
Cengiz Erdil
İstanbul’un Çok Kısa Yıkım Tarihi
Şu bizim cilalı kent devri(!) televizyon dizilerinde gözden kaçmayan bir geçiş görüntüsü var, drone kamerasıyla kentin rüzgarını kesen, gökyüzüne bıçak gibi saplanan gökdelenleri adeta gözümüze sokuyorlar. Tarihi Yarımada, Galata, Beşiktaş ve Üsküdar bu görüntülerde bir beton yığınıdır, koskoca kentin park sayısı bir elin on parmağını geçmez.
Havadan gözetleme araçlarıyla bu kentteki rezaleti artık daha net görebiliyoruz.
Tarihinde depremler, yangınlar ve istilaların bol olduğu kent; en çok darbeyi son 70 yılında yedi…
Öncesine şöyle bir bakarsak; İstanbul’un yıkım tarihi iki büyük buldozerden sorulur, bunlardan ilki ecnebi; doğrusunu bilir hesabı ithal plancımız Fransız Prost’tur.
Prost iyi niyetliydi ama (İstanbul’un taşları da iyi niyetle döşenmiş!) yazılı tarihten önce var olan İstanbul’u Paris gibi bir metropol olarak düşünmüş, dar sokaklar kentinde ulaşım sisteminin oluşturulması için plan hazırlamıştı.
Tarihî Yarımada içerisinde geniş caddeler açılacak, Kapalıçarşı bile geniş yollarla çevrelenecekti. Aslında Prost, Paris metrosunun planını önüne koysaydı, İstanbul için en hayırlısını yapmış olacaktı (Paris’te para ve işgücü çoktu, düz ovadaki kentin metrosunda binlerce Cezayirlinin teri ve kanı vardır.) Bizde ise paranın gözü kör olsun; devlet ve belediyenin metro ve karayolu tüneli için harcayacağı beş kuruşu yoktu.
Dünyanın ilk metrosunu (zamanımızın Tünel’i) inşa eden kent treni fena kaçırmıştı.
İkinci büyük yıkım Menderes dönemiydi.
Bu konuda Büyük İstanbul Tarihi adlı dijital ansiklopediye bakalım. Kara kaplı kitap şöyle yazıyor:
“Adnan Menderes’in daha önceki yönetimlerin “uzun soluklu ihmaline” bir son vermek gayesiyle şehrin fiziksel formunu yeniden tasarlamaya ilişkin yürüttüğü geniş ölçekli bir imar hareketi söz konusudur. 1956-1960 yılları arasında gerçekleşen bu imar programı İstanbul’un tarihî nüvesini şekillendiren büyük ölçekteki en son müdahale olarak kayıtlara geçer. Bu süreçte İstanbul’da geniş caddeler açılmış, birçok bina yıkılmış ve yarımadayı çevreleyen sahil yolları inşa edilmiştir.”
MENDERES ONLARCA CAMİ, MEDRESE, HAN YIKTI
Menderes planıyla onlarca cami, medrese ve han yıkılıp gitti. 1960 yılından sonra başlayan göçle İstanbul o kadar büyüdü ki geldik bugüne. Şimdi kent her yerinde affa uğrayan kaçak yapılarla dolu.
Şimdi itiraf edelim…
İstanbul’un modern hali ile tarihin kucaklaştığı gerçek bir yıkıma ihtiyacı var. Ancak bu asırlar sürer.
Ekrem İmamoğlu’nun bu kentte yaptığı en olumlu işlerden biri de iyi yöndeki yıkımlardır. Belediyenin açıklamasına bakalım:
“İstanbul Büyükşehir Belediyesi, 2019-2024 yılları arasında toplam 2.058 işgal yapının yıkımını gerçekleştirdi. Bunların 509'u kamu arazisini işgal eden yapılardı. Üsküdar-Harem Sahil Yolu, Maltepe, Kartal, Avcılar, Beşiktaş, Sarıyer, Emirgan ve Sultanahmet başta olmak üzere kamusal alanda izinsiz yapılar yıkılarak İstanbulluların kullanımına sunuldu. İBB mülkiyetinde ya da tasarrufu altında bulunan 509 yapı idari ve hukuki mücadeleyle kaldırıldı.”
Meraklısı gidip Üsküdar-Salacak sahiline bir baksın…
Şöyle bitireyim…
Bu İstanbul daha çok yıkım kaldırır. Olası bir depremi aklınıza getirmeyin; ‘yıkım’ lafları küçük bir ayrıntı olarak kalabilir.