Utanç tablosu

23 yıla yaklaşan Akape iktidarı sonunda memleketin genel görünümü:

“Ben ekonomistim” diyen tek adamın ülkesinde enflasyon almış başını gitmiş. Sabit gelirli vatandaşın dayanma gücü kalmamış. Maaşlar sürekli eriyor. Asgari ücret açlık sınırının altında. Emekliler temel ihtiyaçlarını karşılayamaz halde, aç geziyorlar. TÜİK’in verdiği ve ücret artışlarında esas alınan rakamlara kimse inanmıyor. Genç işsizlik oranları sürekli artıyor.

Barınma krizi, fahiş kiralar gençleri ve aileleri çaresiz bırakıyor. Üniversite öğrencileri KYK borçları altında eziliyor. Elektrik, doğalgaz ve akaryakıt zamları yaşam maliyetini altından kalkılamaz hale getiriyor. Halkın büyük bölümü borç batağında. İcra dosyaları patlamış.

Yargı bağımsızlığını kaybetmiş. Siyasi davalarda, adaletin yerini iktidarın talimatı alıyor. Kavala’dan Demirtaş’a, Gezi tutuklularından İBB operasyonunda içeri alınan belediye çalışanlarına kadar, suçsuzluğu kanıtlanmamış insanlar cezaevinde çürütülüyor. İktidar, kararlarını beğenmediği hâkimleri sürüyor, daha düşük görevlere atıyor.

Anayasa Mahkemesi kararları uygulanmıyor. Yargı muhaliflere sopa, yandaşlara kalkan yapılıyor. Cezaevlerinde kötü muamele ve hak ihlalleri artarak devam ediyor. Basın davalarında gazeteciler hapse atılıyor. Hâkimler ve Savcılar Kurulu siyasetin oyuncağı olmuş.

Kadına yönelik şiddet önlenemiyor. İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmış.

Çocuk işçiliği artıyor. Eğitimde laiklik erozyona uğramış. Din ağırlıklı müfredat uygulanmaya çalışılıyor. Diyanet siyasal iktidarın diliyle hutbe okuyor. Cemaat ve tarikat yurtlarında çocuklar istismar ediliyor. Gençler, gelecek umutlarını kaybetmiş, kapağı ülke dışına atmaya bakıyorlar. Basın özgürlüğü yok edilmiş. Sansür yasalarıyla ifade özgürlüğü kısıtlanıyor. İktidar yandaşı olmayan televizyonlar karartılıyor. TRT, Anadolu Ajansı parti borazanı olmuş. Üniversiteler özerkliğini yitirmiş. Rektör atarken bile liyakate bakılmıyor.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile bir “tek adam” rejimi kurulmuş. Meclis yetkisizleştirilmiş. Seçimlerde devlet imkânları partizan bir şekilde kullanılıyor. Devletin uçağı, otobüsü, otomobili, Cumhurbaşkanlığı forsu Akape mitinglerinde dolaştırılıyor. Vali ve kaymakamlar parti teşkilatı gibi davranıyor. Memur ve öğrenciler zorla mitinglere götürülüyor.

Ulusal bayramlar siyasi mesajlarla gölgeleniyor. Diyanet hutbelerinde Atatürk’ün adı anılmıyor. Resmi siliniyor. Cami avlularında propaganda yapılıyor. Kuran’ı miting kürsüsüne çıkarıyorlar. Üniformalı subayların dahi binbir kontrol ve aramayla girebildikleri Anıtkabir’e Akape teşkilatına bağlı güruhlar sokuluyor, Erdoğan lehine slogan attırılıyor. Milli Savunma Bakanı ve komutanlara maket taşıtılıyor. Onlar da taşıyor kuzu kuzu. Yargı yılı açılışları Saray’da yapılıyor.

Çevre katliamlarının ardı arkası gelmiyor. Kazdağları, Cerattepe, Akbelen… Van Gölü Tatvan kıyıları, Silifke Tisan Yarımadası, Afşin-Elbistan, Yeniköy, Kemerköy, Yatağan. Depremlerde liyakatsiz yönetim yüzünden on binlerce can kaybı yaşanıyor. Yapılaşma çevreye saygısız. Rant uğruna ormanları yok eden, denizleri, gölleri, nehirleri kirleten projeler yaşama geçiriliyor. Paris İklim Antlaşması imzalandığı halde onaylanmıyor.

Sağlık sistemi çökmüş, vatandaş özel hastanelerin fahiş ücretlerine mahkûm edilmiş. Tarım çökmüş. Tarım alanları giderek küçülüyor. Hayvancılık geriliyor. Üretici mazotta, tohumda, gübrede dışa bağımlı; tüketici ise sofrasında ithalata mahkûm. Çiftçi, kendi ürettiği üründen daha ucuza ithal ürünle rekabet edemiyor. Köylü toprağını terk edip şehir varoşlarına göç ediyor.

Ahlâki çürüme kangrene dönüşmüş. Siyasal iktidara yakın kişilerin yaptığı öne sürülen yolsuzluklar soruşturulmuyor. Kamu harcamalarında şeffaflık ve hesap verilebilirlik yok edilmiş. Yargı denetimi işletilmiyor. Yolsuzluklar kanıksanır hale gelmiş. Kamu kaynakları bir avuç müteahhide aktarılıyor.

Cumhuriyeti ayakta tutan kurumlar tahrip edilmiş. Devletin itibarı saraylarla, uçaklarla, sonu gelmez araç konvoylarıyla ölçülüyor.

Tek adama “dünya lideri” diyorlar. Dünyanın haberi yok.

Dünya ülkelerini karşılaştıran bütün endekslerde Türkiye’miz nal topluyor. Demokrasi endeksinde (EIU) “melez rejim” kategorisinde ve en diplerdeyiz. Hukukun Üstünlüğü Endeksinde (World Justice Project) 142 ülke içinde 117. sıradayız. Freedom House’un genel özgürlük listesinde de internet özgürlüğü listesinde de “Özgür olmayanlar” kategorisindeyiz.

Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) Basın Özgürlüğü Endeksi’nde 180 ülke içinde 158. sıradayız.

Yolsuzluk Algı Endeksinde (Transparency International) 180 ülke içinde 115. sıradayız. Son 10 yılda sürekli geriliyoruz.

Dünya Mutluluk Raporunda (World Happiness Report) 143 ülke içinde 98. sıradayız.

Kadın-Erkek Eşitliği Endeksi (WEF Global Gender Gap) 146 ülke içinde kadın haklarında en kötü ülkelerden biri olarak 129. sıradayız.

Çevresel Performans Endeksi’nde (Yale & Columbia Üniversitesi) 180 ülke arasında 172. sırada ülkemiz. Hava kirliliği, iklim ve biyoçeşitlilikte dibe oturmuş.

OECD’nin yaşam kalitesi endeksinde sonuncuyuz.

Bu bir utanç tablosudur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Kaya Türkmen Arşivi