Ölüm Bile Utandı

Kartalkaya’da bir otelde çıkan yangında maalesef ben yazımı teslim edene kadar gelen açıklamalara göre 76 yurttaşımızı kaybettik. Yaşamını yitirenlere Allahtan rahmet, yakınlarına başsağlığı dilemekten öte şeyler olmalı. Yaralılara acil şifalar derken eğilen başımızı kaldıracak şeyler yapılmalı.

Bu sabah kalktığımda yazımı yazmak için neler planlamıştım halbuki. Size Trump’tan yeni yönetiminden, ekonomiye bakışından, dünyanın geri kalanı ile olası ilişkilerinden bahsedecektim. Vergi, gümrük politikaları vs… ama ne boş geliyor şimdi tüm bunlar.

Kimisi sömestr tatili için, kimi karne hediyesi diye, kimisi spor diye, kimisi ekmek parası için gelmişti Kartalkaya’ya. Hepsinin hayali evinin dönmekti.

Olmadı.

Niye olmadı biliyor musunuz? Ben geliyorum diye bağıran depremden kaçamayan canlarımız neden o göçüklerin altında kaldıysa tam da ondan.

Sel yataklarında evlerin sürüklenişini neden izlediysek ondan.

Yaşam odaları olmadığı için yüzlerce canımızı maden ocaklarının altında neden bıraktıysak ondan.

3 kuruş avanta elde edecek diye daha gözünü açmamış sabileri yoğun bakımda öldüren insanlık yoksunu yaratıklar cezasız kaldığından.

Yıllardır tren düdüğünü her duyduğunda bir kez daha bir kez daha kahrından dağılan ananın gözyaşı kurumadığından.

Her gün adı farklı, kaderi aynı olan kadınların çığlıkları duyulmadığından.

Bir kravata, bir takım elbiseye dışarı salınan vahşiler aramızda dolaştığından.

Geleceğimizi emanet ettiğimiz gencecik çocuklar, okusunlar diye ana kucağından baba ocağından çıkıp gelip sığındıkları yurt binalarının asansör çukurlarına düştüğünden.

Karşıdan karşıya geçen insanlar durduk yere elektrik akımına kapıldığında ve üzerinden yıl geçmeden unutulduğundan.

Her gün yediğimiz domatesin, hıyarın üstündeki tarımsal atıktan.

İki duble ile bir akşam keyfi yapmaya parası yetmeyince, sahte içki içene oh olsun diyenlerin varlığından.

Olmadı.

Sevdikleri onlara doyamadı.

Bu düzen böyle gittiği sürece de doyamayacak.

Bugün açıklamaları izliyorum, dinliyorum, okuyorum.

Ve yine sadece utanıyorum.

Ne bir istifa var. Ne sorumluluğu üstlenen. Herkes birbirinin üstüne atıyor ihaleyi. O ruhsatı verdi, bu denetimi yapmadı, şunun sorumluluğundaydı…

Benim partim, senin partini döver kavgası yaşatmıyor insanları. Ben görmezden gelirsem büyükler beni severle doymuyor insanların karınları. Şirin görüneyim de önüm açılsınla şimdilik dönüyorsa da devran, dönmediği gün gülecek insan.

Bu gece birinin babası, diğerinin torunu, berikinin abisi, komşu kızın annesi, işyerindeki arkadaşın belki evine dönemeyecek.

Diyecek laf, yazacak söz bulamıyorum bugün ben.

Çok üzgünüm.

Çok.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mine Uzun Arşivi