Hangi Türkiye?

“Erkek öğrenciler var” diye kız çocuklarını okula göndermeyen aileler varmış. Onlara alternatif sunmak üzere kız okulları açılabilirmiş. Böyle diyor laik Türkiye Cumhuriyeti’nin yüzüncü yılında milli eğitim bakanı atanan zat.

Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına göre çocukların ilköğretim okullarına gönderilmesi zorunludur. Yani her ne sebeple olursa olsun çocuğunu okula göndermemek suçtur. Türkiye Cumhuriyeti devletinin de kanuna uymayan vatandaşa alternatif sunmak gibi bir misyonu yoktur. 

Milli eğitim bakanının bu önerisi hayalini kurduğu şeriat düzeni konusunda aklınca nabız yoklama, tepki ölçme amacını taşıyor olsa gerek. Eğer öyleyse baştan söyleyelim: 

Sizin gücünüz yetmez Sayın Bakan. Milyonlarla dikiliriz karşınıza.

Gerici siyasal iktidarın ortaklarından birinin yobazlık yarışına girmiş genel başkanı da bakanın bu açıklamasına “tereddütsüz” katılmakla kalmamış, el yükselterek sadece kadınların gidebildiği üniversitelerin ve hastanelerin de olması gerektiğini savunmuş. 

Meydan boş ya, iki yıl önce Cumhurbaşkanı’nın gözleri önünde Atatürk’e “zalim ve kâfir” deme cüretini gösteren Ayasofya eski imamı da "Laiklik kız çocukları için ayrı okul açılmasına engelse o laikliği kaldırmak gerekir” yumurtlamış. 


Suçtur bu laf.

Ama yok Türkiye’de bu konuda harekete geçecek babayiğit bir savcı. 

Bırakmadılar.

6-15 yaş arası çocukların kız-erkek yan yana durmalarını istemiyor bu tipler. O yaştaki çocukların aynı sınıfta kızlı-erkekli ders dinlemelerine, oyun oynamalarına karşılar. Akıllarına hep cinsellik geliyor. Gelmek şöyle dursun, hiç çıkmıyor o konu akıllarından.

Sanki din sadece o işi düzenliyor, çalmaya çırpmaya, yalana, iftiraya ve diğer bin türlü ahlaksızlığa karışmıyormuş gibi. 

Kızlarını karma okullarda okutmak istemeyen veliler varmış... 

Kuran kurslarında, vakıf yurtlarında erkek-kız gencecik çocuklara hallenildiğini çok duyduk da karma ilköğretim okullarında kız öğrencilere erkek arkadaşlarından bir zarar geldiğini hiç görmedik oysa.

Kadınlara mahsus üniversite, kadınlara mahsus hastane de olmalıymış...

Başka? 

Otobüste, trende, uçakta kadınlara mahsus ayrı yerler. Lokantalarda kadınlara ayrı bölümler. Ayrı plajlar. Sinemada, tiyatroda ayrı köşeler. 

Kim bilir daha neler neler? Hayal gücüm bunların örümcek bağlamış aklına yetişemiyor.

Kadın evinde oturmalı. 15’inde everildiği kocasına itaat etmeli, hizmet etmeli. Susup oturmalı. 

Zaten kadın dediğin insan içine çıkmamalı, çıkıyorsa öyle kahkahayla gülmemeli, hele gebe filansa hiç görünmemeli. 

Çalışmamalı. Kadının fıtratı her işi kaldırmaz. Onun narin yapısına uymayacak işlere bulaşmamalı. Çocuk doğurmalı. Üç çocuk. Hatta beş çocuk. 

Kadın biat ettiği şeyhin cenazesine dahi katılması caiz olmayan ve ‘soframızdaki yeri öküzümüzden sonra gelen’ bir yaşam formu bu yobazlara göre. 

Bunların hayal ettiği Türkiye bu işte. Kadının toplumsal yaşamdan tecrit edildiği, eve kapatıldığı, örtülerin arkasına saklandığı bir karanlıklar diyarı.

Halbuki Leman Altınçekiç’in NATO’nun ilk kadın jet pilotu, Drahşan Arda’nın dünyanın ilk kadın futbol hakemi, Afife Jale’nin ülkemizin ilk kadın tiyatro oyuncusu olma hayallerini gerçekleştirmelerini sağlayan bir Cumhuriyet Türkiye’si var tam yüz yıldır.

Cahide Sonku’nun ilk kadın film yönetmeni ve ilk kadın film yıldızımız olmasının önünü açan, Emel Gazimihal’in ilk kadın radyo spikerimiz, Semiha Berksoy’un ilk kadın opera sanatçımız, Feriha Sanerk’in ilk kadın emniyet müdürümüz, Safiye Ali’nin ilk kadın tıp doktorumuz, Selma Rıza’nın ilk kadın gazetecimiz, Müfide İlhan’ın ilk kadın belediye başkanımız, Süreyya Ağaoğlu’nun ilk kadın avukatımız, Sabiha Gürayman’ın ilk kadın mühendisimiz, Handan Dalay Kaftancı’nın ilk kadın savcımız, Ferhunde Erkin’in ilk kadın piyanistimiz olmasını ve birlikte bütün kadınlarımıza rol model oluşturmalarını sağlayarak ülkemizi ortaçağ karanlığından çekip alan bir cumhuriyetimiz var yüz yıl önce Büyük Atatürk’ün kurduğu.

Hangi Türkiye'de yaşamak istiyoruz?

2020 Tokyo Olimpiyatları’nda başarılı performanslarıyla göğsümüzü kabartan Filenin Sultanlarına “İslam’ın kızı! Sen oyun alanlarının değil, imanın, iffetin, ahlakın, hayanın, edebin sultanısın... Sen burnunu göstermekten utanan anaların evladısın” diye çemkiren kadın düşmanı, dinbaz ilahiyatçının özlem duyduğu Türkiye’yi mi istiyoruz?

Bu yobaz takımının hiçbir ferdinin vatana millete en ufak bir yararlarını duymadık. Vatandaşın mutluluğuna katkıda bulunacak bir uğraşlarına, faziletlerine veya becerilerine tanık olmadık.

O dünya güzeli kızlar ise bu kez de Voleybol Uluslar Ligi şampiyonu olarak ve Türkiye’yi dünya kadın voleybol klasmanında birinci sıraya çıkararak bizi mutlu ettiler, gururlandırdılar.

Teşekkür ederiz kızlar. Bize bu yobazların yok etmek istediği yaşama sevincimizi hatırlattınız. 

Cumhuriyetimizin yüzüncü yılında bizlere ve laik Cumhuriyet’e verilebilecek daha değerli bir armağan düşünemiyorum. 

Teşekkür ederiz. Çok teşekkür ederiz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Kaya Türkmen Arşivi