Kutlasak mı, kutlamasak mı?

Geçenlerde arkadaşlarımla aramızda konuşuyorduk; “Sevgililer Günü kutlayan kaldı mı?” diye. Aslında neden olmasın? Delice bir tüketim çılgınlığına kapılmadıktan sonra insanların aşkı kutlaması, bunun için de her fırsatı değerlendirmesi güzel bir şey…

manset.jpeg

Tam da bunu düşünürken posta kutuma düşen bir bilgi: mobil uygulama pazarlama analitiği platformu Adjust, insanların Sevgililer Günü zamanı neleri aradığını, neleri telefonuna indirdiğini araştırmış, bulgular eğlenceli! Mesela restoran rezervasyonu uygulamalarının kurulumları, 14 Şubat'ta son dakika rezervasyonlarıyla birlikte %156 artış göstermiş. Yemek tarifi uygulamaları da Sevgililer Günü yaklaştıkça ciddi büyüme kaydetmiş. Dışarıdan yemek söylemeye yarayan uygulamalarda da %27 artış olmuş.

Demek ki aşkı en çok yemekle kutluyoruz, iyi de yapıyoruz aslında. Zor zamanlar geçiriyoruz dünyaca ama demek ki umudu da elden bırakmıyoruz, onun için de biraz çabalamak gerekiyor. İnsanlar sevdiğiyle en azından evinde güzel bir yemek yemeye, özel bir günde restorana gitmeye hala gayret ediyor.

giris.jpeg

Bu akşama özel bir şarap da açabilirsiniz. Hatta mümkünse klişeler boşuna klişe olmamıştır diyerek size şampanya diyorum. 1829 yılından bu yana Fransa’nın Champagne Bölgesi’nde – ki bu bir apelasyon adıdır ve her köpüklü şarap üreten ona şampanya diyemez; sadece Fransa’nın bu bölgesinde üretilen ve kriterlere uyan içkilere şampanya denilebiliyor – üretim yapan büyük şampanya evlerinden biri olan Bollinger’ı 1940’lardan 70’lere dek yöneten savaşlar, ölümler görmüş Elisabeth Bollinger şampanyaya dair en güzel sözü söylemiş kişidir, şöyle diyor: “Mutluyken de mutsuzken de şampanya içerim. Bazen yalnızken de içerim. Yanımda birileri varsa mutlaka içerim. Pek aç değilsem şampanyayla oyalanırım, açken zaten şampanya içerim. Onun dışında pek içmem, susamadıysam tabii.”

Şampanya o kadar güzel, o kadar özel, o kadar zarif bir şaraptır ki, işin mizahı bir yana, her ana, her ruh durumuna uyabilir. “Şampanyayı nereden bulalım?” diyorsanız, yerli köpüklü şaraplarımızdan biri, İspanyolların Cava’ları veya İtalyan’ların Prosecco’ları da iş görecektir. Aperatif mi alacaksınız, yemeğin yanında mı yudumlayacaksınız; buna karar verip daha hafif veya daha gövdeli, daha dolgun şaraplara yönelebilirsiniz. Mesela Doluca’nın DLC Playa’sı yemekten önce güzel bir başlangıç olarak yudumlanabilir. Vinkara’nın Yaşasın rozesi hafif yemeklere eşlik edebilir.

ampanya.jpeg

Her yol Dry Martini’ye çıkar!

Likörler de genel olarak Sevgililer Günü’ne uyan içkiler. Tabii genel olarak tatlımsı likörlerden söz ediyoruz burada. Gözlemlediğim kadarıyla kadınlar vermutu oldukça seviyor. Çoğu kişinin marka adıyla – Türkiye’de çoğunluk “Martini”de ama “Cinzano” da bilinen markalardan biri- bahsettiği vermut aslında bazında şarap ama alkol eklenerek “güçlendiriliyor” ve bol miktarda ot ve baharatla lezzetlendirilerek elde ediliyor. Türleri itibariyle de biraz karışık gibi çünkü beyazı da kırmızısı da tatlısı da seki de var. Bianco, beyaz, Rosso kırmızı vermut. Dünya üzerindeki milyonlarca insan gibi benim de favorim olan ve boşuna bir klasik olmamış dedirten Dry Martini kokteyli de sek beyazın cinle karıştırılmasıyla yapılıyor.

