Aytuna Tosunoglu

Aytuna Tosunoglu

Sahtekar, Asalak ve Düşmandılar

Ve hep vardılar.

Durumu normalleştirmek için söylemiyorum; tarihsel eleştirinin gelişiminin ve doğrulanabilir bilginin kalıcı arayışının da tarihidir, şu sahtecilik tarihi…

Biliriz ki sahtecilik özgün belgelere duyulan güven ve otorite üzerinden beslenen asalak bir faaliyettir. Sadece münferit yani kendi başına bir suç eylemi değildir, aynı zamanda toplum içinde yazılı iletişimin ve kayıt tutmanın artan karmaşıklığının ve aynı zamanda öneminin de tarihsel bir göstergesidir. Toplum olarak yazılı belgeleri oluşturma, yayma ve bunlara güvenme yeteneklerimizi geliştirdikçe bir diğer yanda daha karmaşık ve etkili sahtekarlık/ aldatma biçimlerinin koşullarını ve fırsatlarını yarattık. Dolayısıyla çoğu zaman düşmanca bir ortak evrim temsili ortaya çıktı: Belgeleme tarihiyle sahtecilik tarihi.

Güven

Antik Yunan şehir devletlerinde sivil statüye (yani bir yurttaşın yaşamında var olan olaylar, olgular veya irade gösteriminin bütününü ifade ediyor, mesela doğum, evlilik, birliktelik, boşanma, vatandaşlık, ölüm) verilen yüksek değer ve sağladığı önemli hak ve ayrıcalıklar kişileri bu konumu edinmek veya meşrulaştırmak için aldatmaya teşvik etmişti. Dolayısıyla ta o zamandan yerel siyasi dinamikleri etkileyen anlık ve somut sonuçlar doğurmayı öğrenmişler. Ta o zamandan hukuk sisteminin bütünlüğüne doğrudan meydan okumuş ve bir noktada resmi kayıtlara olan toplumsal güvenin aşınmasına neden olmuş, bu sahtekâr ve asalaklar.

Vatandaşlık Belgesi

Günümüz dünyasında olduğu gibi o zaman da sahteciliğin ön sıralarında vatandaşlık belgesi geliyordu. Antik Atina kentinde siyasi katılım, hukuki koruma ve sosyal statü için temel bir önkoşul bu belge. Bir toplumun en çok neye değer verdiğinin ve gücünün nerede yoğunlaştığının doğrudan göstergesi (demişken bizde devlet yönetiminde önemli pozisyonlara getirilen dost, akraba ve taallukatın Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmalarının yanı sıra ayrıca Amerika Birleşik Devleti vatandaşı ya da Birleşik Krallık vatandaşı ya da Almanya Federal Cumhuriyeti vatandaşı olmaları bir tür “suda batmamak için poponu kurtar” göstergesidir ve o da ayrı bir sahteciliktir, fikrimce).

Teknik Sahtekarlık

Devamında Roma İmparatorluğu dönemi geliyor. Roma belgelerinin değeri, karmaşıklığı ve resmileşmesi arttıkça, sahtecilerin kullandığı teknik yöntemler de arttı. Buradaki sahtekarlıklar resmi mühürlerin titizlikle taklit edilmesi, el yazısının ustaca kopyalanması ve sahte belgeyi gerçekten eski ya da resmi olarak onaylanmış göstermek için olmadık yöntemler geliştirilmesi şeklindedir. Ancak er ya da geç sahtekarlıklar ortaya çıkmıştır.

İfşa Dönemi

Rönesans’ın entelektüel coşkusu antik dönem metinlere büyük merak ve ilgiyle geri dönüşü de işaret eder. İşte bu metinler sayesinde uzun süredir devam eden sahteciliklerin tespiti sağlanmış, ifşası gerçekleşmiştir. Saygın diye bilinen köklü ailelerin göçmüş gitmiş akrabalarının sebep olduğu utancı, dışlanmayı, mülk kayıplarını tarih not etmiştir. Özgün/sahici ve gerçek olan, sahte olan karşısında her zaman galip geliyor. Çünkü “gerçek”in kendisi bir güçtür.

Sonuç Yerine

Sözün özü, sevgili okur: Sahtekâr, asalak ve düşmanlar istemeden de olsa entelektüel ilerlemeye katkıda bulunurlar. Böylelikle sahtekarların kötülükte yerinde sayması dürüstlerin ilerlemesine ve iyilerin çoğalmasına da bir nedendir. Biz bunu bilir bunu söyleriz.

Bir Rönesans (yeniden doğuş) dönemi başlamalı: İki cümleyi bir araya getiremeyen, analitik düşünceyi bilmeyen, kişisel gelişimin uzun yoluna çıkmamış, rasyonellikten uzak, akademik keşifler sayesinde tutkularının, ilgi alanlarının peşinden gitmemiş ama kıskanç ama kifayetsiz ama yaşayan/ yaşamayan her şeye düşman bir avuç sahtekâr ve asalak zihniyete teslim olunur mu…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Aytuna Tosunoglu Arşivi