Balkan İmparatorluğu

Ustamız, büyük Fenerbahçe yazarı İslam Çupi bu maçı yazacak olsaydı, yağmurla gelen bereketten bahseder, o ömre bedel lezzetli kalemiyle ilk yarıda gelen 3 gol sağanağını anlatırdı. Rahmet olsun. Çupi yaşasaydı geçen yılın hocası Jesus’un “bu ligin sportif gerçekliği yok” sözünü hatırlatıp, “yabancı hakemlerden sonra lige sportif gerçeklik geliyor” der miydi bilmek zor ama ben diyorum. Dün Gerek Kasımpaşa-Galatasaray maçı gerekse Fenerbahçe-Antalya maçı hakemleri fena değildi. Galatasaraylılığıyla meşhur Cihan Aydın bile, yabancı VAR’ın desteğiyle de olsa, abuk sabuk kararlar vermeden maçı tamamladı.

Antalya karşısına derbi kadrosunda tek değişiklikle çıktı Fenerbahçe. Yusuf Akçiçek kenara çekilirken, üçlü defansın sağında Mert solunda ise Çağlar vardı. Skriniar bu kez üçlünün merkezindeydi. Bu pozisyonu Skriniar’a oyun kuruculuk görevi de vermişti. Sık sık Fred’le birlikte ileri çıkarak hücuma destek vermeye çalıştı.

Hızlı başladı Fenerbahçe ve golü erken buldu, 8. dakikada kornerden gelen topa Mert’in kafa vuruşuyla ilk gol geldi.

Emre Belözoğlu’yla toparlanan ve son beş maçını kaybetmeyen Antalyaspor, Fenerbahçe’nin önde baskısını kırmak için geriden uzun toplarla çıkmayı tercih etti. Ne kadar doğru bir tercih yaptıklarını da yedikleri ikinci golde anladılar. Samudio paslaşarak çıkmaya çalışırken Syzmanski ve Dzeko’nun baskısıyla topu kaptırınca ikinci gol geldi.

Kendisi de Arnavut kökenli olan İslam Çupi usta, bu maçı yazarken belki de Balkan İmparatorluğu’ndan da bahsederdi. Yok yok Osmanlı İmparatorluğu’nu kastetmiyorum, Fenerbahçe’deki Balkan imparatorluğunu kastediyorum. Dzeko, Tadic, Kostiç ve Syzmanski’den oluşan futbol imparatorluğunu öyle güzel anlatırdı ki, en ünlü tarihçiler kıskanırdı. Dzeko, Tadiç, Kostiç üçlüsü ilk yarıda sol kanadın tamamen hakimiydi, istediklerini yaptılar.

Dzeko yine maçın kahramanıydı. Orta sahaya kadar gelip oyun kurulumuna katkı veren Dzeko ikinci ve üçüncü golün hazırlayıcısı oldu. Her iki pozisyonda da sol kanattan çalımlarla çizgiye kadar inip, çıkardığı paslarla gol pozisyonlarını yarattı. Tadic cezalı Mourinho’nun eksikliğini kapatmak istercesine saha içindeki teknik direktör gibiydi, takım arkadaşlarını sık sık uyarırken adeta oyunu yöneten isim gibiydi

Fenerbahçe ikinci yarıyı kendini yormadan, sahaya, topa, tempoya hakim olarak oynadı. Buldukları 3-4 net pozisyonda gol atamadılarsa da rakibe de 90 dakika boyunca tek ciddi pozisyon vermediler.

İşini iyi yapmayan hiçbir oyuncu yoktu ama Oğuz Aydın ve Çağlar Söyüncü dikkat çeken diğer oyunculardı.

Maç sonunda tüm Fenerbahçe taraftarları Galatasaray’ın puan kaybının sevincini yaşarken, “geçen hafta yenmeliydik “ diye ah çekip, Mourinho’ya sitem ediyorlardı. Mourinho’nun aynı fikirde olduğunu düşünmüyorum. Galatasaray’daki düşüsün farkında ve planlarını uzun vadeli yapıyor. Galatasaray son dört maçını kazanamadı. Az Alkmaar, Fenerbahçe, kupada Konya ve Kasımpaşa beraberlikleri çok şey anlatıyor. Önünde de zorlu deplasmanlar var. Mourinho hesabını bu tablo üzerinden yaptı gibi görünüyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ümit Sezgin Arşivi