Ters Dolarizasyon Mümkün mü?

Bir ülkede ekonomik aktörlerin ülkenin ekonomi-politiğine ve onun ulusal para birimine güven duymaması nedeniyle başka bir ulusal para biriminin ( dolar olması şart değil), ulusal para yerine değişim, hesap birimi ve değer biriktirme aracı olarak kullanılmasına dolarizasyon denir.
Joint Economic Committee Staff Report’da dolarizasyon gayri resmi, yarı resmi ve resmi dolarizasyon olmak üzere üçe ayrılmıştır. Genellikle yurt dışında tutulan yabancı hisse senetleri ve diğer parasal olmayan varlıklar, yurt dışındaki yabancı mevduatlar, yurt içi bankacılık sistemindeki yabancı mevduatlar, cüzdanlardaki ya da yastık altındaki yabancı banknotlar gayri resmi dolarizasyon olarak ifade edilmektedir. Yarı resmi dolarizasyonda da yabancı para, yasal kabul görüp banka mevduatlarındaki payı yüksek olmakla birlikte ücretlerde, vergi ödemelerinde ve günlük harcamalarda yerli paranın yanında ikincil bir rol oynamaktadır. Resmi dolarizasyon ya da tam dolarizasyon ise yabancı paranın yasal olarak özel ve hâkim bir statüye sahip olması durumudur. Bu durumda hükümet yabancı parayı yasal anlamda kabul etmekte ve kendi ödemelerinde kullanmaktadır. (Schuler, 1999)
Ters dolarizasyon ise bunun tersi bir durumu ifade eder. Yani bir ülkenin ekonomik aktörlerinin parasal işlemlerinde ve yatırımlarında döviz yerine kendi ülke parasını kullanmaya başlamasıdır.
Ülkemizde Kasım ayından beri siyasi ve ekonomi otoritelerince ters dolarizasyon dillendiriliyor. Bu amaçla da aşırı derecede dolarize olan ekonomiyi kurtarmak için en temel önlem olarak TL’nin getirisi artırıldı yani faiz oranları yükseltildi. Ancak Merkez Bankası Başkanı Naci Ağbal’ın sürpriz bir şekilde görevden alınmasıyla kaybolan güven ortamı ve yükselen döviz kuru seviyesine bir de yüksek enflasyon ve yüksek işsizliğin eşlik etmesi Türkiye ekonomisini hiç de arzu edilmeyen bir zirveye çıkardı. Bütün bu ekonomik olguların bir arada görülmesiyle oluşan sorun yumağını çözmek elbette ki kolay değil. Çünkü her birindeki yükseklik bir diğerini besliyor. Özellikle kurların yüksek ve oynak olması hem özel sektörün ve kamunun dış borç çevrimini zorlaştırıp, ithalat maliyetlerini yükseltmekte hem de dolarizasyon eğiliminin artmasına neden olmakta. Ayrıca kur artışları, aynı zamanda enflasyonu besleyerek faizin yukarı yönlü olmasına yol açarak özel sektörün yatırım imkânlarını da azaltmakta. Öte yandan kur artışının gelir dağılımını bozması ve dolar borcu olanları yoksullaştırması da söz konusu. İşte tüm gelişmeler ters dolarizasyonun önemini artırıyor. Ancak ters dolarizasyonun gerçekleşebilmesi için Türkiye gibi dış finansman gereksinimlerinin yüksekliği nedeniyle kırılganlığı da yüksek olan ülkelerde, ülke riskinin azaltılabilmesi, yatırım ikliminin elverişli kılınabilmesi ve güven unsurunun oluşturulması gerektirmekte. Güven sağlanması ise temel olarak makroekonomik politikaların öngörülebilirliğini artırmakla mümkün. Ne yazık ki özellikle birkaç haftadır siyasal alanda yaşanmakta olan patolojik durumun makroekonomi-politik dengesizliği ortadan kaldırılmayı zorlaştırması haliyle iç ve dış ekonomik aktörlerin ülkenin ekonomisine ve parasına güven duymasını da zorlaştırıyor.
Öte yandan kurların küresel hareketlerden çok hızlı bir şekilde etkilendiğini ve dış dinamikleri de göz önüne aldığımızda ABD’de beklentileri aşan enflasyonun ardından dolarda görülen yükselmeni, gelişen ülke para birimleri içinde TL’nin değer kaybetmesine ve risk priminin 416 baz puandan işlem görmesine neden olması; yüksek döviz yükümlülükleri, döviz cinsi gelir garantisiyle özel sektöre yaptırdığı yap işlet devret projeleri ve düşük döviz rezervi olan ülkemizde dolar cinsi borçlanma maliyetlerini artırdığı gibi ters dolarizasyonun oluşumunu da güçleştirmekte. Net rezervlerin eksi de olduğu ve geçen hafta itibariyle GOÜ para birimlerinin dolar karşısındaki performanslarında yüzde 2.55 ile TL’nin en fazla değer kaybederek diğer paralardan negatif ayrıştığı göz önüne alındığında döviz gelirinin neredeyse tamamını turizmden elde eden ülkemizde “Enjoy I’m vaccinated” kampanyasıyla çözüm arayışına girilmesi durumun vahametini ortaya koyuyor.
Schuler, K. (1999). “Basics of Dollarization” Joint Economic Committee Staff Report, July 1999.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serap Durusoy Arşivi