Bu acı uzun sürmesin, tek dileğimiz bu…

Bazı parametreleri okurken anlamlandırmada zorluk çekiliyor. Mesela, geçen hafta Merkez Bankası'nın rezervlerindeki düşüş ile DTH’lardaki düşüş neredeyse aynı seviyede. Dolayısıyla aklımıza şu geliyor:

Yurt içi yerleşiklerin döviz mevduatındaki azalma, illa TL’ye döndüklerini göstermiyor. Aksine, döviz olarak mevduatı çekip başka bir yerde park ettiklerini de gösteriyor olabilir. Reçeteye olan güvensizlik zirve yaptıkça bu sürecin devam edeceğini düşünüyorum. Yani olumlu gibi görünen rakamların ummadığımız bir olumsuzluğu işaret etmesinden hep endişe edeceğiz.

Yine “Ekim veya kasımda sıkıntı olacak” söylentileri başladı. Bir şeylerin konuşulması, gerçekleşmesinden bazen daha büyük tahribat yaratıyor. Ekonomi yönetiminden herkes şikâyetçi ancak yaratılmış olan suni algının tersine döneceği korkusundan, henüz bir değişiklik düşünülmüyor besbelli. Ancak herkes geri sayımın başladığını biliyor.

Bütçe gerçekleşmeleri ve faiz ödemelerinin bütçedeki payının sürekli yükselmesi, sadece para politikasının değil, maliye tarafının da aksadığını bizlere gösteriyor. Kendilerine tanımlanmış alanda enflasyonu düşürmeye çalışan ekonomi kurmaylarının en baştan şu iki seçenekten birini tercih etmeleri daha mantıklı olurdu:

  1. “Bu şartlarda çalışamam” deyip göreve hiç talip olmamak
  2. “Bu şartlarda enflasyonu ancak ve ancak kademeli olarak düşürebiliriz” diyerek daha rasyonel ve uzun soluklu bir reçete yazmak

Birinci seçenek için artık çok geç. Ancak ikinci seçenek için geç değil. Fakat ekibin, ikinci seçeneği yenilgi gibi göreceklerini söyleyebilirim. Zaten reçete değişikliğini siyasete anlatmaktan çekineceklerini de tahmin etmek zor değil. Daha önceki ekonomi yönetimlerini suçlayarak ve medyadaki destekçilerine yazılar yazdırarak bu süreci atlatmaya çalışıyorlar.

Dolayısıyla bir süre daha bu acıyı çekeceğiz. Umarım çok uzun sürmez.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Emre Alkin Arşivi