Türkiye’nin Kurtulamadığı Bağırış

17 Ağustos 1999 Gölcük

23 Ekim 2011 Van

24 Ocak 2020 Elazığ

30 Ekim 2020 İzmir

6 Şubat 2023 Hatay

Arada can kaybının yaşanmadığı ya da panik nedeniyle yüksekten atlama sonucu ölenlerin, yaralıların olduğu depremleri yazmadım. Örneğin bu yılın 23 Nisan’ın da İstanbul’u korkutan 6.2 şiddetindeki deprem gibi…

Son olarak Balıkesir-Sındırgı’daki deprem.

Yukarıdaki liste ve Anadolu coğrafyasının dört bir yanında sıklıkla yaşadığımız küçük-orta ölçekli sarsıntıların gözümüze soktuğu bir gerçek var:

Bu ülke deprem bölgesi! Bundan kaçış yok!

Ama 17 Ağustos’un üzerinden 26 yıl geçmiş olmasına rağmen hala öğrenmediğimiz, öğrenmek istemediğimiz bir başka gerçek daha var:

Öldüren deprem değil, depreme dayanaksız yapılar…

Yani malzemeden çalınarak inşa edilmiş evler, siteler...

Devletin artık kılcal damarlarına kadar girmiş rüşvet karşılığında sahte evraklarla, yapıların depreme dayanaklı olduğunu gösteren beyanlar…

Yolsuzluk, denetimsizlik, kadercilik…

Daha geçen hafta yazdık, Rusya’nın Kamçatka yarımadası açıklarında meydana gelen 8.8 şiddetindeki depremde kimsenin burnunun kanamadığını.

Japonya sık aralıklarla 6.1’lik deprem yaşıyor, insanlar hiçbir şey olmamışçasına işine, gücüne bakıyor.

Ama bu ülkede 6.1’de bile binalar çöküyor, insan ölüyor.

Ve her deprem sonrası enkazların başında avazımız çıktığınca başlıyoruz yine bağırmaya:

“Sesimi duyan var mı?”

1999 öncesinde de sonrasında da hep aynı ses.

Peki sadece deprem sonrası mı duyuyoruz, haber programlarına da fragman olan bu bağırışı?

Ne yazık ki, hayır.

AKP iktidarının adliye koridorlarından da aynı ses yükseliyor.

Tek bir farkla.

Doğal depremlerde dışarıdan enkaza “Sesimi duyan var mı?” diye bağırılırken, adalet depremlerinde bu ses enkaz altından yükseliyor.

Hem de çok uzun süredir.

Cumhuriyet tarihinin en inanılmaz adalet enkazlarının altında kaldığımızı hangi sağduyu sahibi insan inkar edebilir?

FETÖ’nün tezgahladığı adalet depremlerini unutacak mıyız?

19 Mart siyasi darbesinin daha kaç artçısını yaşayacağız?

Neyse fazla canınızı sıkmayayım.

İmralı’ya uzatılan kurtarıcı el, umarım kısa zamanda Silivri’deki adalet enkazına da uzatılır.

Umarım!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Uğur Ergan Arşivi