
Mehmet Şandır
Bela(!) Geliyorum Demez...
BENCE; Yaşadığımız günün değerini bilelim.
‘TRUMP belirsizliği’ küresel belaya dönüştü...
Her an her şey olabilir.
Son olarak "Bugün Birleşik Devletler Ordusuna Yemen'deki Husi teröristlerine karşı kararlı ve güçlü bir askeri harekat başlatma emri verdim" diyerek cehennem ateşi oldu Yemen’e yağdı; televizyonlardan canlı canlı izledik.
Gazze’de yaşanan yıkım ve ölüm örneğini inşallah Yemen’de yaşamayız.
Şehirlerin alt ve üst yapısının yıkılması ve tüm canlıların katledilmesi bir Batı klasiğidir. İkinci Dünya Savaşı’nda yaşanan Dresden bombardımanı ve Japonya’nın Hiroşima ve Nagasaki'ye atom bombası atılması bunun unutulmaz örnekleridir.
ABD ve İngiltere, İkinci Dünya Savaşı sonlarında Almanya’nın Dresden şehrine dört gün boyunca hedef gözetmeden ağır hava saldırısı yapmışlar; şehir bütünüyle yıkılmış ve şehirde yaşayan tüm canlılar öldürülmüştü. ( 13 -15 Şubat 1945)
6 Ağustos 1945’te Japonya’nın Hiroşima ve Nagasaki kentlerine atom bombası atılmış yaklaşık 300 bin insan kısa sürede yanarak ve boğularak ölmüştü.
1933-1945 yılları arasında Almanya, yaklaşık 6 milyon Yahudiyi gaz odalarında ve ölüm merkezlerinde topluca katletti. Ayrıca 3.3 milyon Sovyet savaş esirlerini, 1.8 milyon Leh kökenlileri ve yüzbinlerce Çingene’yi öldürdüğü belgelenmiştir. Fransa’nın Cezayirlilere, İtalya’nın Libyalılara, Sırpların Boşnaklara ve Balkanlarda Türklere uygulanan soykırım unutulmadı...
Bugün aynı güçler yeniden dünyayı üçüncü dünya savaşı ile tehdit ediyorlar ve özellikle bizim bölgemizde kan akıtıyorlar...
Gündemi bu gerçekler ışığında değerlendirmek gerekiyor.
Özellikle güney komşumuz Suriye’de yaşanan son gelişmeler ülkemizin geleceği açısından son derece önemlidir. Türkiye olarak baştan bu yana Suriye’nin toprak ve siyasi birliğini savunmaktayız. Bu yönde stratejik gelişmeler yaşanmaktadır. SDG’nin merkezi hükümetle yaptığı antlaşma dikkatli takip edilmelidir. “Terörsüz Türkiye” ancak terörsüz bölge ile mümkündür.
Suriye Devleti, kurulduğu günden bu yana etnik ve mezhebi farklılıklar üzerinden parçalanmaya çalışılmıştır. Fransızlar 1920’li yıllarda Suriye’yi dört parçaya bölmüşlerdi. ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi’de yine Suriye’yi parçalamayı planlamış, bu yönde 2011 yılından bu yana kardeş kardeşi boğazlamıştır.
Şimdi Türkiye’nin desteğinde Yeni Suriye Cumhuriyeti Devleti kurulmaktadır.
Başlangıçta bazı gerçekleri ilgililere hatırlatmak isterim.
TÜRKİYESİZ ORTADOĞU TÜRK’SÜZ SURİYE OLMAZ!
Unutmayalım ki Ortadoğu, Türk coğrafyasıdır; Milletimiz bu coğrafyayı 1000 yıl yönetmiştir. 868 yılında başlayan Tolunoğlu Ahmet Bey’in Mısır valiliğinden 1918 yılına kadar çok kısa aralıklar dışında bu coğrafyayı Türk devletleri yönetmiştir. Osmanlı devri kesintisiz 400 yıl. Mısır’ı Kıpçak Türkleri 250 yıl yönetti.
Bugün bu coğrafyanın hemen her bölgesinde soydaşlarımız yaşamaktadır ve ne yazık ki geçmiş Türk asırlarının faturasını canları ile ödemektedirler.
“Yeni Suriye” tanzim edilirken Suriye Türklerinin varlığı ve egemenlik hakları anayasal hukukla garanti altına alınmalı ve Türkiye’nin garantörlüğünde olmalıdır. Türklerin varlığı ve yaşadıkları bölgeler, Suriye’nin coğrafi ve sosyolojik dolayısıyla siyasi bütünlüğünün teminatıdır. Bölgenin ve özellikle Suriye’nin huzuru bu gerçeğin kabul edilmesinden geçer, Türkiye’nin güvenliği de...
Türklerin Suriye’de yaşadığı bölgeler, Suriye toplumunun etnik ve mezhebi farklılıklarının arasında; farklılıkların buluştuğu ve kaynaştığı birer tampon bölge işlevi görür.
Türkler, Suriye’nin dört bölgesinde topluca yaşarlar;
1-Bayırbucak bölgesi; Nuseyrilerle Sünni Araplar arasında...
2-Halep ve Rakka Bölgesi; Kürtler ve Araplar arasında...
3-Hama-Humus Bölgesi; Kuzey güney yolu ve Suriye Çölü ile Akdeniz arasında bir geçiş bölgesi ve Nuseyri inancında olanlarla Sünni Müslümanlar arasında...
4- Şam şehri ve Golan Bölgesi; İsrail ile Suriye arasında...
Suriye Türkleri bu bölgelere diğer topluluklardan daha önceki zamanlarda yerleşmişler ve kesintisiz bugüne kadar dillerini unutmuş olsalar da kimliklerini unutmadan ve unutturmadan varlıklarını devam ettirmişlerdir.
Bir diğer gerçek, Suriye Türkleri, Suriye toplumunun Araplardan sonra ikinci en kalabalık topluluğudur. ORSAM kuruluşunun Dışişleri Bakanlığı’nın desteğinde yaptığı alan araştırmasında Suriye Türklerinin nüfusu 3.5 milyonu geçmektedir. Türkiye ile Suriye arasında yaşanan dostluk dönemlerinde Türklükle ünsiyet kuran insan sayısı çok daha fazladır.
Artık bu coğrafyayı bu coğrafyanın insanları birlikte yönetmelidir. Emperyalistlerin kirli ayakları altında ezilmek, parçalanma tehdidi ile yaşamak kaderimiz olamaz. Çanakkale bunun ispatıdır!
Ancak, SARI BELA(!) geliyorum demez; uyanık olmak zorundayız!
“Su biterse tarım biter”
29 Nisan 2025 Salı 07:00Barış Yalanı(!)
22 Nisan 2025 Salı 07:00'Türkiye'siz Ortadoğu' 'Türk'süz Suriye' Olmaz!
15 Nisan 2025 Salı 07:00Tenzih ederim(!), ancak...
08 Nisan 2025 Salı 07:00Bugün Bayram
01 Nisan 2025 Salı 07:00Geçmiş Olsun(!)
25 Mart 2025 Salı 07:00Tarihi Hatırlatma!
11 Mart 2025 Salı 07:00Korkmalı Mıyız?
04 Mart 2025 Salı 07:00Ali Doğan’ı kaybettik
25 Şubat 2025 Salı 07:00Farkında Mısınız?
18 Şubat 2025 Salı 07:00



