Hüseyin Tapınç

Hüseyin Tapınç

Hutbe ve toplumsal cinsiyet

Bir önceki yazımda iktidarın yeni bir toplumsal düzen kurarken Diyanet İşleri Başkanlığı ile nasıl bir işbirliği yürüttüğünü ve başkanlık tarafından toplumla paylaşılan hutbelerin bu düzenin inşasında nasıl bir rol oynadığını ele almıştım.

Bu çerçevede Diyanet İşleri Başkanlığı’nın 2015, 2020 ve 2025 yılındaki tüm hutbeleri üzerine bir söylem analizi yapmış, bu hutbelerde en çok yer alan kelimeleri, kavramları, temaları incelemiş ve hutbelerin açık ve örtük mesajlarını vurgulamıştım. Söylem analizinin son aşamasında da bu hutbelerin din kurumuna nasıl bir rol ve görev biçtiğini paylaşmıştım.

Bu üç farklı dönemin hutbelerine baktığımızda üç ana temanın süreklilik taşıdığını görüyoruz: iman, ahlak ve ibadet üçlüsü tüm hutbelerde temel omurga olarak yer alıyor. Bu üçlüde namaz, şükür, iman gibi kavramlar baskın olarak kullanılıyor. Bunun yanı sıra, aile ve toplumsal birlik vurgusu her dönemde mevcut ve aile toplumsal düzeninin merkezinde konumlanıyor. Sırasıyla kadın ve şiddet konusu, ardından baba figürü ile çocuk terbiyesi ve son olarak aile kurumunun ve gençliğin korunması ele alınıyor. Üç dönem içinde süreklilik taşıyan bir diğer konu da millet-ümmet bağlamı. Dış tehditlere karşı “bizler” ve “onlar” ayrımı her dönemde mevcut.

Bu üç dönem içinde, 2015 yılında klasik ahlaki ve dini temalar (peygamber sevgisi, namaz, sadakat vb.) ağırlıkta iken, 2020 yılında salgın ve afetlerden dolayı kriz yönetimi ve sosyal medya hutbelerde geniş bir yer bulmuştur. 2025 yılına geldiğimizde ise ekonomi, çevre, göç gibi alanların dini çerçeveye dâhil edildiğini görüyoruz. 2025 hutbeleri ele alınan konuların genişlediği bir dönem olarak değerlendirilebilir.

Sonuç olarak, 2015 yılından 2025 yılına kadar hutbeler klasik ibadet ve ahlak söyleminden geniş bir ideolojik düzen çerçevesine evrilmiştir.

DİB tarafından yayınlanan hutbelerin etkilemeyi ve dönüştürmeyi hedeflediği alanlardan biri de hiç kuşkusuz kadının özel ve kamusal alanda üstlendiği rol, hakları ve toplumsal görünürlüğüdür.

2015 yılı hutbelerine bakıldığında, toplumda gittikçe yaygınlık kazanan kadın cinayetlerine paralel olarak “kadına yönelik şiddet” teması doğrudan ele alınmış ve “kadına el kalkmaz” vurgusu öne çıkmıştır. Bu hutbelerde kadın daha çok “korunması gereken” bir figür olarak konumlandırılmıştır. Hutbeler, kadını sadece şiddetin mağduru olarak sunmakta; erkekleri ise “şiddet uygulama potansiyeli olan” fail konumunda ima etmekte, fakat doğrudan hedef göstermemektedir.

2015 hutbeleri, kadına şiddet karşıtlığı üzerinden toplumsal cinsiyet eşitsizliğine dikkat çekmiş, ancak kadını daha çok “korunmaya muhtaç” rolüne indirgemiştir.

2020 yılı hutbelerinde kadın, beş yıl öncesine kıyasla daha az görünür bir konumdadır. Bu yılın hutbelerinde erkekler daha çok baba rolünde öne çıkarılmıştır. Baba, çocukların dini ve ahlaki terbiyesinden sorumlu rehber ve otorite olarak konumlandırılmıştır. Kadınlar ise daha çok anne rolü üzerinden tanımlanır; ailenin manevi sıcaklığını sağlayan kişi olarak sunulur.

2020 söylemi, ataerkil aile düzenini güçlendirir; erkek (baba) ahlaki otorite, kadın (anne) ise destekleyici ve şefkat figürü olarak çerçevelenir. Kadının bireysel haklarına veya kamusal rolüne değinilmez.

2025 yılının Hükümet tarafından Aile Yılı ilan edildiği gerçeğini de hatırlayarak, bu yılın hutbelerine baktığımızda “aileyi korumak” ve “gençliği sahiplenmek” ana temalarının öne çıktığını görüyoruz. Burada ebeveynlik rolü daha genel tanımlansa da söylem yine erkek (baba-reis) üzerinden kurulmaktadır. Bu yılın söylemlerinde kadınlar giderek görünmezleşmekte, çoğunlukla aile ve annelik bağlamında dolaylı biçimde temsil edilmektedir.

2025 hutbelerinde kadın temsili geri plana itilmiş, buna karşılık erkek/aile reisliği ve ebeveyn sorumluluğu daha çok vurgulanmıştır. Ailenin çözülmesi, boşanma ya da ahlaki yozlaşma gibi temalarda kadınlara dolaylı yollardan işaret edilmektedir. Dahası, 2025 yılı, başta miras, kadın erkek ev paylaşımı ve birlikte eğlenme olmak üzere temel hakların ve ortak toplumsal hayatın hutbeler aracılığıyla tartışmalı hale getirilmeye çalışıldığı bir yıldır.

Diyanet hutbelerinde kendilerine doğrudan yer bulmayan ama dolaylı yollardan ele alınan bir diğer toplumsal kesim de LGBTİ+’lardır. “Aileyi tehdit eden sapıklar”, “yaradılışa aykırı davranışlar”, “ahlaki yozlaşma”, “cinsiyetsizleştirme tehdidi” gibi ifadeler LGBTİ+’lara yapılan atıflardır.

Sonuç itibarıyla 2015’te kadın en azından görünür bir gündem maddesiyken, sonraki yıllarda daha çok “anne” ya da “aile figürü” içinde eritilerek geri plana çekilmiş; kadının görünürlüğünün azalmasına paralel olarak kadınların sahip oldukları hakları tartışmalı hale getirme çabaları öne çıkmıştır. Erkek figürü ise giderek daha kurumsal, ahlaki ve toplumsal otorite olarak pekiştirilmiştir.

Bu değişimler, 2025’in Aile Yılı ilan edilmesiyle hutbelerde aile kurumuna daha yoğun referans verilmesi sayesinde olmuştur.

Hutbelerde inşa edilen söylem, açık amaç olarak aile kurumunun korunmasını ve güçlendirilmesini hedeflerken; örtük gaye, erkek egemen düzenin güçlenerek sürmesinden başka bir şey değildir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hüseyin Tapınç Arşivi

HUTBE

18 Eylül 2025 Perşembe 07:00

S.E.S.

21 Ağustos 2025 Perşembe 07:00