Bakire imparatoriçelerin öncüsü: Pulcheria

Konstantinopolis tarihinde Theodora gibi güçlü ve tartışmalı isimlerini biliriz ama Pulcheria belki de Prokopius gibi tarihçilerin vampir masallarını andıran biyografilere sahip olmadığı için geri planda kaldı. Oysa imparatorluğun çalkantılı geçiş dönemine damgasını vuran, siyasi bilgisi ve dindarlığı ile hatırlanan ilginç bir figürdü. Hristiyanlıkta kilisenin ayrışmasında önemli bir rol de oynadı.

Doğu Roma tarihinin en etkili isimlerden biri olan Aelia Pulcheria’nın tarihte bugün doğduğunu öğrenince bu az bilinen Bizans prensesinin hayatını yazmaya karar verdim. Pek çoğumuz Konstantinopolis tarihinde Theodora gibi güçlü ve tartışmalı isimlerini biliriz ama Pulcheria belki de Prokopius gibi tarihçilerin vampir masallarını andıran biyografilere sahip olmadığı için geri planda kalmıştır. Oysa ki imparatorluğun çalkantılı geçiş dönemine damgasını vuran, siyasi bilgisi ve dindarlığı ile hatırlanan ilginç bir figürdü. Yaşadığımız şehirden ne gibi karakterler geçmiş, aynı tepeleri aşıp aynı binaların kubbesi altında yaşıyoruz... Çoğumuz unutuşun kara kadifesi altında mazide silinip gidiyoruz, bazılarıysa tarihin loş mahzeninden çıkartıp şarap gibi saklanabiliyor.

THEODOSIA HANEDANI’NDAN

Pulcheria, Doğu Roma’da hüküm sürmüş en mühim hanedanlardan Theodosia Hanedanı’na mensup, İmparator Arcadius ve İmparatoriçe Aelia Eudoxia’nın kızı olarak 19 Ocak 399’da dünyaya gelir.

Önce ablalarını ardından babasını erken yaşta kaybedince kardeşi II. Theodosius 7 yaşında tahta oturtulur.

Pulcheria kardeşinden iki yaş büyüktür. Bir süre sonra anneler de vefat edince Pulcheria gerçek anlamda bir naip konumuna geçip kardeşini idare etmeye başlar.

15 YAŞINDA AUGUSTA

4 Temmuz 414 yılında, senato, 15 yaşındaki Pulcheria’yı “Augusta” yani imparatoriçe ilan ederek erkek egemen bir toplumda nadir görülebilecek bir şeyi başarır.

Gücünü konsolide edebilmek için dini kullanma siyaseti güden Pulcheria önce kendisinin bakire olduğunu ilan eder ardından bekâret yemini ettikten sonra kendini kiliseye adayacağını söyler. Bu yemini sadece kendi etmez kız kardeşlerine de bekaret yemini ettirir- böylece Hıristiyanlık tarihini yazan Sokrat’ın dediğine göre kraliyet sarayını bir nevi manastıra dönüştürmüş olur.

Kilise ile “evlenmesi” onun hem siyasetini hem de diğer dinlere mensup olanların hayatını derinden etkileyecektir. Hıristiyanlık tarihinde adının geçmesinin nedeni, dini tartışmalarda oynadığı rol ve harcadığı bazı insanlar yüzündendir. Ortodoksluk ve Katoliklerin arasındaki kırılma noktasının müsebbiplerinden biri olarak kabul edilir.

PAGANLARLA MÜCADELE

Bu minvalde ilk yaptığı işlerden biri imparatorluğu paganlardan arındırmak olur. Ortodoksları bu kadar sahiplenen Pulcheria varken kendi ailesinin farklı bir duruşa sahip olması ne mümkün!

Önce kardeşi ve pagan eşi, çok da iyi anlaşamadığı Aelia Eudocia’yı Hıristiyanlığa geçirmeyi başarır. Ardından kardeşi Theodosius’u devlet içinde görev yapan tüm paganları işten atmaya ikna eder.

