Emre Alkin
Türkiye’nin geleceği parlaktır ama inatlaşmayalım lütfen
Değerli dostlar. Çok uzun zamandan beri ısrarla tekrar ettiğim bir mesele var. Eğer iktidar sahipleri tek gün siyasetine girmiş ise onları bugün işten geri çevirecek davranış tarzı, kışkırtıcı yaklaşımlarda bulunmak değil.
Maalesef birçok kıymetli meslektaşımız, duygularına hâkim olamayıp kalemlerini eleştirinin çok üzerinde sivri bir şekilde kullanıyorlar. Yazdıkları birçok konuda haklı olduklarını ben de kabul ediyorum ancak bizlerin vazifesi doğru sözü doğru yerde söylemek ve nihayetinde doğru işi yaptırmak. Doğru işi yaptırmak, bir konuda inat eden kişiye, en az onun inat katsayısı kadar sertlikle cevap yetiştirerek gerçekleştirilecek bir iş değil.
Eğer kritik karar alıcı herhangi bir konuda burnunun dikine gidecekse, onu bu işten caydırmanın iki metodu var:
Ya uyguladığı yöntemin kendisine zarar verdiğini göstermek, ya da kendisine destek veren kesimlerin uygulamadan çok zarar gördüklerini ifade etmeleri.
Uygulanan iktisadi politikalarla alakalı olarak birinci koşul oluşmadığına göre ikinci metodu uygulamakta büyük bir fayda görüyorum. Cumhur İttifakı’na destek veren kesimlerin azımsanmayacak bir şekilde uygulanan ekonomik modelden rahatsız olduklarını biliyorum. Dolayısıyla iş dünyasını her kesimden temsil edecek bir çalıştayın acilen yapılarak, para politikaları, maliye politikaları, sosyoekonomik yaşamla alakalı şikâyet ve önerilerin acilen karar alıcılara iletilecek şekilde reçete haline getirilmesi gerekiyor.
Bunu basındaki arkadaşlarımız, gazetelerde köşe yazısı yazan meslektaşlarımız ve çeşitli mecralarda görsel medyada yorum yapan uzmanlarımız ikna edici şekilde işlerlerse, sonuç alınır diye düşünüyorum.
Aksi takdirde, “hükümet piyasalara diz çökecek” gibi başlıklar atarak yaklaşılırsa, inatlaşma devam eder, kimseye de yaramaz.
Her şey daha kötü olur.
Bu söylediklerim her iktidar için ve her kesimden eleştiri yapanlar için geçerlidir.