Zorunlu Eğitim Süresi

Bir düğmeye basılmışçasına, YÖK Başkanının bazı lisans programlarının sürelerinin kısaltılmasından söz etmesinin hemen ardından, Milli Eğitim Bakanı da geçtiğimiz günlerde zorunlu eğitim süresini kısaltma çalışmaları yapıldığını açıkladı. İddiaya göre, “12 yıllık zorunlu eğitim Türkiye’nin toplumsal yapısı ve içinde bulunduğumuz çağın bilgiye erişim anlamındaki kolaylıklar sebebiyle uzun” imiş. Zorunlu eğitim bu iktidar tarafından 2012 yılında 8 yıldan 12 yıla çıkarıldı. Acaba 13 yıl içinde Türkiye’nin toplumsal yapısı nasıl değişti de 2012’de getirilen eğitim uzun kaldı? Eğitimin amacı bilgiye ulaşım mı ki bilgiye erişimin kolaylaşması eğitim süresini kısaltıyor?

Gerçek neden ne?

Zorunlu eğitim süresinin kısaltılmasının iki net sonucu olacak: Devletin eğitim masrafları azalacak ve gençlerin eğitimden daha erken ayrılması ile ucuz işgücü arzı artacak. Bu iktidarın eğitime ayırdığı kaynakların sürekli azaldığını ve bu azalmanın bilinçli bir strateji çerçevesinde yapıldığını düşünürsek, bu adım kendi içinde tutarlı bir tasarruf girişimi gibi görünüyor. Ucuz genç işgücü arzının artması ise ekonomik kriz nedeniyle bocalayan kurumların ömrünü uzatabilir. Bu iki sonucun yanında, kısaltılmış zorunlu eğitim süresi kız çocuklarının üniversiteye ulaşımını azaltıp erken evliliklerin sayısını artırabilir. Mevcut yönetimin bu değişikliklerden de pek şikayetçi olacağını düşünmüyorum. Bu değişikliğin bir de faydası olabilir: Okullarda bulunmak istemeyen öğrenci sayısını azaltacağından, akran zorbalığını azaltabilir, madde ve kumar bağımlılığı ile çeteleri okulun dışına alabilir.

Zorunlu 12 yıl

2012’de 4+4+4 eğitim sistemi getirilerek zorunlu eğitim süresi 8 yıldan 12 yıla uzatıldı. Görünürde bu değişiklik OECD ile uyum sağlamak için olsa da esas neden mesleki ve dini eğitimi ortaokula indirmek olarak algılandı. Peki 12 yıllık zorunlu eğitim gerçekten herkesin 12 yıl eğitim almasını sağladı mı? Maalesef. ERG 2023 eğitim izleme raporuna göre 17 yaş için eğitim dışı oranı %8,2, 20 günden fazla devamsızlığı olan oranı %16,7, eğitimden erken ayrılan oranı ise %21 oldu. Mültecilerde durum daha da vahim; ortaöğretime katılım oranı %47’de kaldı. Tüm bunların yanında, açık liseye kaçış 1,5 milyondan 2 milyona yükseldi. Özetle, zorunlu 12 yıl projesinin başarıyla uygulandığını iddia etmek zor.

Başka ülkeler ne yapıyor?

Zorunlu eğitimin 12 yıldan kısa olması pek de sıra dışı bir durum değil. Örneğin Yunanistan’da zorunlu eğitim 10 yıl (bir yıl okul öncesi, 6 yıl ilkokul ve 3 yıl ortaokul) ve lise zorunlu değil. İtalya’da ise 5 yıl ilkokul ve 3 yıl ortaokuldan sonra sadece 2 yıl lise zorunlu. Birçok Uzakdoğu ülkesinde ise (örneğin Çin, Japonya, Kore) 6 yıl ilköğretim ve 3 yıl ortaokul zorunlu ve lise isteğe bağlı, fakat neredeyse herkes liseye gidiyor. Kanada ve Amerika’nın birçok eyaletinde zorunlu eğitim 12 yıl, fakat 16 yaşından sonrası isteğe bağlı. İngiltere’de zorunlu eğitim 13 yıl, fakat 16 yaşına gelenlere bir sertifika (yarım lise diploması gibi düşünülebilir) veriliyor ve öğrenci sonraki iki yılda ya üniversiteye hazırlık için akademik dersler alıyor veya mesleki okula gidiyor, ya da çıraklık yapıyor (yani sistemin dışında kalmıyor). Almanya’da ise tam zamanlı zorunlu eğitim 9 yıl sürüyor sonraki 3 yılda ise öğrenci ya meslek eğitimi alıyor ya da akademik liseye devam ediyor (yani pratikte 12 yıl).

Türkiye’de ne yapmalıyız?

