Kin ve düşmanlık

“Halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek” diye bir suç tanımı var ceza kanunumuzda. TCK’nın 216. maddesi düzenlemiş bu suçu.

Şöyle diyor 216. madde:

“Halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini, diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik eden kimse, bu nedenle kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Halkın bir kesimini, sosyal sınıf, ırk, din, mezhep, cinsiyet veya bölge farklılığına dayanarak alenen aşağılayan kişi, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılayan kişi, fiilin kamu barışını bozmaya elverişli olması halinde, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır”.

Ne anlıyoruz bu maddeden?

İşçiyi patrona, Kürdü Türk’e, Yahudi’yi Müslümana, Alevi’yi Sünni’ye, Batılıyı Doğuluya düşman edecek söylemlerde bulunmayacaksın, alenen aşağılamayacaksın, hele dini inançlarına kamu barışını bozacak şekilde hakaret etmeyeceksin.

TCK’nın bu maddesinin esas olarak azınlıkları, zayıfı koruması gerekir. Ancak bu madde bizde Kürtlere, Alevilere, dini azınlıklara, kadınlara, lgbti bireylere yönelik nefret söylemi olduğunda işletileceğine egemen/baskın kültüre, dile, dine, mezhebe yönelik bir eleştiri olduğunda hatırlanıyor.

Ateist veya deistlere edilen hakaretin binde birini Sünnilere edebilir misiniz? “Ermeni dölü” sözü en tepelerde bile rahatça kullanılabilirken “Türk dölü” diye bir küfür cezasız kalır mı sizce? Sadece 216 değil, bir alay başka kanun maddesinden en ağır cezayı yersiniz.

Bir de iktidarın geçen yıl kabul ettiği “Dezenformasyon Kanunu’nda düzenlenen bir suç daha var: “Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” suçu.

İktidarın TCK’nın 217. maddesine monte ettiği o suç şöyle vazediliyor:

“Sırf halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak saikiyle, ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi, kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayan kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır”.

Yerli ve milli iktidarımız bugün gazetecilerin, akademisyenlerin, kafası çalışan, konuşan, fikrini ifade eden muhaliflerin hayatını işte bu iki kanun maddesine dayanarak dar ediyor.

Bu kanun maddelerine dayanılarak “alınan”, içeri tıkılan, hayatları karartılan bir alay insan var cezaevlerinde.

Şimdi Tolga Şardan’ı da onların yanına göndermek istiyorlar. “Yargıda ayyuka çıkmış dedikodulara ilişkin olarak MİT Cumhurbaşkanına bir rapor verdi” diye haber yapan gazetecinin halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak saikiyle, ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi, kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yaydığı iddia ediliyor.

Türk basınının en güvenilir gazetecileri arasında yer alan Tolga Şardan’ın haberinde konu edilen rapor gerçekte olmasa bile, bu haberin halk arasında endişe, korku veya panik yaratma saikiyle yazıldığını veya kamu barışını bozduğunu öne sürmek mümkün mü?

Bu yılın ilk altı ayında gazetecilerin yargılandığı basın davaları sayısı 336’yı buldu. Gazeteciler en çok TCK, Terörle Mücadele Kanunu, Toplantı ve Gösterişleri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet ve “Cumhurbaşkanına hakaret” suçlamasıyla yargılandı. Bu yıl bu suçlara “halkı yanıltıcı bilgi yayma” eklendi ve en az 23 gazeteci bu suçlamayla yargı karşısına çıktı ve/veya ceza aldı.

Ve Türkiye 2022 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’nde 180 ülke içerisinde 149. sırada yer aldı.

Gazetecileri yazdıkları veya söyledikleri nedeniyle cezaevlerine tıkmak gazetecilerin özgürlüğünü ihlal etmekle kalmıyor, toplumun haber alma hakkının da ihlalini oluşturuyor. Bir de Tolga Şardan’ınkinde olduğu gibi, habere erişim engeli getirilerek ihlal katmerleniyor.

Demokrasiyle yönetilen ülkelerde olmuyor böyle şeyler.

Şu soruların aklımı kurcalamasına engel olamıyorum bir de: Miting meydanlarında rakibini “Biliyorsunuz kendisi Alevi” diyerek yuhalatmak veya alana toplanan ahaliye Kandil’deki PKK liderlerini Kılıçdaroğlu’yla birlikte el çırpıyorlarmış gibi gösteren montaj videolar izlettirmek kanunların izin verdiği davranışlar mı?

İnsanları belli bir mezhepten olduğu için yuhalatmak 216. maddeye, “Ha montaj, ha şu, ha bu” diye yalanlar yaymak ise 217. maddeye göre suç değil mi?

Deli deli sorular...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Kaya Türkmen Arşivi