Müfredat değil hesap kabarık

Eskiden iyi bir eğitim için çocuklarımızı iyi öğretmenlerin ellerine teslim etmek yeterliydi. İyi öğretmenler de öyle çok uzaklarda falan değil, hemen yan sokakta mahalledeki okuldaydı.

Çocuklar okuldan çıkıp dakikalarca servisle yol almaz, ders zilini duyan ekmek arası peynirli domatesli sandviçini kapıp okula koşardı. Apartman görevlisinin çocuğu da, 8 numaradaki sanayici Ömer abinin çocuğu da aynı okula giderdi. İlk bakışta kim zengin kim yoksul anlaşılmazdı. Çünkü önlük giyerdik. Standart. Herkeste aynı siyah önlük aynı beyaz yaka vardı. Okul bitince arabalarla taşınıp voleybol basketbol kursuna gitmezdik. Sokakta arkadaşlarımızla oynardık. Anne babalarımız istemediğimiz halde bizi piyano kursundan bale dersine taşımazdı. İyi eğitim aldık bizler. İyi öğretmenlerin elinde yetiştik. Kimimiz meslek öğrendi lisede, kimimiz edinmek istediği meslek için yürüyeceği yola hazırlık yaptı. Başarılı çocuklar da olduk. Mutlu çocuklar da.

Mahalle okullarının çoğu imam hatip liselerine döndü. Müfredat desen içler acısı. Meslek lisesi zaten kalmadı. Anne babalar önce dershane, özel öğretmen sonra özel okul peşinde koşuyor. Okullar da velilerin banka hesaplarına.

Türkiye’de özel lise ücretleri artık sadece “yüksek” değil, alenen uçmuş durumda. Kimi okullarda yıllık eğitim bedeli 400 bin TL’yi, hatta bazı “marka okullarda” milyon TL’leri aşmış durumda. Üstelik bu fiyat sadece “eğitim bedeli”. Yemek, kitap, kıyafet, servis gibi kalemlerle birlikte, tutar çok daha yükseliyor.

Gerçek şu ki, birçok özel lise artık eğitim kurumundan çok lüks bir hizmet sektörü gibi çalışıyor. Eğitim, bir ideal olmaktan çıkmış; tıpkı bir AVM'deki markalı mağazadan alışveriş yapmak gibi. Çocuklarımıza “gelecek satın alıyoruz” güya ama bu geleceğin içi çoğu zaman boş.

Verilen paralar öğretmenlere gitse daha az acıyacak içim. Birçok özel okulda öğretmenler asgari ücretin bir parça üzerinde maaşlar ile çalışıyor. Parayı ödeyen veli, içeri giren öğrenci ve içeride ezilen öğretmen var.

Diğer yandan, yaşlanan nüfusa karşın çocuk sahibi olmak özendiriliyor. Arkadaş bu ana babalar nasıl kaldırsın bunca yükü. Asgari ücrete yakın bir yerde neredeyse eşitlenmekte olan maaşlarla hangi okulun parasını ödesin bu insanlar? Ne yesin, ne içsinler?

Geçtim asgari ücretle çalışan insanları, bugün vayyy iyi kazanıyor denilen, beyaz yakalı 150 bin lira maaş alıyor desen, ana baba, iki kişi çalışan bir eve giren 300 bin liranın kaç lirası ile kira ödensin, kaç lirası okul taksitine ayrılsın? 1 milyon lira olmuş okul ücreti, ayda 85 bin lira yer. Bir kişinin maaşı sırf kira ve çocuğun okuluna gider. Yalnız dikkat çekerim bu ailenin tek çocuğu var.

Siyasiler her konuşmalarında anayasayı değiştirmek istiyorlar ya “Eğitimde fırsat eşitliği” mesela bir anayasa maddesi. Uygulansa ne hoş olur değil mi?

Türkiye’de eğitimin ticarileştirilmesine artık “dur” deme zamanı geldi. Özel okullarda şeffaf denetim kurulmalı, öğretmenler güvenceli çalışmalı. Eğitim, parayla alınan bir hizmet değil, devlet güvencesiyle herkesin hakkı olan bir temel hak olmalı. Yeniden! Acilen!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mine Uzun Arşivi