Şimdi bir an düşündüm de; Sevgililer Günü pembedir, tatlıdır demeyi bırakıp birer Dry Martini mi hazırlasak?.. Neden olmasın; maksat sevgiyi kutlamaksa en güzeli birlikte bir şeyler yapmak, eğlenmek, güzel bir anı bırakmak değil mi? O halde çok basit görünse de maharet isteyen birer Dry Martini hazırlayın birbirinize, bakalım kiminki daha çok beğenilecek? Sonra da kadehler mutluluğa kalksın.

kutu-cova-pasticceria-maritozzo.jpg

Gelelim alternatiflere:

  • 1800’lerden beri hizmette olan Milanolu Cova Pastanesi İstanbul’da İstinye Park’ta bir şube açtı. Cova’nın imza tatlısı olarak öne çıkan, sade ve ahududulu krema seçenekleri olan klasikleşmiş Maritozzo Sevgililer Günü’nde denenebilecek bir pasta olabilir. Tabii birbirinden güzel başka pastaları, çikolataları da var. Bu arada, Cova’nın baş pasta şefi Eduardo Gadda 10 Şubat haftasında kendisi de İstanbul’a gelip, pastaları ekiple beraber hazırlayacakmış.

kutu-cova-pasticceria-torta-rose.jpg

  • “Yemeli içmeli kutlamayı zaten yapıyoruz, daha anlamlı bir armağan arıyorum” diyorsanız; Çekül’ün, bir insanın bir yıl boyunca tükettiği doğal kaynakları temsil etmesi açısından “7 Ağaç Ormanları Programı” olarak adlandırdığı kampanya kapsamında fidan dikebilir, bunu sevgilinize armağan edebilirsiniz. Size özel bir hediye kartı da yapıyorlar. 1992 yılında başlatılan ağaçlandırma programı ile 4 milyondan fazla fidan toprakla buluştu. Destek olabiliriz.

Pestisitte son durum

Yaklaşık bir yıldır konuştuğumuz, pestisit ve aflotoksin gibi kalıntılar nedeniyle Avrupa Birliği’nden dönen gıda ürünlerimize son olarak çekirdeksiz kuru üzüm eklendi. Büyük miktarda kuru üzüm, AB sınırından geri döndü. Konuya artık ciddi tedbirler almak gerekiyor. Gerçi geçtiğimiz günlerde Tarım ve Orman Bakanlığı yeni denetimleri duyurdu, buradan hasat öncesi kontrollere odaklanılacağını anlıyoruz. Bu denetimler zaten yapılıyordu ancak sıkılaştırılan bir program söz konusu. Özellikle dikkatimi çeken, 2023-2024 yıllarında yapılan denetimlerde olumsuzluk tespit edilen ve RASFF (The Rapid Alert System for Food and Feed)- Gıda ve Yem için Hızlı Uyarı Sistemi - bildirimi alan üreticilerden 2025 yılında rutin program dışında da denetim amaçlı numune alınacak olması. Demek ki bu üreticileri daha yakından izleyecek il ve ilçe tarım müdürlükleri.

Türkiye’de kullanımı yasaklı olan bir ilaç kullanımı varsa tüketiciye sunulacak tüm ürün de imha ediliyor. Kullanımına izin verilen ama üst limitleri aşan bir ilaç kullanımı tespit edilirse, o ürünün hasadının geciktirilmesi söz konusu oluyor. Zaten pestisitte en büyük sorunlardan biri de ilaçlama sonrası bitkiye yeterli vaktin bırakılmaması ve standart süreden önce hasat yapılması. Çiftçiler ekonomik nedenlerle, finansal baskı altında kaldıkları için bunu yapmak zorunda kaldıklarını da söylüyorlar çoğu zaman.

Son olarak, tarımda zirai ilacın azaltılmasına dönük araştırmaların da destekleneceği duyuruldu. Elbette çok olumlu bir haber, hangi projelerin desteklendiğini, ne gibi iş birlikleri yapılabileceğini ve geniş kitlelere yayılabilecek uygulamaların neler olacağını bizler de takip etmek ve öğrenmek isteriz, zira pestisit konusu toplumu en çok endişelendiren ve öyle de olması gereken konulardan. Ne yersek oyuz, neticede…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Esin Sungur Arşivi