719 tane birinci olur mu?

Geçtiğimiz günlerde açıklanan LGS sınavında 719 öğrencinin tüm soruları doğru yapmış olması sosyal medyada epey bir hareketliliğe neden oldu. Eğitimcilerin son yılların en zor sınavı olarak niteledikleri bu sınavda bu kadar çok öğrencinin tam puan almış olması şüphelere yol açtı.

En kolay açıklama

Rekor sayıda birinci çıkmış olmasına getirilebilecek en kolay açıklama soruların çalınıp ve az sayıda öğrenciye ulaştırılmış olması. Maalesef ülkemizde sınav sorularının çalınması nadir rastlanan bir olay değil. Belirli bir ideolojiye sahip bir örgüt çeşitli sınavların sorularını çalıp kendi taraftarlarına ulaştırarak ülkedeki etkisini ve gücünü artırdı. Bu örgütün veya benzerlerinin Türkiye’de hala faaliyette olma olasılığı bu şüpheleri artırıyor. Bence bu şüphe paranoya değil ve ileride bu konuda delillere ulaşılırsa şaşırmam.

Çalınmadan mümkün mü?

Peki 1 milyon adayın girdiği 90 soruluk çoktan seçmeli bir sınavda 719 birinci çıkması istatistiksel olarak mümkün mü? Geçmiş sınavlara baktığımızda, ortalama doğru cevap sayısının son 3 yıl %40-%45 aralığında olduğunu görüyoruz. Ortalamanın bu kadar düşük olduğu bir sınavda çok sayıda başarılı öğrenci olması kafaları karıştırabilir. Fakat sadece ortalamaya değil dağılıma da bakmak gerek. Hele standart sapma yüksek ise (yani dağılımda birbirinden çok farklı sonuçlar varsa) sadece ortalama üzerinden akıl yürütmek çok yanıltıcı olabilir. Örneğin 2021 yılında Fen Bilimlerinde ortalama doğru sayısı 8,04, standart sapma ise 4,82 idi. Standard sapmanın bu kadar yüksek olması sınavda ortalamanın üzerinde veya altında çok sayıda öğrenci olduğunu gösteriyor. Her öğrenci “ortalama” öğrenci olsaydı, ortalama başarının %40-%45 olduğu bir sınavdan bırakın 719’u, bir tane bile tam puan çıkma olasılığı pratikte sıfır olurdu. Ama öğrenciler arasında devasa farklar var. Kendi sınıflarınızı düşünün. Ortalamanın 50 olduğu sınıfta 100 alan çıkmaz mıydı?

Ninjalar

Bir öğrencinin sınav başarısı etkileyen birçok faktör var. Öğrencinin öğrenme hızı, disiplini, akışta veya odakta kalma süresi ve sınav anksiyetesini kontrol becerisinin yanında anne-babanın eğitim seviyesi ve sosyo-ekonomik durumu, gittiği okul, hazırlanma stratejisi gibi faktörler önemli. Ülkemizde hemen her dönemde aileler çocuklarını girebileceği en iyi liseye göndermeyi hedeflediler. Benim lise dönemimden bugüne sınava giren öğrenci sayısı çok artmış olsa da prestijli okul sayısı pek artmadı. Bunun sonucu olarak aileler gitgide küçülen bir hedefe gitgide daha fazla kaynak ayırarak varmaya çalıştılar. Ülkede devasa bir sınav ekonomisi oluştu. Özellikle yeni teknolojileri başarı ile uyarlayan test ve sınava hazırlık programları türedi. Sınav işi tam bir silahlanma yarışına dönüştü. Öğrencilerin tümü bu nimetlerden tabii ki faydalanamıyor. Fakat yıllara yayılmış bir plan ile tam bir sınav ninjası olarak yetiştirilen bir öğrenci grubu var.

Ninjaların olimpik performansı

Ülkede kaç sınav ninjası olduğunu bilmek mümkün değil tabii ama ben oranın yüzde birin altında olduğunu sanmıyorum. Yani en az 10.000 LGS ninjamız olduğunu düşünüyorum. Aslında sınav büyük ölçüde bu 10.000 kişi arasında yapılıyor. Sınav ninjaları hem geçmişte çıkan tüm soruları defalarca çözüyor hem de o sorulara benzer on binlerce soru çözüyorlar. Okul ve dersane yetmiyor, özel öğretmenler tutuluyor. Psikolojik destekten tutun, günlük takvime ve besin planına kadar her şey düşünülüyor. Olimpiyata hazırlanan sporcudan fazla farkları yok. Ayrıca son dönemde eğitimde kullanılmaya başlanan yapay zekâ araçları sayesinde güçlü ve zayıf yönleri tespit edilip optimal çalışma programları çıkarılıyor. İnsanların geliştirdiği soruların yanında yapay zekanın geliştirdiği benzer soruları da çözüyorlar.

