Nazım’ın Mehmet’i…

“Karşı yaka memleket, sesleniyorum Varna'dan, işitiyor musun? Memet! Memet! Karadeniz akıyor durmadan, deli hasret, deli hasret, oğlum, sana sesleniyorum, işitiyor musun? Memet! Memet!”

Nazım Hikmet’in sürgünde yaşarken, Münevver Andaç’tan olan oğlu Mehmet’e özlemini dile getirdiği şiirdi bu.

1961 Ağustos’unda annesi Münevver ile birlikte babasına kavuşmak için Polonya’ya gittiğinde 10 yaşındaydı Mehmet. Babasını görmek için binbir güçlükle Polonya’ya ulaşan Mehmet, Lehistan topraklarına ayak bastığında kendisini kundakta bırakıp giden babasıyla yeni bir hayat kurmayı hayal etmişti.

Ama hiç beklemediği bir Nazım’la karşılaştı. Küba’dan Polonya’ya dönmüş olan Nazım, Münevver’i ve Mehmet’i Varşova’da havaalanında karşılamadı. Sadece kaldıkları otelde ziyaret etti. Çünkü artık Nazım’ın Vera’sı vardı. Münevver’i ve Mehmet’i Polonyalı dostlarına emanet ederek Moskova’ya götürmedi. İşte bu nedenle hayatı boyunca sadece 15 gün görebildiği babasına karşı öfke doluydu Mehmet, adını bile anmak istemedi, hatta nefret ettiği bile söylendi.

nazim-ogluna-hasretle-bakarken.jpg

Hayat 1970’lerden sonra Mehmet’i Fransa’ya götürdü. Ressamdı ve ömrünün sonuna kadar Fransa’da yaşadı. 2018’de 67 yaşında bu hayattan göçtüğünde arkadaşları ona, ölüm ilanında hayranı olduğu ve 1961 yılında vefat eden ABD’li oyuncu Gary Cooper’ın fotoğrafını kullanarak veda etti.

Tüm dünyanın adını bildiği babasının adını ağzına almak istemeyen oğul Mehmet Nazım, sanat yaşamı ve üslubu ile Türk Çağdaş Sanat Tarihi’nde önemli bir kavşakta yer alan sanatçıdır. Mehmet Nazım’ı bu hafta konuk etmemizin nedeni, Ankara’nın en bilinen galerilerinden Siyah Beyaz’ın ikinci nesil yöneticisi Sera Sade’ye bırakmış olduğu, farklı dönemlere ait serilerden oluşan sergisinin açılmış olması.

Mehmet Nâzım’ın 1985-2000 arası dönemine ait bu eserler, dört farklı seriden oluşuyor. Kısas-ı Enbiya (1985), Loncalar Geçerken (1989), Oryantalistler (Les Orientalistes, 1993-1995) ve Yıldızlar (1995) isimli seriler, Ortadoğu’nun toplumsal yapısı üzerinde güçlü etkileri olan anlatıların izlerini taşıyor. Devamını, Siyah-Beyaz’da 15 Şubat’a kadar sürecek bu solo serginin tanıtım metninden okuyalım:

mehmet-nazim-eseri.jpg

“Osmanlı İslam kültürünü merkeze aldığı okumaları ve sembolik ifadelere yer veren kompozisyonları ile döneminin önemli temsilcileri arasında yer alan Mehmet Nazım, tuval ve kâğıt üzerine yağlı boya, akrilik ve mürekkep kullandığı eserleri ile ön plana çıkıyor. Figürleri yorumlama biçimi ve renk kullanımı, eserlerinde öne çıkan diğer unsurlar olurken parçalanmış beden formlarında el, ayak, kafa gibi uzuvlarda vurguyu arttırarak anlatıyı kuvvetlendiren bir perspektif yaratıyor. Eserlerindeki kavuk, asa, parmak, yıldız formlarını birer sembol olarak kullanan Mehmet Nazım’ın dönemleri ve serileri arasındaki ortak dil, bu sergide bir araya geliyor. Sanatçının renk paletinden yola çıkılarak oluşturulan sergi kurgusu, kronoloji bölümünün yer aldığı alt salonda devam ediyor. Mehmet Nazım ile Faruk Sade’nin arkadaşlığı ve ortak tarihleri etrafında kurgulanan kronoloji bölümü, video ve fotoğraflarla oluşturulan kapsamlı bir izlek sunuyor. Münevver Andaç, Mehmet Nazım ve Faruk Sade’ye ithafen, Dr. Necmi Sönmez editörlüğünde hazırlanan “La Vie immédiate: Mehmet Nazım 1” isimli kitap, bu serginin odak noktası oluyor. Sanatçının 1985-2000 arası dönemini kapsayan kitapta yer alan tüm eserler sergide yer alıyor.”

Önceki ve Sonraki Yazılar
Uğur Ergan Arşivi