Erhan Erkut
Yapay Zeka ile Lise
Berlin’deki uluslararası eğitim hareketliliği fuarında Londra’da bir lisenin %100 yapay zeka ile eğitim verdiğini öğrenmiştim. 8 Aralık Pazar günü bu liseyi ziyaret ettim. Öğrendiklerim eğitimin geleceği üzerine düşüncelere ışık tutabilecek nitelikte.
David Game College
Bu kolej 1974’te vizyoner bir eğitimci olan David Game tarafından kurulan ve Londra’nın merkezinde bulunan prestijli bir üniversiteye hazırlık lisesi. 100’e yakın yatılı öğrencisi bulunan okulun kapasitesi 400 öğrenci. Okulda hem İngilizce ilerletme dersleri hem İngiltere’nin lise 10. sınıf bitirme sertifikası denebilecek GCSE dersleri, hem de üniversiteye girişte kullanılan A-level dersleri veriliyor. Öğrencilerin yarısından fazlası uluslararası öğrenci.

Üst düzey
Okulu ziyaretimde edindiğim izlenim, okulun üst düzey olduğu yönünde. Duvarlar David Game’in koleksiyonundan olan orijinal resimler ile kaplı. Sınıfların birçoğunda sadece 4-5 öğrenci vardı. Gördüğüm en kalabalık sınıf 10 kişi civarında idi. Fen laboratuvarlarının yanı sıra sanat odaları da var. A-level Matematik hocaları doktoralı—yani üniversite hocası olabilir. Okulun ücretleri de bu seviyeyi yansıtıyor. Yabancı öğrenciler için üniversiteye hazırlık eğitiminin yıllık ücreti 37.500 pound (yapay zeka alternatifi 27.000 pound). Yurtta kalma ücreti ise 27.000 pound.
Yapay Zeka deneyimi
Yıllardır okulda müdürlük yapan John Dalton ile sohbet ettik. GPT çıktığında tüm eğitim camiasının gerildiğini düşünüyor. Neler olacağını izlemek yerine devrimin parçası olmayı hayal ederek okulun kurucusu David Game’i bu alana yatırım yapmaya ikna etmiş ve 1 milyon pound civarında bir yatırım yaparak Sabrewing programını geliştirmişler. Programın yapay zeka destekli öğretme ve izleme modülüne Violet deniliyor. Öğrenci istediği dersin istediği konusunu seçiyor ve makine ile iletişime başlıyor. Mini dersler ortalama 5 dakika sürüyor ve sonrasında bir değerlendirme yapılıyor. Seanslar Pomodoro tekniği ile yürüyor, yani öğrenci 25 dakika çalışıp 5 dakika dinleniyor. Seansta sabit bir bilgi akışı yok. Öğrenci sisteme soru sorabiliyor, farklı örnekler isteyebiliyor. Öğrenci takıldığı zaman devreye öğrenme koçları denilen öğretmenler giriyor. Sokratik metodu kullanarak öğrencinin doğru soruları sormasına destek veriyorlar. Sistem ustalık yaklaşımını kullanıyor; öğrenci içeriğin en az %80’ini öğrendikten sonra bir sonraki konuya geçebiliyor. Bu arada program dersi 100 farklı dile çevirebiliyor. Dolayısıyla yabancı bir öğrenci anlamadığı bir konuda bilgiyi kendi diline de çevirtebiliyor.

Reaksiyon
Bu program yalnızca İngiltere’de değil, aynı zamanda Avrupa’da da türünün ilk örneği ve kamuoyunun önemli ölçüde ilgisini çekmiş. Bazı medya kuruluşları programı “öğretmensiz sınıflar” olarak tanımlamış; bu ifade heyecanlı tartışmaların başlamasına yol açmış. İnternet siteleri kısa sürede 200 milyon ziyaret almış. John, bu yaklaşımın eğitimde öğretmenlerin rolüne ilişkin yerleşik beklentileri sorguladığını ve bunun da sosyal medyada doğal olarak yoğun tartışmalara neden olduğunu belirtti. Bu deneyim, köklü bir eğitim sistemi içinde yenilikçi yaklaşımlar sunmanın hem heyecan hem de düşünmeye sevk eden sorular doğurabildiğini bir kez daha göstermiş.
Vizyon
John ile yapay zekanın yaşamımızı nasıl etkileyeceği konusunda hemfikiriz. Özellikle eğitim ve sağlıkta devasa fırsatlar var. Her türlü değişiklik insanları korkutuyor, fakat yapay zeka farklı çünkü yaşamımızın hemen her alanını etkileyecek. Geliştirdikleri program sadece içerik nakli aracı değil. Bence esas değerli tarafı, öğrenme sürecini analiz ederek kuruma öğrenci hakkında bilgi sunması. Böylece okul öğrencinin hem ders takibini, tamamlama oranını ve başarısını anında ölçebiliyor, hem de güçlü ve zayıf yönlerini, öğrenme stilini, hızını, tercihlerini öğreniyor ve öğrenciye bireyselleştirilmiş eğitim sunabiliyor.
Bu tür bir sistemin ulusal düzeyde geliştirilebileceğini ve sunulabileceğini öne sürdüm. Ancak John, böyle bir yaklaşımın yaygın biçimde benimsenebilmesi için önce önemli psikolojik ve sosyal unsurların ele alınması gerekebileceğini belirtti. Bazı eğitim sendikalarının, öğretmenlerin geleneksel rolünü önemli ölçüde yeniden şekillendirebilecek girişimlere yönelik çekinceler dile getirdiğini açıkladı. Gözlemlerime göre John, eğitimin iyileştirilmesine derin bir bağlılık duyuyor ve benim gibi, sosyal hareketliliğin yüksek kaliteli eğitime erişimle yakından ilişkili olduğuna inanıyor. Böyle bir sistemin ülke genelinde uygulanmasının yaklaşık 100 milyon sterline mal olacağını tahmin etti. Devletin eğitim bütçelerinin büyüklüğü göz önüne alındığında bu rakam yönetilebilir görünse de asıl zorluğun değişim ve uyumla ilgili daha geniş sorulardan kaynaklanacağı anlaşılıyor.

