Yarın seçim olacakmış gibi…

Aralık ayında ekonomi yönetiminde başvurulan atraksiyonun seçmende yarattığı geçici duraksama hariç tutulursa, iktidar partisi ve yancısına vatandaş desteğinin erimeye devam ettiği görülüyor. Maaşları %50 oranında arttığı için sevinen asgari ücretliler, bu artışın yılbaşından beri şiddetlenerek devam eden zam fırtınası sonucu eriyip gittiğini fark ettikçe iktidar partilerinden uzaklaşma eğilimi yeniden hızlanıyor.

“Erdoğan ne yapar eder şapkadan yeni tavşanlar çıkarır ve seçimi yine kazanır” diyenlerin iddialarının aksine, iktidarın şapkadan çıkaracak tavşanı kalmadığı ve bilinen ayrıştırıcı, kutuplaştırıcı gerginlik siyasetinden medet ummaya başladığı görülüyor.

Ne var ki, pazar günü, Trabzon’da, eline mikrofon tutuşturularak “Kılıçdaroğlu hain!” diye bağırtılan çocuk örneğinin de gösterdiği gibi, sadece tavşanların değil AKP’nin de tükeniş sürecine yuvarlandığı gün gibi ortada.

Prof. Sencer Ayata “Kutuplaştırma stratejileri grupların içinde birlik sağlayabilir, karşı tarafa oy kaybını durdurabilir. Ama toplumun önemli bir bölümünün oy verdiği şu veya bu siyasi partinin ya da ittifakın ‘vatan haini’ olarak suçlanması muhalefet partileri kadar onlara oy veren seçmenleri de rahatsız ediyor. Bu rahatsızlığın sonucu olarak, iktidarın söylediğine inanmayan, yaptığına güven duymayan seçmen kitlesi giderek büyüyor. Bu kesimler yönetenlerin, kurumların ve rejimin meşruiyetini sorgulama noktasına geldi” diyor.

Böyle bir ortamda iktidar cephesinden uzaklaşan seçmen desteğinin oluk oluk karşıdaki ittifaka yönelmesi ümit edilirken, seçmenin “kararsızlar” saflarında beklemeye geçmeyi tercih ettiğini gösteriyor anketler. Yani mevcut iktidara desteğini kesen seçmenin Millet İttifakı yönünde hareketi sınırlı kalıyor. Bu teveccüh eksikliğinin özellikle CHP için geçerli olduğu görülüyor. Demek ki muhalefet inandırıcı bir iktidar alternatifi olarak ülkeyi daha iyi yöneteceği konusunda seçmeni henüz ikna edememiş.

İktidar her ne kadar tersini söylese de her an bir baskın seçime gitme ihtimali var. Peki Millet İttifakı buna hazır mı?

Hiç sanmıyorum. Herkes oluşturulacak güçlendirilmiş parlamenter rejimin ilkeleri üzerinde anlaştıkları söylenen altı partinin liderlerinin birlikte verecekleri fotoğrafı bekliyor aylardır. Hala çekilemedi o kare. Oturma düzeninde anlaşamadıkları yolundaki söylentiler doğru ise yandık demektir.

İyi Parti’den CHP ile ittifaktan memnuniyetsizlik belirten laflar duyulmaya başladı. Kılıçdaroğlu’nun, “Bu ülkeye demokrasi gelecekse yolu Diyarbakır’dan geçer” sözünden rahatsız olan bir Genel Başkan yardımcısı “Diyarbakır dahil memleketimizin 81 iline, 84 milyonun tamamına ve bütün ülkeye ne fayda ve hayır gelecekse yolu TBMM'den geçer… Demokrasi ve hukukun yegane adresi Ankara'dır!" diyor. Sanki Kılıçdaroğlu TBMM’yi dışlayan bir demokrasi projesi ortaya atmış!

Aynı Genel Başkan yardımcısı bir başka açıklamasında “Biz olmasak mesela CHP ne kadar oy alabiliyor cumhur ittifakından?” diye soruyor.

İyi Partili bir milletvekili ise seçmenlerinden “CHP’yle ittifak kurmaya mecbur değiliz” seslerinin yükseldiğini söylüyor. İfadesine göre, ittifaka oy veren İyi Partili vatandaşların taleplerini CHP'li belediyelere ulaştırmakta yaşanan sıkıntı “iki partinin iş birliğinde artık kangren” haline gelmiş. 2018 seçiminde Millet İttifakı iş birliği sonucu, İyi Parti'nin oylarıyla CHP fazladan 21 milletvekili çıkarmış. CHP'nin oylarıyla İyi Parti'nin fazladan çıkardığı milletvekili sayısı ise 6 olmuş. Zaten mahalli seçimlerde de aday çıkarılacak il ve ilçeler kararlaştırılırken CHP’den kazık yemişlermiş.

Kazın ayağı öyle değil oysa. Benim hesabıma göre TBMM’deki 36 İyi Parti milletvekilinin tamamı ittifak sayesinde milletvekili olabildiler. İttifak olmasaydı baraja takılmıştı parti.

Yerel seçimlerde CHP’nin kazandığı bütün yeni belediyeler İyi Partiyle ittifak sayesinde alındı. Doğrudur. Ama İyi Partinin iddialı olduğu tek il olduğu için Balıkesir’de CHP’nin aday göstermediği ve İyi Partili adayın seçimi kaybettiği de doğrudur.

Ama her şeyden önemlisi; şimdi sırası mı kayıkçı kavgasının?

Diğer taraftan Davutoğlu pişmiş aşa su katıyor. “Yıkın ittifakı, yenisini kuralım” diyor. Mevcut ittifakın “stratejik derinliğini” az buluyor herhalde.

Babacan ise “Biz hiçbir ittifakta değiliz. Seçim gelsin bakarız” havasında.

Seçim geldi beyler. Seçim yarın.

Ortak bir program oluşturun ve anlatın vatandaşa. Tarih verin, takvime bağlayın. 100 günde şunları, 200 günde bunları, bir yıl içinde de geri kalanları gerçekleştireceğiz filan deyin.

Hangi giderleri kısıp vatandaşın yaşam koşullarını iyileştireceğinizi söyleyin. Refah vaat edin vatandaşa ve bunu nasıl gerçekleştireceğinizi anlatın tane tane…

Tarımı nasıl yeniden ayağa kaldıracağınızı izah edin. Esnafın, işçinin, öğrencinin, öğretmenin, emeklinin dertlerine nasıl derman olacağınızı deyiverin. KHK’lıların, EYT’lilerin maruz bırakıldıkları haksızlıkları nasıl gidereceğinizi söyleyin.

Yolsuzluğu tarihe gömmek için nasıl bir yol izleyeceğinizi açıklayın.

Demokrasiyi nasıl geri getireceğinizi müjdeleyin.

Yazın bunları bir kağıda alt alta. Basın altına imzalarınızı.

Vatandaş da bilsin neymiş gelecek olan.

Hadi ama.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Kaya Türkmen Arşivi