BUGÜN DE UTANDIK

Gazete Pencere’nin benim için bu özel köşesinde yazmaya başladığım günden beri hep ekonomi alanında yazdım. Gerek bu köşede yayımlanan yazılarımda gerekse katıldığım televizyon programlarında, davet edildiğim toplantılarda hep aynı ifadeyi kullandım:
“Türkiye’nin bugün yaşamakta olduğu ekonomik sorunlarının temelinde ekonomik nedenler yok.”
Büyük usta Çetin Altan’ın 28 Nisan 1960 tarihindeki köşesinde yazdığı o unutulmaz “Bugün canım yazı yazmak istemiyor” ifadesinden esinlenerek ben de diyorum ki “Bugün canım ekonomi yazmak istemiyor.”
Hafta başından beri kamuoyunu meşgul eden ve toplumun her kesimini ilgilendiren gündem maddeleri diğer tüm başlıkları gölgede bıraktı.
Kamuoyunda Elmalı Davası olarak bilinen dava sürecinde yaşananlar sadece bir baba olarak değil bir insan olarak kanımı dondurdu. Uzun süre konu ile ilgili ne yazabildim ne konuşabildim.
Gözümüz gibi bakmamız gereken çocuklarımızın yaşadıkları ve yaşadıklarını çizerek anlatmaları. Ve itiraf edeyim ki, yazdıklarını okuyacak, çizdiklerine bakacak cesareti gösteremedim.
Benim için iki tip insan vardır. İyi insan ve kötü insan. İnsanın hele de kötü insanın olduğu yerde her şey beklenir. Ancak benim için bu hikayenin anlaşılamayan ve kafama da fazlası ile takılan tarafı, hukuk sisteminin bu insan müsveddelerinin nasıl tutuksuz yargılanmalarına izin verdiği kısmı. Bu kararı veren insanların çocukları yok mu? Allah korusun böyle bir olay kendi çocuklarının başına gelse bu suçu işleyenleri mahkeme serbest bıraksa ne hissederler? Bu kararı verirken hiç mi empati kurmadılar? Bu arada kişisel beklentim, kararı veren kişilerin isimlerinin ve bu kararı verme gerekçelerinin kamuoyu ile paylaşılmasıdır.
Gün geçmiyor ki kamu vicdanını kanatmayan bir karara imza atılmasın. Türk toplumu, adaleti sosyal medyada arayacak noktaya nasıl ve neden geldi? Kimsenin toplumun vicdanını bu kadar kanatmaya hakkı yok. Günün birinde insanlar kendi adaletlerini kendileri sağlamaya başlar ise toplumda neler yaşanabileceğini hepimiz herhalde öngörebiliyoruzdur.
Türkiye ne zamandan beri bu kadar kötü insanların yaşadığı bir ülke oldu? Bu topraklar kötülük ve kötü insan mı yetiştiriyor? Her gün her yerden kötülük fışkırıyor. Acaba hep kötüydük de farkında mı değildik? Sosyal medya kötülüklerin, pisliklerin ortaya dökülmesine aracı mı oldu?
Dini ile bu kadar övünen bir toplumda bunlar nasıl yaşanabiliyor?
İkinci başlık ise İstanbul’da bir genç kızımızın kıyafeti nedeniyle kendisine ve ailesine edilen hakaretler. Yaşanan bu olaya, “münferit” diyerek geçemeyiz. Ne yazık ki buna benzer olayların sayısı artıyor. Toplumdaki bölünmüşlük her geçen gün biraz daha büyüyor. Farklı kimliklerimizi, tercihlerimizi, inançlarımızı, yaşam biçimlerimizi bir zenginlik saymak, bunlardan beslenmek yerine ötekileştirmek kime ne kazandıracak?
Bu ülkenin gençleri artık bu ülkede yaşamak istemiyorlar. Türkiye büyük bir beyin göçü dalgası yaşıyor. İsteyen gitsin, beğenmeyen gitsin diyerek bu işin içinden çıkılamaz. Bu gençlerin neden gitmek istediklerini anlamalıyız. Anlayabilmek için de oturup dinlemeliyiz. Konuşanlar bugüne kadar yeterince konuştular zaten ve olayın geldiği nokta belli. Artık gençlerin konuşması, bizlerin susması ve dinlemesi gerekli.
Biz nasıl bu hale geldik. Giydiği bir tişört nedeni ile milli bir futbolcusunu linç etme isteği nedir? Sizin gibi yaşamayan, giyinmeyen, inanmayan insanlara bu saldırılar ne zaman bitecek? Bir daha milli takım forması giydirilmemeli demek kimsenin haddi değildir. İşi ehline, liyakat sahibine böyle mi vereceğiz?
Vatan, bayrak sevgisini kim nasıl ölçüyor? Ne kolay değil mi; karşındaki kişi senin hoşuna gitmeyen bir şey yapıyor ise yapıştır “Vatan haini” damgasını devam et. Birbirimize vatan haini diyebilmek bu kadar kolay mı? Birilerinin elinde bir aygıt mı var karşısındakinin yüzüne tutunca ne kadar vatansever olduğunu mu anlayabiliyor?
Başta toplumda bu bölünmüşlüğü yaratan siyasetçiler olmak üzere herkesin aklını artık başına alma zamanı geldi de geçiyor bile. Bu gidişat iyiye doğru değil. Ve biz kendi ülkemizde birbirimizle bu kadar uğraşırken kimse kusura bakmasın ama yabancı yatırımcı falan bu ülkeye gelmez.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mert Yılmaz Arşivi