
Mert Yılmaz
Piyasalar Kilit
2023 yılının mayıs ayında yapılan seçimlerin ardından kurulan kabinede Hazine ve Maliye Bakanı olarak Mehmet Şimşek’in göreve getirilmesi, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası başkanlığına da Hafize Gaye Erkan’ın atanması piyasalarda memnuniyetle karşılanmıştı.
Bakan Şimşek’in rasyonel politikalara dönüleceği mesajı ise o döneme damga vurmuştu. Rasyonel politikalara dönüş mesajı ve bu yönde atılan adımlar o dönemde Türkiye ekonomisinin en zayıf noktası olan döviz rezervlerinde de hızlıca toparlanmaya zemin oluşturmuştu.
O dönemin daha doğrusu uzun yılların en büyük sorunu olan enflasyonun düşeceği konusunda da umutlar yeşermişti. Artan faiz ortamında talep yavaşlayacak, kurlarda sağlanan stabilite ile kur geçişkenliği de ortadan kalkacak ve enflasyon düşecekti. Tüm bu senaryoların yazılıp konuşulduğu dönemde enflasyon (Haziran 2023 dönemi) %38,2 idi. Şimşek yönetiminde, geçmiş dönemden gelen etkiler ile enflasyon önce %75 seviyesine kadar yükselmiş, sonrasında ise oluşan düşüş trendi ile bugünlerde %38 seviyesine gerilemişti. Yani aradan geçen iki yılda enflasyon konusunda bir arpa boyu yol alamamışız.
19 Mart süreci sonrası ortaya çıkan tablonun faturasını Merkez Bankası başta olmak üzere ekonomi yönetimine kesmek adil olmaz. Ama yapısal reform ile desteklenmeyen sadece yüksek faiz ve kur stabilizasyonu ile enflasyonun kalıcı olarak düşmesini beklemek gerçekçi değildi. Ekonomi yönetimi bence bu hataya bir kez daha düştü.
Geldiğimiz noktada piyasalar kilitlenmiş durumda. Reel sektörün özellikle finansmana erişim konusundaki sorunları giderek büyüyor. Bu sorunun yanına iç talepteki yavaşlama, kurun seviyesinden kaynaklı olmak üzere dış talepteki yavaşlamayı da eklediğinizde sorunun büyüklüğü daha iyi anlaşılabilir hale geliyor. Şunu da eklemek isterim ki; yılın ikinci çeyreğindeki büyüme ilk çeyreğe göre daha da düşük olacak.
Yatırımcı tarafına baktığımızda ise kilitlenmenin daha da büyük olduğunu görüyoruz. Artan faizler bugün yatırımcıya aylık %4 net getiri sunuyor. Önümüzdeki aylarda kademeli olarak faizlerde gerileme görülse de yatırımcı için gayet iyi bir getiri var. Yatırımlarını TL’de değerlendirenler hallerinden memnunlar. Hele çevrelerinde borsa yatırımcısı var ise hallerine şükrediyorlardır diye tahmin ediyorum. Maalesef Borsa İstanbul uzun süredir dünyanın en kötü performansını gösteren borsa konumunda. Türkiye’nin göz bebeği şirketlerin son bir yıldaki fiyat performansları %30-40 bandında kayıplara işaret ediyor. Bunun üzerine bir de resmi enflasyonu eklediğinizde maalesef borsa yatırımcısının parasının pula döndüğünü söylemek çok da abartılı olmayacaktır.
Yatırımcı bir de bu süreçte kredili pozisyonda yakalandı ise durumu kelimelerle anlatmak oldukça zor olacaktır.
Faizlerin yüksekliği, açıklanan bilançoların kötülüğü, jeopolitik riskler, tarifeler gibi pek çok gerekçe bu kötü performansa sebep olarak gösterilebilir. Ancak son günlerde endeksin üzerinde bitmeyen bir satış baskısı var. Neredeyse her güne yükseliş ile başlayan endeks günü düşüşle tamamlıyor.
İki gündem maddesi var ki; piyasayı iyice baskı altında tutuyor.
Bunlardan birincisi; Cumhuriyet Halk Partisi’ne kayyum atanacağı dedikodusu.
Diğeri ise yakın zamanda yapılacağı konuşulan kabine revizyonunda Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in yerine başka bir ismin görevlendirileceği dedikodusu.
Biri hukuken diğeri siyaseten bu dedikodular devam ettiği sürece piyasalardaki bu kilit hal de devam edecek gibi görünüyor.