Mutlu Hesapçı

Mutlu Hesapçı

Bir sofranın etrafında buluşabilir miyiz?

‘Aşk ve Yemek’ filmi, kısaca; Adana’dan göç etmek zorunda kalan kebapçı bir ailenin, yolculuk sırasında kendilerini hiç beklenmedik bir şekilde Tokat’ta bulmasıyla gelişen olayları anlatıyor. Öyle güzel anlatıyor ki filmin içine giriyorsunuz ve kendinizi iyi hissederek, başından sonuna kadar sıkılmadan filmi izliyorsunuz. Göç etmiş bir ailenin, bilmediği bir şehirde yeniden kök salmaya çalışması... Bunu hepimiz bir yerden tanıyoruz. Kimi gerçekten taşındığı için, kimi bir duygudan, bir alışkanlıktan, bir hayalden göç ettiği için.

“Aşk ve Yemek”, yalnızca bir romantik komedi ya da aile filmi değil. Bu film, toprağa bağlılığın, yemekle kurulan bağların, bir sofranın etrafında aile olabilmenin hikâyesi.

ask-ve-yemek-film-afis.jpg

Yönetmen koltuğunda Müge Uğurlar’ın oturduğu; yapımcılığını Emre Balık, Uğur Güneş, Şule Şentürk ve Müge Uğurlar’ın üstlendiği filmin senaryosu, Makbule Kosif ve Derya Kara’ya ait. Oyunculuklar muhteşem, öyle doğal oynuyorlar ki o karakter olmuşlar. Oyuncu kadrosunda Uğur Güneş, Hande Doğandemir, Bülent Şakrak, Hatice Aslan, Osman Sonant, Ceren Taşçı, Emre Basalak, Yusuf Baymaz, Adnan Şahin, Gün Akıncı, Ferhat Işıktaş, Merve Özgüneş ve Oğuzhan Şener gibi başarılı oyuncular yer alıyor.

‘Aşk ve Yemek’ filmi geçen hafta vizyona girdi, izlemenizi öneririm.

Bu film, eski Türk filmleri tadını anımsatıyor. İki farklı ailenin arasında yaşanan tatlı çekişme, yemekler üzerinden veriliyor ve olaylar tatlı-sert bir şekilde ilerliyor. Öyle uzun uzun "ne olacak" diye sizi meraklandırmıyor hikâye ama belli ki mutlu edecek bir yere doğru da ilerliyor. Aile olmak, birbirinin açığını kapatmak, iyi günde–kötü günde dayanışmak, iyiliğe doğru yol almak gibi içinde o özlediğimiz duyguların tamamı yer alıyor.

Aşk ise kavuşulmayan bir duygu olmaktan çıkıp, söylenen ve hissedilen bir duygu olarak veriliyor. Hesapsız ve kitapsız… Gündelik hayatta ne yaşanıyorsa öyle ilerleyen bir ritmi var filmin ve tam da bu noktada hikâyenin işleniş tarzını çok sevdim. Komedisi bile yerli yerinde, dozunda ve çok doğal.

Yemek yapma ve ata tohumu mevzusu, filme eşlik eden önemli bir detay. Çünkü yemek yapmak ve kabul görmek; bir masanın etrafında aile olabilmeyi de simgeleyen bir şey. Ata tohumu ile kendi bahçende yetiştirdiğin ürün ise senin o toprağa bağlılığını anlatan ve umutlarını yeşerten bir gösterge. Farklı şehirlerden gelen insanları ancak bir yemek sofrası ve toprak bir arada tutabilir çünkü. Adanalı bir aile ile Tokatlı bir ailenin büyük bir aile olabilmesi de bu yollardan geçecektir. Aşk ise en güçlü bağdır; bu bağı kurmakta lezzetli bir yemek, baharat kokusu… Aşkta yol alabilmek için iyi bir yöntem ve bu da filmde çok güzel işlenmiş.

Kardeşlerin birbirleriyle olan ilişkisi ve her bir kardeşin kendine has özellikleri, kendi hikâyelerinin olması; filmi sıradan olmaktan kurtarmış. Anne ve kız ilişkisi, yine bildiğimiz yerden… Ama “anne yüreği bu, dayanmaz” diyerek mutlu sona doğru gidiyor. Tıpkı gerçek hayatta olduğu gibi.

Aşkla, yemekle, samimiyetle örülmüş bu hikâye; sizi yormadan, abartmadan, ama yüreğinize dokunarak anlatıyor derdini. Seyirci koltuğunda ve sofrada bir sandalyeniz hazır öyle düşünün. Filme gidin ardından bir sofra kurun derim.

Filmin yönetmeni Müge Uğurlar’ı filmi için tebrik ederken, aklıma iki soru takıldı ve sordum.

ask-ve-yemek-afis-yatay.jpg

“Yeşilçam’a selam çaktık. Aile olmaktan ilham aldık”

Film birçok yerde çekilebilirdi. Neden Tokat?
Tamamen plansız. Danışmanımız, gurme Adnan Şahin ile İstanbul’dan Talas’a mekân bakmak için yola çıktık. Yolda Adnan Ağabey, “Filmi Tokat’ta çekelim.” dedi. Ben de TRT 2’ye yine Adnan Abi ile çektiğimiz bir programda Tokat’ı görmüştüm. Gördüğüm kadarıyla olmaz, dedim. Ama çok ısrar etti. “Sen Tokat’ı görmedin daha.” dedi. Peki, dedim. Gerçekten görmemişim :) Tokat inanılmaz bir şehir. Enerjisi çok iyi, frekansı çok yüksek. Aynı anda çok farklı türlerde ve dönemlerde proje çekilebilir. Bir plato şehir aslında. Gastronomisi, tarihi, insanı çok kıymetli. Bizi çok sahiplendiler. İpek Yolu’nun geçtiği, kadim bir şehir Tokat.
İyi ki yoldan çıkıp Tokat’a gitmişiz… Unutulmaz anılara ve dostluklara sahibiz. Bu önemli çünkü setler biter, insanlar kalır…

Ben izleyicilere bu filmi tavsiye ettim ama sizin cümlelerinizle: Neden ‘Aşk ve Yemek’ izlenmeli? Senin bakış açından bu film ne anlatıyor?

Sıkılmadık mı zorlama, belden aşağı komedilerden?
Bizim sinemamız var: “Yeşilçam.” Çabuk unuttuk. Unutmamalıyız. Küfür duymadan, belden aşağı vurmadan, ailece oturup bir ekranda, perdede olan aileye gülebiliyorduk. Biraz duygumuz oydu. Sinemaların bu denli sıkıntı çektiği bir dönemde, ailece gidip izlenecek bir film yapmak istedik. Yaptık da. Yeşilçam’a da selam çaktık aslında. Topraktan, o toprakların gastronomisinden, aile olmaktan ilham aldık…

ask-ve-yemek-ekip-1.jpeg

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mutlu Hesapçı Arşivi