Bunlar da yetmez, diğer imparatorluklarda “Hıristiyan düşmanı” olarak mimlenen güçlere savaş açar. Bunlardan en önemlisi Perslerdir. 421 yılında tahta geçen Sasani İmparator V. Behram, Zerdüşt tapınaklarına zarar verdikleri için Hıristiyanları öldürmeye başlar. Babasının danışmanlarından James Intercisus gibi Zerdüştlükten Hıristiyanlığa geçmiş olan kişiler de bunların arasındadır.

pulcheria.jpg

PERSLİLERLE SAVAŞ

Sonuçta Pers diyarlarından kaçan Hıristiyanlar olur. Bunu bir savaş nedeni olarak kabul eden II. Theodosius ablasının da baskısıyla Sasani İmparatorluğuna 421’de savaş açar.

Tabii dini savaşların pek çoğunda olduğu üzere mesele sadece din değildir.

Doğu Romalıların altınlarını çıkaran adamların Persliler tarafından alıkoyulduğunu iddia etmeleri, savaşın bahanelerinden sadece biridir.

Bir yılın sonunda savaş sonlanır ve sınırlar değişmeden Bizans ve Pers imparatorluklarında her şey önceki duruma geri döner.

KİLİSENİN AYRIŞMASI: ORTODOKSLUĞUN DOĞUŞU

Pulcheria Hıristiyanlığın içindeki kavgalara ve kırılmalara sebebiyet veren bazı tartışmalara dahil olduğu için belki de bugün Hıristiyan kilisenin ayrışmasında öne çıkan isimlerden biri olmuştur. Bu, özellikle Hıristiyanlık tarihinde “Nestoryan tartışması” olarak bilinen olayda oynadığı rolden dolayı Ortodoksluğun bir nevi doğuşunun parçası olmasındandır.

Kırılma şöyle başlar:

Konstantinopolis’in zamanındaki patriği Nestorius Meryem Anaya, “Tanrı’nın Anası” yani “Theotokos” olarak değil de “İsa’nın annesi” (Christotokos) olarak hitap edilmesinin doğru olduğunu öne sürer. Nestorius’a göre İsa ilk önce bir insandır. 431 yılında üçüncü sefer toplanan ekümenlik konsülü olan İznik Konsülü’nde önemli kararlar alınır. Bu kararlar kimilerinin harcanması, kilisenin de fraksiyonlara ayrılmasıyla sonuçlanır.

Kilise babaları arasındaki kavganın yansıması önce evde yaşanmıştır. Kardeşini kendi elleriyle Eudocia ile evlendiren Pulcheria bir süre sonra geliniyle ters düşer. Eudocia haliyle kocasının ablası tarafından kukla gibi güdülmesinden rahatsız olmuş, kendini destekleyenlerle beraber Pulcheria’yı saf dışı bırakmakta kısa bir süreliğine başarılı olmuştur. Bu minvalde Patrik Nestorius’un desteğini almıştır, eşi Theodosius da Konstantinopolis Patriğini ilk başlarda destekliyordur. Buna mukabil Pulcheria, İskenderiyeli Patrik Aziz Cyril’in tarafını tutuyordur. İskenderiye Patriği, kendisine ithafen “de fide ad Pulcheriam” adını verdiği eseri göndererek kilisenin doğru doktrininin ne olması gerektiğini izah etmiştir.

Patrik aynı zamanda Eudoxia’ya da yazdığı için Theodosius, Cyril’i ikili oynamakla suçlayıp kendi patriği Nestorius’un düşüncelerine iyice sarılır. Sonunda Pulcheria kardeşini her zamanki gibi etkisi altına alır (bunda İskenderiye Patriğinin ona ve diğer destekçilerine gönderdiği hediyelerin bir rol oynadığını söyleyen barok çağda yaşamış olan kilise tarihçisi Gian Dominico Mansi de vardır) ve Nestorius’un ismi çizilir.

