Kaya Türkmen
Kurultayın ardından
CHP Kurultayının basında çokça ele alınan magazin tarafını bir kenara bırakıp, öncelikle ilk gün delegelerin oybirliğiyle kabul ettiği parti programının kısa bir değerlendirmesini yapmak istiyorum.
Programın dikkat çeken ilk yanı, “özgürlükçü demokrasiyi” merkeze alması. Program, partiyi tanımlayagelen 1990’ların devletçi refleksinden ya da 1970’lerin sol-milliyetçi tonundan uzaklaşarak, uzun yıllar üzerinde tartışılan “devletçilik” ve “ulusalcılık” eksenini daha yumuşak, daha esnek ve AB normlarına dayalı bir demokratik denge anlayışına çekiyor. Yargı bağımsızlığı, ifade özgürlüğü ve medya düzeni konularında somut vaatler yer alması, programın önceki versiyonlarına göre en önemli farklardan biri.
Ekonomi başlığında CHP’nin yaklaşımı, klasik sosyal demokrat reçetelerle günümüzün teknolojik dönüşümünü birleştirmeye çalışıyor.
Tek cümleyle ifade etmek gerekirse, “piyasanın dinamizmini kabul eden ama toplumsal adaleti garanti altına alan bir devlet.” Türkiye’nin son yirmi yılda yaşadığı derinleşen gelir eşitsizliği, güvencesiz çalışma ve bölgesel kalkınma farkları düşünüldüğünde son derece yerinde bir yönelim.
Sosyal politikalar programın en geniş ve iddialı bölümlerinden biri. CHP, uzun süredir parça parça dile getirdiği sosyal devlet önerilerini bu kez sistemli bir çatı altında topluyor: çocuk yoksulluğu ile mücadele, üniversite çağındaki gençlere yönelik destekler, yaşlı bakım politikalarının dönüşümü, kadınların istihdamı, aile içi bakım yükünün azaltılması…
Bunlar, Türkiye’de uzun yıllardır yalnızca seçim dönemlerinde gündeme gelen ama hemen sonra unutulan alanlar. Programın bu başlıklara geniş yer ayırması olumlu.
Kürt meselesi programda “eşit yurttaşlık” başlığı altında kapsayıcı ve tansiyonu düşüren bir dille ele alınmış. Anadilde eğitim hakkı dahil önerilen adımlar Cumhuriyet’in kurucusu ve teminatı olan CHP’ye yakışan cesur bir yaklaşımı ifade ediyor.
Dış politika kısmında CHP programının tonunun belirgin biçimde, “Batı ile yeniden eşitlik temelinde ilişki” anlayışına dayanması memnuniyet verici. Ne tam bir Atlantikçi çerçeve ne de Avrasyacı bir yönelim… Daha çok, Türkiye’nin son yıllarda kaybettiği öngörülebilirliği ve kurumsal dış politika geleneğini yeniden tesis etmeye dönük bir yaklaşım görülüyor. Tam isabet.
Türkiye’nin Batı ittifakı içindeki yerinin ve Avrupa Birliği hedefinin altını çizen programda yer alan “(CHP) Barışçıl, insan haklarına dayalı, ulusal çıkarlar temelinde Atatürk milliyetçiliğini temel alan, refah yaratmayı ve ekonomik kalkınmayı destekleyen bir dış politika hedeflemektedir” ifadesini çok önemsiyorum.
“Atatürk’ün ‘Yurtta Barış, Dünyada Barış’ ilkesi dış politika vizyonumuza rehberlik edecektir” sözü ise Akape iktidarının altüst ettiği geleneksel dış polikaya, yani cumhuriyet dış politikasının fabrika ayarlarına dönüş hedefini işaret ediyor.
Sonuç olarak, CHP’nin yeni programı, partinin kendisini güncelleme çabasının kâğıt üzerindeki karşılığı. Eksikleri, muğlak kalan yerleri var elbet. Ancak önceki programlarıyla kıyaslandığında daha modern ve daha kapsayıcı bir metin olduğu ortada.
Kasım 2023’te Genel Başkanlığa seçilip, beş ay sonra düzenlenen yerel seçimde, yıllardır yüzde 25’lik bir cam tavanın altına hapsolmuş CHP’yi yüzde 38 oyla Türkiye’nin birinci partisi yapmayı başaran Özgür Özel’in Genel Başkanlığa tekrar çok geniş bir ittifakla seçilmesinin ardında bu başarı ve CHP’nin güçlü bir iktidar alternatifi olduğuna örgütü inandırmış olması var.
“Şimdi iktidar zamanı” sloganıyla toplanan 39. Olağan Kurultay’da hakim olan havadan parti örgütünün Özel’in “bu muhalefetteki son kurultayımız” iddiasını büyük bir heyecanla benimsediği görülüyor.
Sayın Genel Başkanın ve Kurultayın beni de ülkeyi bugünkü kabustan ve “yarınsızlıktan” kurtarma iddiasını taşıyan kadroya dahil etmesinden sonsuz bir gurur duyuyorum.
Yetti artık.
Şimdi iktidar zamanı.