Bir deneyin sonuna geldik

Birkaç ay öncesinde pek çoğumuz, “Bu piyasa bozulmaz, endeks seçimlere 6000 – 7000 -8000’lerde girer” gibi yorumlar yapıyordu. Kişisel fikrim de buydu. Ama birden bire tablo değişti. Neler oldu neler? 

Kuşkusuz deprem ilk sırada. Ama ben bu yazıda insan eliyle yapılanları anlatayım.

Şöyle bir filmi geri saralım ve üzerine tartışalım.

Her şeyden önce o günlerde mevduat faizleri değil 30’lara geçmek, yaklaşmamıştı bile.  

“Aa daha neler biz faizleri mi yükselttik. Şaşırdın sen” herhalde diyenlere, faiz düşürerek nasıl faiz arttırılır konulu yazılarımı okumalarını rica ederim. Defalarca kez bu konuda yazmak zorunda olduğumdan şimdi bu satırlarımı bu içerik ile heba etmeyeceğim. Ama eline mevduatını alıp birkaç banka gezen herkes bu gerçekle karşılaşacaktır. 

Ayrıca yine TL’yi savunmak, teşvik etmek, liralaşabilmek için KKM silahına sarıldık. Başka başka regülasyonlar yapıldı ayrıca. Bankaların yabancı para zorunlu karşılık oranlarının, TL mevduat seviyesinin belirli bir oranın (%60’ın) altına düşmesi durumunda 5 puan arttırılması, 100.000 dolar almak isteyenin velisi ile merkezden izin kâğıdı alması gibi… Merkez Bankası’nın Kapalıçarşı’ya zırhlı ile gitmesi, döviz makaslarının açılması gibi. 

Bunlar serbest piyasada olmaz. Olamaz. 

Rasyonel iktisatçılar da “Olmaz böyle” diyor. “Nasıl olmaz?” diye sorduğunuzda da artık uzun uzun açıklamıyorlar. 

“Oluyor mu?!” diyorlar konu kapanıyor. 

Uygulanan politikaların iyi niyetli bir deneme olduğundan yana elbette bir şüphem yok. 

Bu model ile Türkiye’nin en önemli sorunu olan cari açık sorununun kaldırılacağı iddia ediliyordu. Ama gelinen noktada kurda yaşanan bu kadar yükselişe rağmen yıllıklandırılmış cari açık 55 milyar dolar seviyesinde. 2023 yılının ilk 2 ayındaki cari açık, 19 milyar dolar düzeyinde ve bu açığın 14 milyar doları Merkez Bankası’nın rezervlerinden karşılanmış durumda. Yani sonuçları itibariyle deneyin başarısız olduğu, artık sonlandırılması gerektiği de ortada. 

Yakında seçim var, seçim ikinci tura kalacak mı? Kalırsa iki tur arasında piyasanın ateşi nasıl dengede tutulur ondan emin değilim. 

Diğer yandan seçim sonucu ister bir iktidar değişikliği getirsin, ister aynı yapı devam etsin öyle ya da böyle sürdürülebilir bir politika setine geçilmesi gerekecek. 

Bir politika seti diyorum, çünkü bu artık sadece para politikası üzerinden tartışabileceğimiz bir durumu çoktan geçti. 

Çok ağır bir deprem geçirdik. Ve belki de daha ağırını bekliyoruz sırada (Farkında mısınız? Hazırlanıyoruz yazamadım bekliyoruz yazdım)… Ama hâlâ bambaşka şeyleri tartışıyoruz. Bakanlığı var ama bir bayındırlık faaliyeti yok ortada.

Çiftçi toprağını ekmekten vazgeçiyor, terk edip gidiyor. 

Tüm dünyada gıda fiyatları gerilerken bizde arşa uzanıyor, tarım alanlarımızı hor kullanıyoruz, yabancıya satıyoruz, imara açıyoruz, Çok çok acil bir tarım reformu yapalım demiyoruz da torba yasa ile “2 yıldır kullanılmayan tarım arazilerini satalım” fikrini oylamaya sunuyoruz. 

Kerim Rota’dan bir alıntı ile devam etmek istiyorum. Şu aşamada bizim “3’lü açığımızı” kapamamız gerekiyor. 

Sayıyor Kerim Rota: 

Cari açık. Bütçe açığı. Güven açığı. 

Cari açık da bütçe açığı da kapanır. Ama güven açığı öyle mi ya? Güven açığı kapanmadan yabancı yatırımcının gelmesi olanaksız. 

Yabancı yatırımcının, ama sıcak para, ama asıl doğrudan yatırım olarak gelebilmesi için; her sabah başka bir regülasyonla uyanmayacağına emin olması lazım.

Kuralların herkes için adil ve aynı olduğu konusunda kuşku duymamalı.  

Ekonomiyi verilerden, rakamlardan takip edebilmeli gözlerdeki ışıltı yerine. 

Bir hukuk reformu yapmamız şart.

OECD ülkeleri arasında bir sıralama yapılıyor. Okuduğunu anlama konusunda listeye parmağınızı koyduğunuzda sayfanın sonuna kadar sürüyerek mürekkebe batıyorsunuz ama eğitim reformundan bahseden yok. 

Evimizde tanımadığımız bilmediğimiz milyonlar yaşıyor. Kayıt kuyut yok. Göçmen politikasının esamisi okunmuyor. 

Yani özetle; en acil şekilde, doğru bir politika seti ile hep beraber sokmalıyız elimizi taşın altına. 

Not: 

Yazıyı gazete ile paylaşmadan önce arkama yaslanıp bir kez daha okuyayım dedim. Bir de baktım ki, borsa anlatayım niyetiyle başlamış sonra baya baya dertleşmişim sizinle. Ama madem fark ettim, iki cümle oraya da değineyim. Ben borsanın önümüzdeki günlerde de cazip olmaya devam edeceğini hâlâ düşünüyorum. Bizim şirketlerimiz çok kıymetli. Fırtına dindiğinde gemiyi limana sağ salim yanaştırmak için biraz sabır gerekli. Kredili işlem yapmamak burada dümeni rahat tutmanın en kolay yolu. Ve elbette her zaman söylediğim gibi hikâyesi olan sektörün hikâyesi güçlü olan şirketine ortak olmalı…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mine Uzun Arşivi