Demirtaş, Öcalan’a rakip olur mu?

CHP, çözüm sürecini desteklemesine rağmen İmralı Heyeti’ne üye vermeyeceğini duyurdu. “Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu?” denecek bir durum değil. Zira tüm demokratikleşme iddialarından vazgeçmiş ve devletin gücünü kullanarak tüm muarızlarını ezmeyi, hatta yok etmeyi strateji olarak benimsemiş bir iktidarın her ne sebeple olursa olsun yanında olmamak doğru bir tavırdır. Kanıtlanmamış iddialar ile muhalif belediye başkanlarını görevlerinden alarak tutsak eden, seçim sonuçlarını KADÜK hâle getirmek suretiyle yıllarca sığındığı toplumsal iradeyi hiçe sayan, bununla da kalmayıp medyayı baskı altına alan ve işi gazetecileri tutuklamaya kadar vardıran anlayışla demokrasi inşa edilemeyeceği aşikâr. DEMP tarafının da bu konu üstüne konuşurken ve CHP’yi yargılarken ülke gerçeklerinden kopmaması ve düşünerek hareket etmesi gerekiyor.

CHP’nin bu tavrı bilinçli veya bilinçsiz farklı bir amaca da hizmet ediyor. Toplumun geneli için Kürt sorunu ile Öcalan farklı konumlandırılıyor. Her ne kadar sürecin gerçek muhatabı olsa da Öcalan, toplum geneli için hâlen “bebek katili”... Bunu unutturmamaya çalışan da bir irade var. Örneğin Yılmaz Özdil’in, Öcalan’ın yargılanması sürecinde yaşananları şehit hikâyeleri üstünden dramatize ederek yazmasının amacı toplumsal düşmanlığı ve tepkiyi diri tutmak… Bir şehit ailesi için bugün olanları kabullenmek hiç kolay değil. Ancak bazı durumlarda unutmak meselelere rasyonel yaklaşmanın, hülasa barışın anahtarıdır.

CHP’nin içerisindeki ulusalcı kanat, çözüm sürecini Öcalan’ın muhatap alınması ve ayağına gidilmesi retoriği üstünden okumak suretiyle yarayı kaşıyor. Toplumun kahir ekseriyeti de bu akıma kapılıyor ve destek veriyor. Gündelik politik saiklerle açık destek vermeyenler de zımnen destek oluyor. Kabul edelim veya etmeyelim PKK’nın silah bırakması Öcalan’ın çağrısı ile oldu. Öcalan’ın gerek Kürt halkı gerekse Kandil üzerindeki ağırlığı inkâr edilemez. Dolayısıyla bir dönem kan akıtan iradenin -Bahçeli’nin tabiriyle- önderinin bugün farklı bir yerde durması teröre son verecekse, çatışma dönemlerini referans alarak yorum yapmak çözüme hizmet etmez. CHP yönetiminin bir yandan ortada durmayı tercih ederken, diğer yandan çözüm sürecine meyleden popülist tavrı siyaset mühendisliği olarak da yorumlanabilir. Son seçim süreçlerindeki “örtülü” ittifaklar da göstermiştir ki CHP bu stratejiyi kurmakta bir seviyeye gelmiştir.

Muhalefet içerisindeki birtakım unsurlar Demirtaş’ı ön plana çıkararak alternatif bir model olabileceğini ortaya koyuyorlar. Zaman zaman Öcalan ve Demirtaş’ın olaylara farklı yaklaştıklarını biliyoruz. Öcalan’ın AKP’nin desteklenmesini istediği 2019 belediye seçimlerinde İmamoğlu’nun desteklenmesi veya tarafsız kalınmasını istediği 2023 CB seçimlerinde Kılıçdaroğlu’nun desteklenmesinin arka planında Demirtaş’ın olduğunu biliyoruz. 2022’de Erdoğan’ın, “Öcalan’ın, Demirtaş’tan rahatsızlığını” bizzat dile getirdiğini de atlamamak gerekiyor. Erdoğan’ın yapmaya çalıştığı şey Öcalan’ı kullanarak öncelikle Kürt halkı nezdinde Demirtaş’ı küçük düşürmekti. Seçim sonuçlarına bakıldığında çok da başarılı olduğu söylenemez.

Tüm bunlara rağmen Kürtler açısından bakıldığında bugün için bir iç muhalefet söz konusu değildir. Öncelikle başat dertlerini çözmeleri ve bu süreci kazasız belasız tamamlamaları gerekiyor. Sürecin çıktılarını almak, silah bırakmanın karşılığında atılacak yasal demokratik adımları görmek istiyorlar. Hâlihazırda, bunlar olmadan ve süreç sübuta ermeden aile içi tartışma çıkarmayacak kadar politik olgunluğa sahipler. Bugün ortalama bir Kürt yurttaş herhangi bir diğer unsura göre politik realiteden haberdardır, yani daha politiktir. Tam entegrasyon sağlanmadan, etnik ayrım ortadan kalkmadan ve kendini eşit yurttaş olarak tanımlamadan ve hissetmeden de bırakın aile içi muhalefete menfez açmayı, bunu kışkırtanlara da prim vermezler.

Ayrıca bunun olabilmesi için Demirtaş’ın kendisini öne çıkaracak adımlar atması gerekir ki öncelikle tutsaklığı buna engeldir. Yarın, Bahçeli’nin söylediği gibi tahliye olsa dahi İmralı’nın yönergeleri dışında hareket etmesi beklenmez, kendi beyanları da bu yöndedir. Bir Kürt için Öcalan hayatta iken onunla çelişmek veya ona muhalefet etmek gibi bir olgu düşünülemez. Türkiye toplumunun kahir ekseriyeti öyle düşünmese de ortada Kürtler açısından bir dava, bu davanın da bir önderi vardır. Ancak Öcalan politik zeminden uzaklaşıp demokratik bir ortama müsaade ederse Demirtaş ve diğer figürler ortaya çıkabilirler.

Öcalan mevcut konjonktürde apolitik bir tutum almaz, alamaz. Kendisine yüklenen sorumluluk gereği konjonktür buna müsaade etmez. Dolayısıyla Demirtaş, Kürt hareketi açısından ancak bir gelecek vizyonu olabilir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Boray Acar Arşivi