Bu ninjaların herhangi bir soruyu doğru cevaplama oranlarının %100’e epey yakın olduğunu düşünüyorum. Ortalama başarı oranlarının %97 olduğunu varsayarsak, 10.000 ninjadan ortalamada 645 tam puan çıkar. Yani bu sene rekor sayıda olan birinci sayısını olimpik ninjalar ile de açıklayabiliriz. (Sınava giren kitleyi ninjalar ve diğerleri diye ikiye ayırmak, tabii ki gerçeği fazla basitleştiren bir model, ama buradaki argümanı ortaya koymak için bence yeterli.)

Daha az birinci çıkmalı

Bir sıralama sınavında 719 kişinin tam puan alması ciddi bir sorun. (Bu bir ilk değil. 2015’teki ilk TEOG sınavında 4,742 öğrenci tam puan almıştı!) En iyi öğrencilerin hedefindeki bir avuç okul var. Örneğin bu yıl İstanbul Erkek ve Galatasaray liselerine girebilmek için tam puan bile yeterli olmayabilir ve öğrenciler diploma notlarına, devamsızlıklarına, hatta doğum tarihlerine göre bile yerleştirilebilirler. Daha az birinci çıkmasının en bariz yolu soru sayısını artırmak ve/veya soruları zorlaştırmak. Örneğin sınava 10 tane “has ninja” sorusu eklenebilir. Fakat ben bunun köhne ve zamanı geçmiş bir sınava geçici bir tedavi olarak görüyorum. Bunun yerine önerim adaptif sınav teknolojisi.

Adaptif sınav

Adaptif sınavlarda sabit bir soru seti yok. Sınav sorularının zorluğu öğrencilerin yapmış oldukları sorulardaki performanslarına göre sürekli değişiyor—yani sınav öğrenciye “adapte” oluyor. Böyle bir sınavda örneğin ilk 20 soruyu doğru cevaplayan öğrenciye gitgide daha zor sorular soruluyor, ilk 40 soruyu doğru cevaplayanların karşısına da en zor sorular çıkıyor. Sınav yüzbinlerce kişiye verilmiş olduğundan her sorunun getireceği başarı puanı da belli (ve birbirinden farklı) ve öğrenciler sınav sırasında yavaş yavaş kümelenip sıralanıyorlar.

Biraz uçuk mu geldi? Dünyada epey çok örneği var ve yıllardır kullanılıyor. Yüksek lisansa yerleştirmede kullanılan GRE testi 1993’ten beri, GMAT testi 1997’den beri, üniversiteye yerleştirmede kullanılan SAT ise 2023’ten beri bu sistemi kullanıyor. Hatta bir dil testi olan Duolingo ve ülkemizde çok konuşulan PİSA bile adaptif. Bu sistemin belki de en güzel tarafı ne biliyor musunuz? Çalınamaz olması! Sınavda 90 soru olsa bile bu 90 soru en az 100.000 soruluk bir envanterden çekiliyor. Uygulaması kolay değil. Sistemin başarılı olabilmesi için soruların yüzbinlerce öğrenci tarafından daha önce çözülmüş olması gerekiyor, fakat ülkemizde böyle bir soru envanterinin olduğunu düşünüyorum.

Başka çözümler?

Adaptif sınavı beğenmeyenlere, başka çözümler de önerebilirim. Yıllardır çoktan seçmeli sınavların eğitim sisteminin tümörü olduğunu söylüyorum. Meraklısına şu yazımı öneririm: https://erhanerkut.com/analiz/egitim-sistemimizin-tumoru-coktan-secmeli-sinav/. Sınava öğrencilerin muhakeme, analiz ve sentez becerilerini testten daha iyi ölçen açık uçlu soruların eklenmesi kanımca doğru bir adım olur. Ayrıca sınava benim dönemimde üniversite sınavında bulunan “genel yetenek” türü sorular eklenebilir ve böylece sınavın sadece bilgiyi değil beceriyi de ölçmesi sağlanabilir.

Bunun yanında LGS iki katmanlı bir sınav olarak yeniden yapılandırılabilir. İlk katmanda örneğin ilk %5’e giren (ve prestijli okullara yerleşme şansı olan) öğrencilere ikinci bir sınav verilebilir (adaptif sınavın eski teknoloji versiyonu). Her önerinin avantaj ve dezavantajları var tabii ve bunların enine boyuna tartışılması gerek.

Kanımca bu sınavdaki birinci sayısını tartışmak yerine çağdışı kalmış bu sınavın yerine getirilecek sistemleri konuşmak daha yararlı.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Erhan Erkut Arşivi