Aytuna Tosunoglu

Aytuna Tosunoglu

Koridorda Geçiş Üstünlüğü

Kabul odasının maun kapısı içeriden açılınca gülabdandan yayılan koku koridora da uzadı. Kapı dışında ve saten kumaş kaplı iskemlelerde sessizce oturup sıra bekleyen pahalı ve şık giyimli bürokrat zevat gül esansını kısa bir an için soludu. Bu koku eş zamanlı olarak hepsinin içinde bulunan bir düğmeye bastı sanki. Aktive oldular ve aynı anda tek bir düşünceye odaklandılar: Zatı alilerinin yanına kabul edilince sıralayacakları yalakalık cümleleri.

İşe yarıyor muydu dersiniz?

Öyle bir yarıyordu ki…

Etkisi uzun süreni vardı, kısa süreni vardı. Ne gam. Sarayın koridorlarında bir tür geçiş üstünlüğü elde etmek mümkündü en basitinden. En şıkından Boğaziçi’nde bir yalıda oturmak var. Ohoo neler neler olabilir, yalı da bir şey mi…! Düşününce içleri şişti, mabatları ısındı, altlarındaki saten kumaşa ütü buharı değdi gibi oldu.

Sizi gidi çanak yalayıcılar sizi! Nesli tükenmeyen fırıldaklar…

Saray Mahfilleri

Zaman acımasızdır. Üstelik belge biriktirir.

Geçmiş saray bürokrasisinin sistematik dalkavukluk yöntemleriyle yozlaşmış olduğu bilgisi kayıt altındadır. “İktidardakinin gözdesi olma” kültürünün gerçek liyakat ve dürüstlüğün yerini nasıl aldığı bilgisi yeni değildir. Otoriter yapıların, oligarşilerin içsel çürümeyle er ya da geç karşılaşacağı ortadadır. Mesela devletin otoritesini körü körüne yüceltmek üzere tekrar tekrar söylenen cümleler sarayın her köşesine sızar hale gelir. Saray mahfillerinde gerçek tartışmaların yerini önceden hazırlanmış övgü sözleri ve erkin “ilahi basireti”ne dair defalarca tekrarlanan söylemler alır. Bir tür ritüel haline gelen bu durum, kişisel çıkarların ve korku kültürünün de sayesinde, bireylerin özgün düşüncelerini nasıl erittiğini açıkça anlamamıza bir nedendir. Böylelikle saray içinde bir zamanlar var olan hiyerarşik dengelerin tamamen çürüdüğünü, liyakatin yerini riyakarlığa bıraktığını anlarız.

Yağlama, Yıkama

Lütfi Simavi (Osmanlı’nın son döneminde sarayda başmabeyn -özel kalem müdürü gibi bir şey düşününüz) “Sarayda Gördüklerim” adıyla yayınlanan hatıralarında kendisi için “İşte ben de öyleyim! (Siz onu “ben de çanak yalayıcısıyım” olarak anlayınız)” diyerek durumun “kaçınılmazlığı”nı ortaya sermek istemiş. Durumu kabullenmesinin sistemin aynı şekilde devam etmesi olduğu görgüsüne, inançlarına uygunmuş demek ki… Sarayda iletişim biçimi övgüye indirgenmiş anlaşılan. Ne uygunsuz ne etik dışı bir hal!

Bugünkü duruma baktığımızda, sonuçta şimdi de bir saray var, yöneticilerin “görünüşte” tatmin edici, birbirlerini defalarca övgüyle pekiştiren söylemlerini okuyoruz/ görüyoruz. Ama hepsi en tepedekine övgüde yarışıyorlar, fikrimce.

Geçmişte padişah etrafında oluşturulan dalkavukluk kültürü bugün de devam ediyor. Hatta o denli güçlendiler ki durumları, düzenleri bozulmasın diye devlet yönetiminde bir tür baskı bile oluşturduklarını düşünebiliriz. Bugün özgürlüklerin kısıtlanmasına zemin hazırlayanlar da onlar!

Toplumsal gelişimin önünde ciddi engeller var. İlerici ve yenilikçi yaklaşımların önünü tıkayan bu dalkavuklar, çanak yalayıcılar, fırıldaklar.

Demedi demeyin.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Aytuna Tosunoglu Arşivi

Şok!

24 Mayıs 2025 Cumartesi 07:00