Haldun Solmaztürk

Haldun Solmaztürk

“Türkiye kendisine dayatılanı kabullendi”

“Gök kubbe altında, yeni hiçbir şey yok” evrensel gerçekliği değişmedi; söylenmemiş, yazılmamış hiçbir şey yok—hep başa dönüyor, aynı şeyleri tekrar ediyoruz.

Ama birçok kez söylenmiş, yazılmış olanları tekrar tekrar ifade etme ihtiyacı da orada duruyor.!

Yeniden…

Farklı şekillerde ortaya çıkan cadı avları hep vardı.! Tarih boyunca, hemen her toplumda, iktidardakinin tehdit olarak gördükleri ‘bir şekilde’ suçlanmış, hedef alınmış ve yok edilmiştir.

Bazen ‘ibreti alem’ için kurban seçilen kişi ya da kişiler, bazen de gruplar...!

İslam dünyasında en bilinen ‘kurban’, "Her şey Allah’tadır ve her şey Allah’tandır" anlamında “En-el Hak” sözüyle tanınan Hallâc-ı Mansûr’dur.

Abbasi halifesi Muktedir, Mansur’u saltanatı için tehdit görüp ‘zındıklıkla’ suçlayarak yıllarca hapsetmiş, sonra ‘müsait’ bir kadı bulup 922 yılında işkenceyle idam ettirmişti.

Mansur’un kafası kesilip Dicle köprü başına dikildi, vücudu yakıldı, külleri nehre atıldı.

İbreti alem için.!

Hristiyan dünyasının Mansur’u—ondan beş yüz yıl sonra yaşamış olan—Jan D’Ark’tır.

Jan D’Ark, İngiltere ile Fransa arasındaki Yüzyıl Savaşlarında Fransız ordusuna ‘liderlik’ yaparak savaşın akışını değiştiren bir genç kızdı. Böylece VII. Charles Fransa kralı olabildi.

Jan D’Ark, ‘hain’ Burgonyalılar tarafından 10,000 Frank’a İngilizlere satıldı. Bir engizisyon mahkemesi onu ‘zındıklıktan’ suçlu buldu; o da kazıkta yakılarak idam edildi.

İbreti alem için.!

Bunlar olurken Kral Charles kılını bile kıpırdatmadı; Jan D’Ark’tan kurtulmak (!) işine geldi.!

Giderek cadı avları, her türlü muhalefeti sindirmek için, sözde yıkıcı (!) eylemler ve ‘isyan’ planlarının kamuoyunda ilgi, korku ve nefret yaratacak şekilde soruşturulması halini aldı.

Hitler’in Kahverengi Gömleklileri, Mussolini’nin Kara Gömleklileri, Stalin’in aparatçiklerinin modern cadı avları, Mao’nun Kültür Devrimi (!) milyonlarca kurban aldı.

‘Cadı avı’, daha yakın dönemde, ‘yargı ve kara propaganda’ kampanyalarını tarif için siyasi metafor olarak kullanılmaya başlandı.

Amerika’daki modern cadı avları, 1940’lar ve 1950’lerde sol-eğilimli kişi ve gruplara, sözde Sovyet casuslarına ve ‘komünistlere’ yönelik siyasi baskı, sindirme ve yargılamalar şeklindeydi.

Başı çekenler Senatör Joseph McCarthy ile FBI Başkanı Edgar Hoover’dı ki ‘Trump’ olarak da okuyabilirsiniz.

Bürokrasi, üniversiteler, sivil toplum, sendikalar, iş insanları, siyasetçiler, film ve eğlence dünyasındaki tanınmış, saygın, etkin kişiler hedef alınıyordu. Kara listeye alınanlar soruşturmaya uğruyor, tutuklanıyor, hatta hapis cezalarına mahkûm oluyorlardı.

İşlerini ve gelirlerini kaybeden binlerce ‘cadı’ arasında Bertolt Brecht de vardı.

Hani şu “Kurtuluş Yok Tek Başına Ya Hep Beraber Ya Hiçbirimiz” dizeleri var ya, işte o şair.!

Brecht, Almanya’da doğmuş ama Nazilerin ‘cadı avından’ Amerika’ya kaçmıştı. Oradaki ‘cadı avında’ da hedef alınınca Amerika’dan da kaçmak zorunda kaldı.

Ama yargıda, medyada, siyasette birçok dürüst ve cesur insan sinmedi ve direndi. Örneğin gazeteci Edward Murrow (CBS) “Tarihimize bakarsak ve korkakların torunları olmadığımızı hatırlarsak, korkuyla akıl dışı bir çağa sürüklenmeyeceğiz” diyordu.

Onlara cesaret veren ‘eski’ başkan Truman’dı.!

Demokrat Harry Truman İç Güvenlik Kanunu’nu veto ettiğinde “Özgür bir ülkede insanlar işledikleri suçlardan cezalandırılır, fikirleri yüzünden değil” demişti. Truman, görevi Cumhuriyetçi Eisenhower’a bıraktıktan sonra da onurla ‘cadı avına’ karşı duruşunu sürdürdü.

Ordunun, McCarthy’nin ‘sözleşmeli er’ olan eski danışmanının ‘subay’ yapılması baskısına direnişi bardağı taşırdı. ABD Senatosu 1954 yılında, 67’ye 22 oyla ‘Senato’yu lekelediği ve saygınlığını zedelediği’ için McCarthy’yi kınadı.

‘Cemaat’, yarım asır sonra Türkiye’de tarihin en kapsamlı cadı avını başlatırken 1950’ler Amerika’sını örnek almıştı ama “Bu bir cadı avıdır” diyen, diyebilen sadece bir avuç insandı.

Kalanlar, sadece susmakla kalmadılar ya alkışladılar ya da havaya bakarak ıslık çaldılar.

Bir aşamada, “Aynı menzile farklı yollardan gidenler” birbirlerine düştü ama ‘cadı avı’ bitmedi.!

Cadı avı bitmedi; artık sürek avına dönüştü…!

Ama suskunluk yine de sürüyor, sürdürülüyor…

Avrupa Parlamentosu Türkiye raportörü, “Türkiye kendisine dayatılanı kabullendi” diyor.

Haklı; iki eski cumhurbaşkanı bile konfor alanlarında kalmaya ve sessizce izlemeye devam ediyorlar.

Bize dayatılanı sessizce kabul ediyor olmamız utanç verici…!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Haldun Solmaztürk Arşivi