
Mehmet Şandır
Kıyamet Yakın
BENCE; görünen köy kılavuz istemez.
“Küresel bir savaş” ihtimali aylardır hemen herkes tarafından konuşuluyor, yazılıyordu. Hani bir söz vardır “sağır sultan bile duydu” diye, aslında İran yöneticileri hariç hepimiz biliyorduk; Emperyalist Batı’yı Filistin/Gazze kesmez(!)
Ve nihayet beklenildiği gibi oldu; İsrail, daha öncekilerden farklı olarak İran’ın nükleer tesislerine saldırdı. İsfahan'daki Natanz ana uranyum zenginleştirme merkezi ve Fordo nükleer tesisini hedef aldı; Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu Başkanı Rafael Mariano Grossi, “Gelişmeler derinden endişe verici, Natanz'da İran'ın yüzde 60'a kadar zenginleştirilmiş uranyum ürettiği Pilot Yakıt Zenginleştirme Tesisi'nin yer üstü kısmı imha edildi" diye açıklamada bulundu. Yeraltındaki yapının da etkilendiği iddia ediliyor.
İsrail, İran’ın başta Genelkurmay Başkanı ile Devrim Muhafızları Ordusu Komutanı olmak üzere askeri bürokrasisini ve nükleer konusunda uzman bilim insanlarını öldürdü.
Şimdilik siyasilere dokunmuyor; ancak rejimi değiştirmekten bahsediyor.
İsrail, saldırıyı, Şii İslam dünyasının özel anlamlı bir günü olan Gadir-i Hum Bayramı sabahında; sabah ezanları saatinde başlattı; 200 adet F-35 savaş uçağı ve dron’larla İran’ın nükleer tesisleri başta olmak üzere havalimanlarını, üst düzey yetkililerin evlerini, petrol üretim tesislerini ve savunma sanayi tesislerini vurdu.
Netanyahu, “Operasyon gerektiği kadar sürecek” diyor.
İran’ın nükleer bomba sahibi olmasına asla izin vermeyiz” diyen Trump, başta olmak üzere Avrupa’nın birçok devleti İsrail’e arka çıkıyor.
Batılı ajanslara göre; İsrail bu saldırıya 8 ay hazırlanmış; Önce Tahran’ın yakın çevresinde dron üssü kurmuş ve Mossad komando güçlerini, silah sistemlerini ve hassas füzeleri İran içinde gerekli yerlere yerleştirmiş. Dron’lar gece yarısı İran’ın karadan karaya füze savunma rampalarını vurarak hava savunmasını etkisiz hale getirmiş. Böylece İsrail savaş uçakları hiçbir engelle karşılaşmadan hedeflerine ulaşmışlar.
İnsanlığın yüzkarası soykırımcı İsrail’i öncelikle nefretle kınıyorum.
Ancak bir gerçek daha var; dünya petrol ve doğalgaz rezervlerinin büyük kısmına sahip olan İran; yönetimi, savunma gücü özellikle de hava kuvvetleri ve istihbarat teşkilatı “kalıbının adamı” değilmiş; intikam nutukları atarak meseleyi geçiştiriyorlar.
Soydaşlarımızın ülkesi olan İran, bugün çaresiz, sahipsiz, celladının insafına sığınmış; zelil durumda; ülkeyi bu duruma düşüren yöneticiler tüm ülkelere örnek olsun; Ortadoğu’yu karıştırmak için Hizbullah ve Haşdi Şabi gibi örgütlere milyarlarca dolar harcayanlar bugün kendi canlarını dahi koruyamaz duruma düştü...
İran’ın bu durumu, Türk ve İslam dünyasının utancıdır, üzüntüsüdür!
İran, küresel petrol tüketiminin yaklaşık beşte birinin taşındığı Hürmüz Boğazı’nı kapatırız tehdidinde bulunmuştu; başarabileceğini zannetmiyorum. İsrail ve Batı’nın durdurulamaz saldırganlığı önünde Gazze’den sonra İran da perişan olacaktır! Allah yardımcıları olsun.
İsrail ve emperyalist Batının azgınlığını ancak bir kıyamet önleyebilir; bu da üçüncü Dünya savaşıdır. Yirminci yüzyılda böyle olmuştu; İngiliz sömürgeciliğini, Alman ırkçılığını ve Rus yayılmacılığını ancak iki dünya savaşı durdurabilmişti. 1914’te başlayıp 1945’te Japonya’ya atom bombası atılması ile son bulan küresel savaş, tüm dünyaya kıyameti yaşatmış, yüz milyonlarca insan hayatını kaybetmişti.
Bugün, 1914 öncesi şartları yaşıyoruz!
Kıyamet süreci başlamıştır.
İsrail’i ve ABD’yi artık hiç bir güç durduramayacaktır.
Avrupa, Afrika ve Amerika kıtalarını tüm kaynakları ile tüketen emperyalist/sömürgeci Batı, şimdi gözlerini Ortadoğu’nun enerji kaynaklarına ve Asya’nın doğal kaynaklarına dikmiştir; hedefte Ortadoğu, Rusya, Orta Asya ve Çin bulunmaktadır.
Bu coğrafyanın kapısı Anadolu’dur. Türkiye, jeopolitiği ile belirleyici güçtür; Bu belanın(!) bize bulaşması ihtimaline karşı Türkiye ne yapmalı, nasıl hazırlanmalı?
Bu sorunun cevabı “dünde” aranmalı; atalarımız 1914 öncesi yani Birinci Dünya Savaşı öncesinde ve sonrasında ne yapmış; hangi strateji ve politikalar takip edilmiş; uzmanlar, danışmanlar, ilim adamları bu soruların cevaplarını günümüz şartlarını da dikkate alarak yani güncelleyerek belirlemeli ve ülke yöneticilerine ulaştırmalıdırlar.
Harb-i Umumi denilen Cihan Savaşı sonunda yıkılan dünya düzeninden bir tek Türk Milleti, savaşın galiplerine (günümüzün küresel güçlerine) karşı “Çanakkale’yi geçilmez kılmış”, milli mücadeleyi vermiş, başarmış ve bağımsız devletini kurmuştur, kendi hukukunu dikte ettirmiştir; Lozan Antlaşması budur...
Atalarımız bunu nasıl başarmıştır; bunu yeniden hatırlamalıyız, hatırlatmalıyız!
Atatürk örneği bize yeter!