Hüseyin Tapınç

Hüseyin Tapınç

Duygular

Bugün 28 Kasım; Gazete Pencere’deki yazı günüm. Bugünkü yazım, benim için özel bir güne denk geldi. Bugün, yeni bir yaşın, yeni bir dönemin ilk günü.

Bu ülkenin 101 yıllık Cumhuriyet tarihinin yüzde 60’ında ve kesintileri bir yana, 78 yıllık demokrasi macerasının dörtte üçünde yaşamışım. Bunlar hiç de azımsanmayacak oranlar. Bu ülkenin vatandaşı olarak ne birinden ne de diğerinden hoşnut ve mutlu oldum. Üstelik bu duygular hiç de yeni değil; son yıllarda ortaya çıkmadı. Kendimi bildim bileli böyle sürüp gidiyor bu memnuniyetsizlik. Belki şimdi biraz daha derinleşmiştir bu duygu. Her birimizin çok daha iyi hayatlara layık olduğunu düşünüyorum.

Benim için özel olan bu günde, renkli konulara değinmek ve size canlı, dinamik ve geleceğe umutla bakan bir toplumun gündemini aktarmak isterdim. Ne mümkün! Gündem, gün geçtikçe daha da kararıyor.

Bugün, metropol illerinde yaşayan genç ve yetişkin nüfus arasında geleceğe iyimser gözlerle bakanların oranı yüzde 18 ile sınırlıyken, karamsar bakanların oranı yüzde 32’ye yükseliyor. İçinde bulunduğu durumu kabullenen ve herhangi bir değişim beklemeyenlerin oranı ise yüzde 50. Toplumun beşte dördünün duygu durumu olumsuz.

Karamsarlık uzun süredir bu toplumun baskın duygu durumu olarak öne çıkıyor. Ancak, bu duyguyu biraz daha irdelemek ve ona yakından bakmak gerektiğini düşünüyorum.

İnsanların ve toplumların duygu durumlarını anlamak, sınıflandırmak ve analiz etmek için çeşitli yaklaşımlar geliştirilmiştir. Bu yaklaşımlar, toplumsal yapının ruh halini yakından tanımamızı sağlayan önemli araçlardır.

EN BASKIN DUYGULAR: ENDİŞE, BUNALIM,GÜVENSİZLİK…

Olumlu ve olumsuz ruh hallerini içeren, 36 farklı duygudan oluşan bir palet içinde, bugün metropol illerinde yaşayan seçmenler arasındaki en baskın duyguları “endişe”, “bunalım”, “kafa karışıklığı”, “güvensizlik”, “kızgınlık”, “sıkılmışlık” ve “çaresizlik” olarak sıralamak mümkün görünüyor. Görüldüğü üzere, toplumda yaygın olarak hissedilen yedi duygu arasında tek bir olumlu duygu dahi bulunmuyor. Buna karşın, “hoşnut hissetmek”, “heyecanlı olmak”, “canlı hissetmek”, “yaratıcı hissetmek” ve “enerjik olmak” gibi olumlu ruh halleri toplumda en az paylaşılan duygular arasında yer alıyor.

Kadınlar arasında “bunalımlı hissetmek”, erkekler arasında ise “endişeli olmak” en yaygın duygular arasında. Gençlerin ruh haline “kafa karışıklığı” damga vururken, genç yetişkinlerde “bunalımlı hissetmek”, yetişkinlerde ise “endişeli hissetmek” en temel duygular olarak karşımıza çıkıyor.

Bu ruh halimizi en çok besleyen ve bu ülkede bizi en çok rahatsız eden konular “ekonomi ve enflasyon”, “şiddet olaylarının yaygınlığı”, “adaletsizlik ve hukuksuzluk” ile “kadın cinayetleri” olarak sıralanıyor.

Buna karşın, güvenli limanlarımız “ailemiz, sosyal çevremiz, arkadaşlarımız” ve “vatan sevgimiz, milliyetçilik” duygumuz.

İçinde bulunduğumuz bu karamsar ruh halinden sıyrılmak için toplumun yarısı bir çaba gösterdiğini ifade ederken, diğer yarısı ise bu konuda herhangi bir girişimde bulunmamayı tercih ediyor.

Müzik dinlemek, alışveriş yapmak, evden dışarı çıkıp vakit geçirmek, televizyon (özellikle dizi) izlemek ve aileyle zaman geçirmek kendimizi daha iyi hissetmek için yaptığımız en yaygın etkinlikler arasında yer alıyor. Aslında bu liste bize net bir mesaj veriyor: karamsar ruh halinden sıyrılmak için toplumsal anlamda özel bir çaba sarf etmiyoruz. Bunun yerine, günlük rutinimize sıkı sıkı sarılarak hayatımızı sürdürüyoruz.

Duygu paletleri, bireylerin ve toplumların ruh durumlarını açığa çıkarırken, yerel ve merkezi yönetimden sorumlu siyasetçiler ile karar merkezlerindeki yöneticilerin halkı daha yakından tanımalarını sağlar. Aynı zamanda, kriz durumları için bir erken uyarı sistemi gibi çalışarak sorun çözücü politikalar üretmelerine yardımcı olur.

Bizim toplumumuzda olduğu gibi, negatif duyguların egemen olduğu toplumlarda, olumsuzluk zincirini kırmak için güven arttırıcı, dayanışmayı teşvik eden ve insanların günlük hayatlarındaki sorunları çözmeye odaklı projeler geliştirmek hayati önem taşıyor. Sivil toplum kuruluşlarına ve yerel yönetimlere bu konularda büyük sorumluluklar düştüğüne ve bunların çözüm noktaları olduğuna yürekten inanıyorum.

----

Kaynak: Sia Insight Özel Gündem Araştırması, Türkiye’nin 3 büyük ilinde yaşayan 18-45 yaş arası 400 kişinin katılımıyla 16 – 23 Ekim 2024 tarihlerinde online olarak gerçekleştirilmiştir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hüseyin Tapınç Arşivi

Komşu

12 Aralık 2024 Perşembe 07:00

Narin

03 Ekim 2024 Perşembe 07:00

Kader

05 Eylül 2024 Perşembe 00:39