordum belki de.

14 Mayıs akşamı ortaya çıkan sonuçlardan sonra ise “Demek ben hiçbir şey anlamıyormuşum" hissine kapıldım ve artık yazmamayı düşünmeye bile başladım.

Aklımdan bu düşünceler geçerken Mehmet Y. Yılmaz T24’deki “Adam kazandı” başlıklı yazısında “İçinde yaşadığım, bir parçası olduğumu sandığım toplumu doğru okuyamamışım” diyordu seçim sonuçlarına bakarak.  

Kötü yönetimin sonuçlarını (şahsım rejiminin yürürlükte olduğu) beş yıl boyunca her gün yaşadığımızı, hepimizin beş yıl öncesine göre daha fakir olduğumuzu, beş yıl öncesine göre geleceğe daha çok kuşkuyla bakar hale geldiğimizi, gelir dağılımındaki bozulmanın orta sınıfı neredeyse yok olma noktasına getirdiğini, aç yatan, okula aç gitmek zorunda kalan çocukların sayısının başımızı utançla önümüze eğmemizi gerektirecek düzeye ulaştığını, deprem, orman yangınları, sel felaketlerinde idarenin ihmal ve liyakatsizliklerinden kaynaklanan can ve mal kayıplarını hatırlattıktan sonra, “Bunların önemli olduğunu zannediyordum ancak halkımızın çoğunluğu için bunların o kadar da önemli olmadığını öğrenmiş oldum... Bugünden itibaren ne kadar süreceğini şu anda bilmediğim bir süre için şimdilik günlük yazılarıma ara veriyorum” diyordu Mehmet Y. Yılmaz.

Turkish News yazarı Temel Sağıroğlu ise “Artık görüyor, biliyor ve kabul ediyorum ki; seçmenin karar veren çoğunluğu macerayı, korkuyu, açlığı, yoksulluğu ve sefaleti daha çok seviyor” diyor Instagram’daki yazısında.

“Öyleyse bize de bu karara saygı duymak, isteklerine uymak ve bu sahneden sessizce çekilmek düşüyor” diyor. 

Sevgili Fazıl Say da “Seçim sonucu dolayısıyla üzgünüm. Bir bilinmezlik içindeyim. Sorularım var cevaplarım yok. O yüzden susmak hatta ebediyen susmak şu 53 yaşımda hayatımda en doğru olanıdır. Sadece müziğim konuşsun. Fikir dünyası bir yere varamıyor” diyor Twitter hesabında.

Seçim sonuçları konusunda muhalefeti eleştiremiyorum. Altı partiyi bir masa etrafında topladığında uzlaşma yönünde örnek bir adım attığı için alkışladım Kılıçdaroğlu’nu. Seçim sonuçları diğer beş partinin ittifaka hiçbir getirisi olmadığını gösterdi diye daha önce doğru olduğunu düşündüğüm bir girişimi bugün eleştirecek değilim.

Doğru bir kampanya yürüttüklerini de düşünüyorum. Kılıçdaroğlu’nun, Akşener’in, İmamoğlu ve Yavaş’ın kampanyaya ne kadar asıldıklarını gördük. İttifakın diğer partileri daha az görünür oldularsa devlet yardımı almadıkları ve imkanları daha sınırlı olduğu içindir. Kolay mı miting düzenlemek? 

CHP’nin üç büyükşehir belediyesi canla başla çalıştı Kahramanmaraş’ta. Kahramanmaraş ahalisi ise 14 Mayıs akşamı Akape’nin zaferini davul zurnayla kutladı. Bunu anlamaya çalışıyorum.

“İnsanlarımıza tercihleri nedeniyle kızacağımıza o tercihlerini değiştirmelerini sağlama konusuna yoğunlaşmak gerekir” diyor Mustafa Aydın hocamız.

Demem o ki, daha mücadele bitmedi. Seçim ikinci tura kaldı. Yarış tekrarlanıyor. İki aday da aynı çizgi üzerinde. 

Bay Kemal’in “Sonuna kadar mücadele edeceğim. Buradayım” söylemi yerindedir. Aldığı 24 milyon oya saygı bunu gerektirir. Aksi takdirde “Adam kazandı” diyerek kayıplara karışan Muharrem İnce’nin durumuna düşer.

Ben artık yazmama düşüncesini attım kafamdan. Yok öyle küsüp gitmek. Mehmet Y. Yılmaz da susmamalı, Fazıl Say da mücadeleyi bırakmamalı. Kimse doğruları söylemekten vazgeçmemeli. Enseyi karartmamalı, sonunda iyinin kazanacağı yönündeki umudu diri tutmalıyız. Değişim istiyoruz. O değişimi susarak sağlayamayız. 

Adam kazanmadı. 

Ve biz kazanabiliriz. Daha fazla mücadele etmek zorunda olan tarafız. Hepsi bu.

Unutmayalım. Adam kazanmadı.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Kaya Türkmen Arşivi