Üniversite İzleme ve Değerlendirme Genel Raporu

13 Temmuz 2020’de YÖK ilk defa olarak ülkemizdeki üniversiteleri 5 ana başlık ve 45 alt başlk altında değerlendiren bir rapor yayınladı. Bu tür karşılaştırmalı raporların, güçlü ve zayıf yönlere işaret ederek hem ülkede yükseköğretimin seviyesini yükseltmede hem de adayların, öğretim üyelerinin, potansiyel bağışçıların tercihlerini yönlendirmede çok önemli olduğunu düşünüyorum. Bir kamu kuruluşu olan YÖK’ün, regüle ettiği kamu kuruluşları hakkında topladığı gizli olmayan bilgileri kamu ile paylaşmasını hesap verebilirlik ve şeffaflık ilkeleri doğrultusunda gerekli görüyorum.
Eksikler
• Temmuz 2020’de yayınlanan bir raporda 2018-19 verilerini görmeyi beklerdik, ama rapor 2017-18 verileri ile oluşturulmuş.
• Çalışmanın küçük bir kısmı kamuoyu ile paylaşılmış: 172 üniversite üzerinden bir çalışma yapılmış ama her kriter için sadece ortalamalar ile sıralamanın en üstündeki 5 üniversiteye yer verilmiş.
• Etkinlikler ve proje sayıları gibi bazı kriterler okulun büyüklüğü gözardı edilerek değerlendirilmiş; bunların öğretim üyesi veya öğrenci sayısına bölünerek değerlendirilmesi gerekirdi.
• Rapor mezunların istihdamı konusuna hiç değinmemiş. SGK ile yapılacak bir veri paylaşımı işbirliği ile her sene mezunların yüzde kaçının SGK sistemine girdiği hesaplanabilir.
• Eğitim bursları hesaplarına vakıf üniversitelerinin verdiği ÖSYM bursları dahil edilmemiş.
• Üniversitelerin mensup ve mezunları tarafından kurulan şirketlerin yarattığı istihdam ve ekonomik değer bilgileri de raporda yok.
• Son pandemi hepimize çevrimici öğretimin önemini öğretti, fakat raporda üniversitelerin çevrimici eğitim kapasitesi hakkında hiç bir şey yok.
Bu rapordaki eksikleri bunun bir ilk deneme olmasına bağlıyorum, ve bundan sonraki raporlarda daha fazla bilgi bulabilmeyi umuyorum.
İlginç veriler
• Üniversite sistemimizde öğrenci-öğretim üyesi oranı 50.8, (öğretim görevlilerini de dahil ettiğimizde) öğrenci-öğretim elemanı oranı ise 34.7. Gelişmiş ülkelerde bu oran 16 civarında.
• Ortalama mezun takip oranı sadece %43 olup, 33 üniversitenin mezun takip sistemi bile bulunmamakta.
• 111 üniversitenin hiçbir lisans programı akredite değil.
• Öğretim elemanı başına uluslararası endekslere (SCI-Expanded, SSCI, AHCI ve ESCI) giren dergilerde ise 0,314 yayın (3 kişi başına bir yayın) yapılmış.
• Hastanesi olan 42 üniversiteden 34 tanesinin hastanesi zarar ediyor.
• Ar-ge harcamaları bütçenin sadece %4’unu oluşturuyor. 20 üniversite hiç Ar-ge harcaması yapmamış!
• Bütçesinin %1’inden fazlasını yayın alımına harcayan üniversite sayısı sadece 21.
Öğrenci başı cari harcama
Devlet üniversiteleri öğrenci başına ortalama 8.839 TL harcıyor iken, vakıf üniversiteleri öğrenci başına ortalama 19.414 TL harcıyorlar. 16 devlet ve bir vakıf üniversitesinin öğrenci başına cari harcaması 5.000 TL’nin altında. Ülkedeki dersane ücretleri göz önünde bulundurulduğunda bu kurumların bu işi nasıl başardıkları merak konusu. 66 devlet ve 18 vakıf üniversitesi, yani rapordaki üniversitelerin neredeyse yarısı öğrenci başına sadece 5.000 ile 10.000 TL arasında harcıyor. Aslında bu bölüm yükseköğretim sistemimizin en büyük sorununu net bir biçimde ortaya koymuş: kaynak yetersiz. Ülkemizdeki üniversite sisteminin toplam cari bütçesi 40 Milyar TL, yani 6 Milyar Dolar civarında. Öte yandan 46.000 öğrencisi olan Michigan Üniversitesi’nin 2018 yılı bütçesi ise 9 Milyar Dolar. 172 üniversitemizin cari harcamalar toplamı ABD’deki bir devlet üniversitesinin yıllık bütçesinin ancak üçte ikisi kadar olabiliyorsa, bu sistemi eleştirirken insaflı olmak gerekir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Erhan Erkut Arşivi