İlham veren bir şef hikayesi

Bugün bir arkadaşımla spor izlemenin sadece skor peşinde koşmakla alakası olmadığına, iyi müsabakaları, kaliteli turnuvaları ve üst düzey atletleri seyretmenin, spor kültürünü izlemenin başarı, motivasyon, azim, ilham ve neticesinde insanla ilgili çok şeyler ifade ettiğine dair bir şeyler konuştuk. Tam da bunun üzerine, gastronominin de sadece lezzetli yemekler yiyip ne kadar çok restoranı bildiğini göstermekten çok fazlası olduğunu düşündüren bir örnek karşıma çıkıverdi.

Dünyanın Michelin yıldızlı ilk kadın şefi Chizuko Kimura gerçekten ilham veren, yürek burkan, bu nasıl bir azim dedirten bir hikayenin baş kahramanı… Paris’teki restoranları Sushi Shunei ile Michelin kazanan suşi şefi Shunei Kimura, 2022’de vefat edince, mesleki hayatı boyunca hayallerini süsleyen ve hak etmiş olmaktan büyük gurur duyduğu yıldız da restoranın elinden gidiyor. Shunei Şef yıldızın tadını sadece 3 ay çıkarabiliyor zaten.

kari-koca.jpeg

Kimura’nın eşi Chizuko, bu durumu hazmedemiyor; “Eğer Michelin’i hiç almamış olsaydık dert etmez, ben de yıldız almak için uğraşmazdım” diyor. Eşinin çok gurur duyduğu Michelin yıldızını geri kazanmayı adeta bir onur meselesi haline getiriyor. İşin inanılmaz gelen yanı, Chizuko’nun şeflikle bir alakasının olmaması. Mesleği turist rehberliği ancak Covid sırasında işsiz kalıp kocası da 9 sandalyeli suşiciyi açınca, ona yardım etmeye başlamış.

Nereden nereye… Eşinin vefatı üzerine yıldızı geri kazanmayı da kafasına koyunca başlıyor çalışmaya… İyi bir suşi şefi işe alıyor, ekipmanları yeniliyor, sakeyle sunulan atıştırmalık başlangıçlar diyebileceğimiz “tsumami”ler ekleyerek menüsünü geliştiriyor. Ve bütün bu gayret neticesinde, 3 yıl sonra yıldızına yeniden kavuşuyor. Bir suşi şefinin çıraklığının on yıl kadar sürdüğünü düşünürsek, azmin, kararlılığın ve bence vefanın nelere kadir olduğunu daha iyi anlarız. Nice yıldızlı yıllara şef!

Tebrikler Erzincan tulumu!

Ülkemizin birçok özgün lezzeti Avrupa Birliği’nden de tescil alarak yurtdışında da koruma altına alınmaya başlandı. Hatta AB kriterleri yer yer daha güven verici geliyor. Bu nedenle, Erzincan tulum peynirinin AB Komisyonu tarafından menşei korumalı isim siciline eklenmesi güzel bir haber oldu.

Peki bu aslında neyi tescil etmiş oluyor? Koyun sütünden yapılan ve en az 4 ay boyunca koyun veya keçi derisinin içinde olgunlaşan Erzincan tulumunun, geleneksel bilgi birikimi, yerel bitki örtüsü ve iklim de dahil olmak üzere bölgenin özel doğal koşullarına has bir ürün olduğunu. Yani şarap terminolojisinden gidersek; bir “teruar” ürün olduğunu. Erzincan tulum peyniri, AB ülkelerinin tamamında koruma altına alındı ve bundan böyle ürün şartnamelerinde yer alan yöntemlerle sadece ilgili bölgede üretilebilecek, AB sınırlarında taklit edilemeyecek, adı kullanılamayacak.

erzincan-tulum-peyniri.jpg

AB tescilli diğer coğrafi işaretli ürünlerimiz neler derseniz; Gaziantep baklavası, Aydın inciri, Malatya kayısısı, Aydın kestanesi, Milas zeytinyağı, Bayramiç beyazı, Taşköprü sarımsağı, Giresun tombul fındığı, Antakya künefesi, Suruç narı, Çağlayancerit cevizi, Gemlik zeytini, Edremit zeytinyağı, Milas yağlı zeytini, Ayaş domatesi, Maraş tarhanası, Edremit Körfezi yeşil çizik zeytini, Ezine peyniri, Safranbolu safranı, Aydın memecik zeytinyağı, Araban sarımsağı, Bingöl balı, Osmaniye yer fıstığı, Bursa şeftalisi, Hüyük çileği, Bursa siyah inciri, Söke pamuğu, Manisa mesir macunu, Gaziantep melengiç kahvesi, Silifke yoğurdu ve Aydın memecik zeytini. Önümüzdeki günlerde bunlar arasından Silifke yoğurdunu yerinde deneyip yine bu sayfada görüşlerimi de paylaşacağım.

Haftanın tavsiyeleri

Güzelburç Antakya Nişantaşı’nda Tatbak’la birlikte en sevdiğim lokantalardan. Mekan küçük ve sevimli, önündeki küçük terasta püfür püfür oturabilirsiniz. Bölgenin tüm mezeleri, içli köfteleri, et yemekleri gerçekten çok lezzetli. Porsiyonlar makul büyüklükte, fiyatlar da öyle. Dekor, tasarım, sofra takımları tümü tam kıvamında.

Sarı Lokanta- Yine Nişantaşı’nda, bu defa Amerikan Hastanesi’ne yakın güzel bir meyhane. Meyhane diyorum ama salaş değil, meyhane ortamına uymayacak derecede şaşaalı hiç değil. Oralarda işiniz varsa öğle saatlerinde gölgeli ön masalarda oturup sakin sokağa bakarak bir kadeh rakı içip çatal ucu mezenizle oyalanmak için ideal.

Mahir - Zaten herkesin sevdiği bir mekan ama yeni yeri Tepebaşı’nda. Oralardaysam ve Türk işi yemek yemek istiyorsam Fıççın daimi favorimdi, şimdi yakınına ev yemeklerinin en güzellerini sunan Mahir de geldi, hoş geldi.

Wayana – Moda’da geniş şarap menüsüyle bilinen Wayana’ya geçenlerde ilk defa yolum düştü. Yüzün üzerinde üreticinin şarabı vardı listede, benim dikkatimi özellikle organik şarapların da bulunması çekti. Şaraba eşlik eden tapaslar da güzeldi. Kalabalık bir grupla gidip değişik şaraplar tatmak için tercih edilebilecek bir yer. Bahar ve yaz akşamlarında, Moda’nın hareketli ambiyansını da göz önünde tutunca, açık alanında keyifli vakit geçirirsiniz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Esin Sungur Arşivi