Sonuçlar
Bu program 2024 Nisan’da hayata geçmiş. Az sayıda öğrenci ile 11. sınıf seviyesinde başlamışlar. Öğrencilerin neredeyse tamamı “geleneksel olmayan” olarak nitelendirilebilir--eğitime ara vermiş, başka okullarda başarısız olmuş, bir nedenle sistemden ümidini kesmiş denebilecek öğrenciler. Öğretmenler okulda öğretmeye devam etmekte; ancak 20 öğrenci, özel olarak tasarlanmış bir sınıfta yapay zekâ aracılığıyla öğrenmeyi tercih etmiş. Dönem sonunda 20 öğrencinin 19’u dersleri başarı ile bitirmiş. Öğrenme koçu Alexander bir öğrenciyi gururla hatırlıyor: 3 yıldır okula gitmeyen bir öğrenci programa geç (Aralık ayında) başlamış. 6 ay içinde 5 dersi de (İngilizce, Matematik, Fizik, Kimya, Biyoloji) başarıyla bitirmiş. Bu örnek bazı öğrenciler için bu programın ne kadar dönüştürücü olabileceği gösteriyor. Geleneksel sistemin reddettiği (veya sistemi reddeden) bir öğrenci YZ sayesinde 6 ayda beş dersi başarıyla tamamlayabiliyor!
Gelecek
11. sınıf derslerindeki başarı okulu bu sistemi A-level (üniversiteye hazırlık) derslerine de uygulamaya yöneltmiş. Yeni bir yaşam becerileri müfredatı akademik çalışmalarla eş zamanlı olarak yürütülüyor ve programın temel bir parçasını oluşturuyor. YZ sistemi öğrenciler için zaman yaratıyor. Dersler genellikle sabahtan 2-3 saat içinde bitiriliyor. Böylece öğleden sonra öğrenciler yaşam becerilerine odaklanabiliyorlar. Takım çalışması, sunum teknikleri, teknoloji, demokrasi gibi alanlarda seminer ve etkinliklere katılıyorlar. Aklıma Yetkin Gençler eğitimi geldi ve 21. Yüzyıl yetkinliklerinin YZ ile verilmesi konusunu sordum. İngiltere’de böyle bir müfredat yokmuş, fakat bunu, gelecekteki gelişimlerinin bir parçası olarak planlıyorlar. Bunu duyunca Yetkin Gençler eğitimi ile aslında 11 yıldır ne kadar önemli bir iş yaptığımızı düşündüm.
Sistem geliştiriciler hala çalışmaya devam ediyorlar ve sisteme yeni dersler ekliyorlar. YZ ile eğitimin hem öğretmenlerin yükünü azaltıp onları daha etkin konumlandıracağından, hem de ögrenme çıktılarını yukarı çekeceğinden, bu veya benzer bir proje mutlaka devlet tarafından desteklenmeli. Şu anda bu biraz uzak görünse de birçok ülkedeki özel okullar sistem ile ilgilenmeye başlamışlar. Ben de Türkiye’de bu gelişmelerden uzak kalmamamız gerektiğini düşünüyorum ve ilgilenen özel okullara gönderilmek üzere bir teklif istedim.
Bu ziyareti planlayarak sistemi yerinde görmemi sağlayan okulun iletişim müdürü Funda Kavi’ye, mudur John Dalton’a ögrenme koçları Alexander Vansittart ve Caro Wang’a ve okulu bana gezdiren İzmirli Ulaş Kul’a (bu okulda burslu okumuş, şimdi de yurt abisi ve doktora planlıyor) çok teşekkür ediyorum.