Ah bu danışmanların…

Hani olur ya bazen. Durup dururken bir şarkı gelir aklınıza, onu mırıldanır durursunuz. Ben de kaç gündür Zeki Müren’in o güzelim şarkısını söylerken buluyorum kendimi: “Ah bu şarkıların gözü kör olsun”. Nereden çıktı? Bilmiyorum.
AKP’li Cumhurbaşkanı Almanya’da, Fransa’da insanların aç olduğunu söylüyor… “Amerika'nın halini, İngiltere'nin halini görüyorsunuz değil mi? Benzin yok benzin”. “Aynı şekilde Almanya'da kuyruklar, Fransa'da kuyruklar… Yiyeceklerini bulamıyorlar. Elhamdülillah Türkiye'de böyle bir sorun yok'' diyor.
Almanya’da, Fransa’da sefaletin diz boyu, insanların perişan bir durumda olduğunu filan iddia ediyor Türkiye Cumhurbaşkanı.
Oysa Almanya’da insanlar aç filan değil. Almanya’da insanlar refah içinde yaşıyorlar. Asgari ücret 1600 avro. Ortalama ailenin gıda harcaması 480 avro. Yani Almanlar maaşlarının yüzde 30’unu yiyeceğe harcıyorlar. Gerisiyle artık seyahat mı ederler, biriktirip İspanya’da yazlık mı alırlar? Keyiflerine kalmış.
Fransızlar da aç değil. Paris lokantaları lebalep dolu. Bizim rüyamızda gördüğümüz bonfileleri, ördekleri, istiridyeleri yiyorlar afiyetle…
Avrupa’da kimse aç değil Sayın Cumhurbaşkanı. Bulgarlar bile aç değil. Onlar da geçti bizi kişi başına milli gelir “noktasında”.
Sizi yanıltıyorlar. Fena halde yanıltıyorlar.
Cumhurbaşkanlığı eski Genel Sekreteri Fahri Kasırga, külliyede 36 başdanışman ve çok sayıda danışman olduğundan söz etmişti 2017 yılında TBMM Bütçe ve Plan Komisyonunda. Bugünkü Cumhurbaşkanı Yardımcısı ise bir muhalefet milletvekilinin soru önergesine 2020 yılında verdiği cevapta Cumhurbaşkanının 21 danışmanı olduğu bilgisini verdi.
Çok merak ediyorum. Bu danışmanlar ne işe yararlar?
Neden Cumhurbaşkanına Almanya’da, Fransa’da insanlar aç diye doğru olmayan bilgiler veriyorlar? Veya Cumhurbaşkanı bu bilgiyi başka bir yerden edinmişse neden “Yok efendim, Almanya’da, Fransa’da insanlar aç maç değil” demiyorlar?
Daha önce de “Avrupa ülkelerinde korona aşısı parayla yapılıyor” dedirtmişlerdi bu danışmanlar koskoca Cumhurbaşkanına.
“İtibardan tasarruf olmaz” sloganı acaba hangi danışmanın engin birikim ve deneyiminin eseri olarak ortaya çıktı ve Cumhurbaşkanına böylesine benimsettirildi. İtibar deyince de sarayları, uçakları, konvoy konvoy son model otomobilleri anlamak gerektiğini de aynı danışman söylemiş olmalı. Menüleri de. Hani var ya, “Chia tohumu eşliğinde ejder meyveli smoothie, Liçi meyveli efuli, Starex meyvesi eşliğinde aloevera” falan filan. Hep o danışmanın işi bunlar.
Bu danışmanlar, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimini yenilettiler Cumhurbaşkanına ya hu!. “Hiçbir şey olmamışsa bile mutlaka bir şey olmuştur Sayın Cumhurbaşkanım” filan dediler. O “bir şeyin” de aynı zarftaki dört oydan sadece İBB Başkanlığı seçimi için kullanılan oyların başına geldiğine inandırdılar. Burada danışmanların ikna gücünü de teslim edelim. Hak yemeyelim.
Hele o Kanal İstanbul saçmalığını Cumhurbaşkanının kafasına kim soktuysa alacağı olsun. Üstelik kendisini ikna etmek için Boğaz trafiğinin her geçen yıl arttığı filan gibi gerçeğin tam tersi bilgiler vermişler Cumhurbaşkanına. Bir danışman, “Yılda sekiz milyar dolar geçiş ücreti alacağız” dedi. Sonra Ulaştırma Bakanı düzeltti. ‘Yılda bir milyar’ dedi. Kanal projesini o kadar alladılar pulladılar ve Cumhurbaşkanını ikna ettiler ki, o gün bugün “Yapacağız, inadına yapacağız” der durur.
Cumhurbaşkanının Boğaziçi Üniversitesine olmayacak birini rektör diye atamasını öneren danışmanlar, rektör tutmayınca ve değiştirilmesi gerektiğinde yine aynı model birini atamasını tavsiye ettiler ve öyle de oldu.
Hangi danışman üfledi Cumhurbaşkanının kulağına “Faiz sebep, enflasyon sonuçtur” diye? Ve de inandırdı; üstelik alanı ekonomi Cumhurbaşkanını.
Ama bir NATO müttefiki olarak gidip de Ruslardan S400 hava savunma füzeleri alma fikrini hangi danışman verdiyse iki elim yakasındadır. Uluslararası ilişkiler de benim alanım!
Bir de “Sayın Cumhurbaşkanım, gelin bu parlamenter demokrasi denilen miadı dolmuş yönetim şeklini değiştirelim. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi diye bir rejime geçelim. Bakın nasıl uçurursunuz siz o zaman Türkiye’yi” aklını veren danışmanlar yok mu? İşte onlar çok büyük kötülük yaptılar memlekete. Hiç hayırla anmayacağız onları. Hiç.
En son parlak fikri, Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararına uygun olarak Osman Kavala’yı serbest bırakması gerektiği yönünde özünde doğru olsa da yöntem olarak yanlış bir girişimde bulunan 10 Büyükelçiyi istenmeyen adam ilan etme fikrini hangi danışman akıl etti acaba?
Ne oldu? Esip gürledi. “Bunları ağırlama lüksümüz yok” filan dedi. Sonra Büyükelçiliklerin suyuna tirit bir açıklamasına razı olup geri adım attı. Yalaka basın ise “Reis küffarı dize getirdi” havasında… Hadi canım sen de.
Ben olsam bu danışmanların hepsinin işine son veririm. Sürekli yanıltıyorlar Cumhurbaşkanını. Kötülük yapıyorlar.
Ah bu danışmanlar…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Kaya Türkmen Arşivi