Öğrencinin fiziksel, bilişsel, sosyal ve duygusal gelişimi için en önemli dönemin okul öncesi dönem olduğundan hareketle, zorunlu eğitime okul öncesinin dahil edilmesinin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Bunun ötesinde 4+4+4 sisteminde devam edileceğini varsayarak, bu sistemdeki lise döneminin son iki yılının isteğe bağlı olmasına itirazım yok. Tüm dünyada 4 yıllık lise eğitimi zaten iki parça olarak düşünülür: 9 ve 10. sınıf ile 11 ve 12. sınıf. Son iki yıl üniversiteye hazırlık dönemi olarak kabul edilebilir. (En yaygın uluslararası sistemlerden olan IB sistemi de A-level sistemi de bu son iki yıla hitap eder.) 10. sınıfı bitirenlere bir “ön lise” diplomasi verilebilir, fakat isteğe bağlı olarak öğrencilerin 11 ve 12. sınıfı okumaları mümkün olmalı. Eğer liseyi iki yıla indirip (ya da ortaokulu 3 yıl, liseyi 3 yıl yapıp) zorunlu eğitimi herkes için 10 yıla düşürürsek dünya eğitim sisteminden iyice koparız ve 10. yılın sonunda öğrencilerin ne Türkiye’de ne de yurt dışında üniversiteye gitmesi mümkün olmaz. İsteğe bağlı olarak öğrencilerin 12 yıl ilk ve ortaöğretimde kalabilmeleri akademik hedefleri olanlar için şart.

Eğitimdeki en önemli konu bu mu?

Zorunlu eğitim süresinin önemli olduğunu düşünüyorum, ama bence eğitimdeki en önemli konu değil. Şu anda en önemli konumuz nitelik. Kısacası öğretemiyoruz! Son YKS’de hem TYT hem de AYT Matematik sınavında ortalama doğru sayısı 7’nin altında. Halbuki öğrenciler her soruya tesadüfi bir cevap verse ortalama doğru sayısı 40 soruda 8 olacak. Yani lise mezunlarımız, sorulara tamamen rastgele yanıt veren bir robot kadar bile doğru yapamıyor! Soruyorum, biz bu çocuklara lisede ne öğrettik? Başka neler mi öğretemiyoruz? İngilizce öğretemiyoruz, gençleri teknoloji okuryazarı yapamıyoruz, 21. Yüzyıl yetkinliklerini veremiyoruz. Durum bu iken, zorunlu eğitim süresi 10 yıl olsa ne olur, 12 yıl olsa ne olur? Eğer eğitim gençlerimize yararlı olmuyorsa kısası makbul diyenler de çıkabilir.

Kanımca eğitimde öğretmeyi beceremeyişimizin yanında üzerinde durulması gereken en önemli konu eğitim teknolojilerinin etkin kullanımı ve çevrimiçi eğitim ile hibrid liselerin önünün açılması. Yapay zekanın gümbür gümbür geldiği bir dünyada biz hala öğretmenden öğrenciye bilgi nakli üzerine kurgulanmış bir eğitim sisteminde ısrar ediyoruz. İçeriğin meta olduğu bir dünyada hala içerik odaklı eğitim verip, yetkinlik ve beceri gelişimini arka planda tutuyoruz. Çağı kaçırıyoruz. Konumuz “12 sene mi 10 sene mi?” olmamalı.

Eğitimin amacı

Bill Honig’e (http://www.buildingbetterschools.com/the-three-goals-of-public-education/) göre eğitimin 3 amacı var: işe hazırlama, aktif vatandaşlık ve dolu bir yaşam. Yetkinlikleri odağına almayan bir eğitim sistemi gençleri işe hazırlayamaz. Aktif vatandaşlıktan hiç bahsetmeyen bir eğitim sistemi gençlerin topluma katkısını en yukarıya çıkaramaz. Entelektüel derinliği olmayan bir eğitim sistemi de dolu bir yaşam getiremez. Şu anki eğitim sistemimizin bu 3 alanda büyük ölçüde sınıfta kaldığını düşünüyorum.

Wagner ve Dintersmith’e (Most Likely to Succeed: Preparing our Kids for the Innovation Era) göre de 21. Yüzyılda eğitimin amacı tutku ve hedef keşfi, ilham ve kritik becerilerin geliştirilmesi (eleştirel düşünme ve problem çözme, iş birliği, etkin iletişim, adaptasyon, inisiyatif alma ve girişimcilik, bilgiye ulaşım ve analiz, merak ve hayal). Bu amaçlara ulaşmak için çok dikkatli bir eğitim tasarımı gerekiyor. Durum bu iken, bilgiye erişim kolaylaştı diye eğitimin süresini kısaltmak doğru mu?

Son söz

Mevcut yönetimin eğitime gereken önemi vermediğini ve gereken kaynağı ayırmadığını düşünüyorum. Eğitim gibi uzun soluklu bir işi yazboz tahtasına çevirmek çok sakıncalı ve ülkenin geleceğine zarar verebilir. Yapılan değişikliklerin hemen uygulamaya alınması da son derece yanlış. Eğitim ciddi bir iş ve uzun soluklu planlama gerektirir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Erhan Erkut Arşivi