NESTORIUS AFOROZ EDİLİR

431 yılında toplanan Efes Konsülü’nde 250 küsur piskopos, Nestorius’u aforoz edip Meryem Ana’yı “Tanrının Annesi” ilan ederler.

Nestorius’un gözden düşmesinde sadece İskenderiyeli Cyril değil Antakyalı Yunanna gibi önemli kilise babaları rolü vardır. Buna mukabil Nestorius ve takipçilerini Pers diyarındaki kilise kucak açar, böylelikle büyük bir kırılma yaşanır.

Bu, Hıristiyanlık tarihindeki en önemli bölünmelerden biridir.

451 yılında toplanan Kadıköy Konsülü’nde İsa’nın dualistik doğası kabul edilerek Ortodoks kilisesinin bir nevi temeli atılmış olur.

Bunda Pulcheria’nın parmağı olduğu aşikardır.

Kaybeden taraf olarak görülen Nestorius 435’te sürgüne gönderilir. Pulcheria sadece Nestorius’u ve tarafgirlerini sürgün etmekle de yetinmez. Theodosius’u Musevilere karşı da kışkırtır… Böylece, Pulcheria zamanında Konstantinopolis’teki sinagoglar yıkılır ve Museviler sürgün edilir.

bekaret-yemini.jpg

SÜRGÜN HAYATI

Bu radikal kararlardan sonra anlaşılacağı üzere Pulcheria’dan hazzetmeyen pek çok fraksiyon oluşmuştur.

441 yılında sarayın harem ağası olan Krisafius, İmparator Theodosius’u Pulcheria’yı uzaklaştırmaya ikna eder. Böylece Pulcheria, kardeşi ölene kadar sürgün hayatı yaşamak zorunda kalır.

II. Theodosius 450 yılında vefat edince Pulcheria kendisini saraydan uzaklaştıran Krisafius’tan kurtulmak için Germen bir general olan Marcian’ı imparator ilan etmeye karar verir. Sadece kiliseyi değil Aspar’ın ordusunu da arkasına almak için bir hamledir bu.

BEKARETİ ALMAMA YEMİNİ

Marcian’ı imparator yapabilmek için onunla evlenmesi gerekmektedir fakat kiliseye verdiği bekaret yemini de vardır. Böylece şöyle bir anlaşmaya varılır:

Pulcheria Marcian’ı bekaretini almaması üzerine yemin ettirerek onu imparator ilan eder.

Pulcheria ve Marcian ortak imparator olarak Doğu Roma’da hüküm sürmeye başlarlar. Bu dönemi inceleyen tarihçiler dengeli bir siyaset güttüklerini, imparatorluğun sınırlarının kontrolünü sağlayıp ekonomik anlamda stabil bir dönemini inşa ettikleri yazılmıştır.

Pulcheria başta Meryem Ana Kilisesi olmakla birlikte pek çok mimari eserinin hamiliğini yapar ve vakfiyeler kurarak ihtiyacı olanlara imkanlar sunar, halkının sevgisini de kazanır.

SONRAKİLERE İLHAM KAYNAĞI

453 yılında hayata gözlerini kapadığında kilisenin bir azizesi ilan edilmiş, 10 Eylül Pulcheria Bayramı olarak yortusu kutlanan ilahi bir zat olarak kabul edilmiştir.

Bizans tarihinde “Augusta” titrini taşıyan ilk kadınlardan Pulcheria, kendinden sonra gelen Theodora ve Irene gibi güçlü imparatoriçelere ilham vererek Doğu Roma’da kadının siyasetteki yeri için bir model oluşturdu. Belki günümüzde ismi çok hatırlanmıyordur şayet Sainte-Pulcherie gibi bir okula gidiyorsanız, isminin ondan geldiğini düşünürsek binlerce yıldır namının beklenmedik yerlerde gizlendiğini görebiliyoruz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Pelin Batu Arşivi