İki resim arasındaki farklar…

Meclis açılış törenleri, artık siyaseti okumanın aktüel araçları hâline geldi. Bu törenler; dönem siyasetindeki yakınlaşmalar, küslükler ve ittifaklar için bir dışavurum vesilesi oluyor. Geçen yıl ile bu yılın ortak noktası “çözüm süreci”, farkı ise CHP’nin tutumuydu.

İyi yerden başlayacak olursak çözüm süreci üstünde biraz durmak gerekiyor. Somut neticeleri ortaya çıkmasa da, belirsizlikler yerini korusa da süreç önemli bir deformasyona uğramaksızın devam ediyor. Her şey 1 yıl önce Devlet Bahçeli’nin meclis açılış töreninde DEM Partililerin elini sıkması ile başlamıştı. Aynı “mesafeli yakınlık”ın(!) bugün de korunduğunu görüyoruz. Komplo teorisi peşinde koşan birileri süreçten bir ittifak çatlağı beklentisi içerisinde olsalar da, meseleyi doğru okuyan herkes için “bunun bir devlet projesi olduğu” ortada idi. Birinci çözüm sürecinin önemli engeli Bahçeli olduğu için, bu defa ana aktör olarak Bahçeli’nin seçilmesi de boşuna değildi.

Sürecin mutlak mutabakat ve Tayyip Erdoğan’ın rızası olmadan yürütülmesi elbette mümkün olamazdı. Ancak Erdoğan, ustalık dönemi tarz-ı siyasetinin bir tezahürü olarak ihtiyatlı yaklaşmayı, kamuoyu tepkilerini gördükten sonra konuşmayı, kısaca arkadan gelmeyi tercih etti. Öcalan’ın çağrısı, örgütün kendini feshetmesi, silah bırakma kararı, komisyon kurulması gibi önemli adımların atılması ve bölgesel dinamiklerin bir nebze olsun oturması ile de ihtiyatlı iyimserlik cesur temsile dönüştü. DEM Partililerle aynı karede samimi pozlar verilmesi üstünde durulması gereken bir şey ama daha önemlisi, Erdoğan’ın ABD dönüşü uçaktaki söylemleri… Evvelden PYD ve YPG olarak adı terörle birlikte anılan Kürt oluşumlar için SDG (Suriye Demokratik Güçleri) demeyi tercih etti. Bu hem geçmişe sünger çekildiğini, hem de Suriye’deki oluşuma bakışın berraklaştığını gösteriyor.

Biz yine fotoğrafa dönelim. Erdoğan’ın, DEM Parti’nin yapısal olarak fazla önem arz etmeyen eş başkanlık makamındaki Tülay Hatimoğulları’nın elini sıkmayı atlaması biraz mesele olsa da, gerek şahsı, gerekse grup başkanvekilleri düzeyinde dilenen özürler ile bu hata telafi edildi. Buradan çıkarılacak sonuç, Erdoğan’ın artık yaşlılık emareleri göstermeye başladığı olabilir. Süreç dikkate alındığında; DEM Partililerin Erdoğan ile mutlu bir görüntü vermeleri anlaşılabilir olduğu kadar da eleştirilebilir bir şeydir. Ancak işi hakaret seviyesine yükseltmek haksızlık olur, zira acıların son bulduğu barış zeminine ilk defa bu kadar yaklaşıldı. Türkiye’nin hâlihazır durumu dikkate alınarak diplomatik ciddiyetin hâkim olduğu bir buluşma olabilirdi. Sonuçta kayyımlar makamlarında oturuyorlar, Demirtaş ve diğer tutuklular da hâlen içerideler. Yani bölgesel politikalar bağlamında atılan adımlar dışında iç politikaya yansıyan bir demokratikleşme hamlesi yok, dolayısıyla gülmeyi gerektiren bir durum da yok.

Sürecin isminin demokrasi ile birlikte anıldığı bir ortamda bırakın demokratikleşmeyi, her geçen gün daha da acımasız hâle gelen antidemokratik uygulamalar siyasi ortamı geriyor. DEM Parti’nin yetkili ağızları hiçbir zaman bunları görmezden gelmediler. Keşke verdikleri fotoğrafa da bu tutumları biraz olsun yansısaydı… Daha önce de ifade etmiştik, tekrar vurgulamakta yarar var; salt PKK’nın feshi ve Terörsüz Türkiye başlığı altında yürütülen bir süreçten birilerinin faydasına olacak bir siyasi hesap çıkabilir ama demokratikleşme çıkmaz. Bu da günün sonuna etnik köken ayırt etmeksizin ülkede yaşayan tüm duyarlı unsurları etkiler. Eğer mesele kendi konfor alanını yaratmak ve otoriteye eklemlenmek ise bu zaten acınası bir şey olur ve bunun yolu da her zaman herkese açıktır, “süreç”e falan ihtiyaç yoktur.

Geçen yıl, Özgür Özel’i normalleşme konusunda acımasızca eleştirenler vardı. Bazı eklenmeler ve kopmalar olmakla birlikte yine malum kitle bu yıl da Özel’i Meclis’te olmamakla eleştiriyor. Partideki ulusalcıların ve eskiden kalmaların yorumlarına rağmen, Özel başkanlığındaki CHP, tarihinde nadir görülen bir şekilde olması gerekeni yapıyor ve toplumsal nabzı doğru tutuyor. Geçen yılın dinamikleri doğrultusunda el sıkışmak ne kadar doğru ise, bu yıl yaşananlar ekseninde tavır almak da bir o kadar doğrudur. Ayrıca; Erdoğan gibi baş döndüren tornistanları ile nam salmış bir siyasi figür karşımızdayken, özellikle de parti kanadından insanların Özel’i tutarsızlıkla suçlaması açık bir art niyet göstergesidir.

Erdoğan’ın dizdirdiği sandalyeleri işgal eden diğerlerine gelince… Onlar için fazla söze gerek yok. Kılıçdaroğlu eseriyle övünsün, onlar da kendi hâllerine acısınlar diyelim…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Boray Acar Arşivi