Mehmet Şandır

Mehmet Şandır

Korkunun zaferi huzur getirmez!

14 Mayıs seçimleri sonuçlandı;

Kesin olmayan sonuçlara göre Cumhurbaşkanlığı seçimleri ikinci tura kaldı, Milletvekilliği seçimlerini Cumhur İttifakı kazandı. Cumhurbaşkanı kim olursa olsun TBMM’nde güçlü bir iktidar bloku oluştu, muhalefetin dağınıklığı arttı. 

Toplum sandıkta son sözünü söyledi; seçim sonuçlarının gerçeğini, mesajlarını, galipleri, mağlupları önümüzdeki günlerde daha detaylı sorgulayacağız, anlamdıracağız, birtakım hükümler çıkaracağız, ancak kesin olan bir şey var ki Sayın Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde Cumhur İttifakı yöneticileri işlerini mükemmel yaptılar; “ne gerekiyorsa onu yaptılar” ve başardılar. Bu seçimlerin gerçeği budur. 

Öncelikle sonuçların ülkemize hayırlı olmasını diliyorum. Ülkeyi yönetecek Milli İrade’nin Milletin OY’ları ile sandıkta belirlenmesini çok değerli buluyorum. Bunun kazasız belasız ve de şaibesiz sonuçlanmasını daha da önemli görmekteyim. Türkiye kendine yakışanı başarmıştır; Seçim sürecinde/aylarca seçmeni etkilemek ve yönlendirmek isteyen sosyal medya fırtınası ve bazı merkezlerce pompalanan provokasyon senaryoları boşa çıkarılmış seçimler bir demokrasi şölenine dönüşmüştür; Emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.

Seçimden önceki son yazıda “haydi hayırlısı” diyerek ifade ettiğim görüşlerimi yeni bir dönemin başlangıcı yapmayı faydalı görmekteyim.

Öncelikle söylemeliyim ki cumhurbaşkanlığı seçiminde uygulanmakta olan 50+1 OY sistemi ülkemizin hayrına olmamıştır. Bu sistemle toplum tam ortadan ikiye bölünmüş ve kamplaşmıştır, cepheleşmiştir, provokasyona açık hale gelmiştir. Cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci defa yapılacak olmasının ülkeye maliyeti bu sistemin eseridir. 

Ayrıca bu usul siyasetin kimyasını bozmuştur, çok uzun yıllarda oluşan anasiyaset yapılarını ekstrem unsurlara mahkum ve mecbur durumuna düşürmüştür. Bu durumun en hazin örneği bugünkü iktidar bloğudur. Ülkeyi 21 yıldan bu yana tek başına yöneten ve birçok seçimde seçmenin yarısına yakın bir ekseriyetinin OY’unu alan siyasi İslamcı Adalet Ve Kalkınma Partisi, bu sistemle seçimi kazanabilmek için ideolojik ve siyasi olarak hiç uzlaşamadığı Türk milliyetçisi MHP ve BBP ile Cumhur İttifakı’nı kurmak mecburiyetinde kalmıştır. Bu da yetmemiş bu seçimlerde Hizbullah terör örgütünün siyasi uzantısı Hüdapar ve milli görüşçü YRP ile de kapalı kapılar arkasında yapılan pazarlıklar sonrasında ittifak yapmak zorunda kalmıştır. Hüdapar’dan 3 milletvekili AKP listelerinden seçilmiş ve Meclis’e girmiştir. Tavanda yapılan ittifak tabanda hazmedilmemiş, içselleştirilememiştir. Bu durum AKP ile ittifak yapan partiler için de geçerlidir. 

Cumhuriyetin kurucu partisi CHP de aynı sebeplerle Cumhuriyeti yıkmak için kurulan bölücü PKK’nın siyasi uzantısı HDP ile seçim işbirliği yapmak zorunda kalmış ve bunun bedelini seçimlerde çok ağır ödemiştir. CHP listelerinden seçime giren partilerin Sayın Kılıçdaroğlu’na bir katkılarının olmadığı anlaşılmıştır. Önümüzdeki günlerde yaklaşık 40 milletvekili CHP’den ayrılarak başka partilere transfer olacaktır.

50+1 OY sisteminin zorunluluk haline getirdiği bu zoraki ve suni siyasi ittifaklar etnik ve mezhebi bölücü siyasetleri Meclis’e taşımaktadır. Küresel güçlerin bölgesel projelerinin taşeronu olan terör örgütlerinin Meclis’e girerek siyaseti ve milli iradeyi teslim alacak olması, ayrışma ve bölünmeyi meşrulaştıracaktır. Bu yönüyle bu sistem Büyük Ortadoğu Projesi’nin Türkiye versiyonudur. 

Bu kadar çok farklılıkların olduğu/olacağı, özellikle cumhuriyet, Türklük ve laiklik karşıtı, devletin kuruluş felsefesini ret eden şahısların ve etnik ve mezhebi eksenli bölücü partilerin yer alacağı TBMM’de yasama erkinin sağlıklı işleyeceğini söyleyebilmek mümkün mü? Denge ve denetim görevi nasıl yerine getirilecek?

50+1 OY’la seçilecek cumhurbaşkanının parti genel başkanı olması ve partisinden istifa etmeyecek olması siyasi ve sosyal hayatta dengeyi ve devlet kurumlar arasında dengeyi nasıl sağlayacaktır?

Demokratik sistemin en önemli denge unsuru olan cumhurbaşkanlığı makamı, bu sistemde misyonunu ve fonksiyonunu kaybetmektedir. Bunu geçen beş yılda çok yakından gördük. Tartışılan, tartışan hatta vatandaşları ile mahkemelik olan bir cumhurbaşkanı, kurumlar arası dengesini kaybetmiş, denetlenmeyen bir devleti yönetebilmek için hızla diktatörleşecektir, demokrasiden, hukuktan uzaklaşacaktır. “Allah’tan emir alan” dolayısıyla biat edilmesi gereken korkutucu güce dönüşecektir.

Beka ve istikrar gerekçesi ile toplumun korkutulmasını gelecek açısından çok tehlikeli bulmaktayım; korkutulan toplumların ülkelerinde demokrasi ve hukuk/adalet dolayısıyla onurlu ve özgür bir yaşamın olmadığını çok yakından; komşu ülkelerden biliyorum. 

BENCE

Türkiye’yi bu ortama sürükleyeceğinden büyük korku duyduğum bu sistemin önümüzdeki dönemde seçilenler tarafından ele alınarak yeniden tanzim edileceğine inanmak istiyorum.

Korkularımızın baskısı altında umutlarımızı yarıştırarak yaptığımız seçimin/verdiğimiz kararın ülkemize ve milletimize huzur getirmesini diliyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mehmet Şandır Arşivi