Yağız Kutay
100 YILLIK İMZA
Azerbaycan ile Ermenistan arasında imzalanan barış anlaşması, 35 yıllık çatışmayı sona erdirirken Güney Kafkasya’nın ekonomik ve jeopolitik haritasını kökten değiştirmeye hazırlanıyor. Trump’ın Beyaz Saray’da yürüttüğü müzakereler sonucunda Zengezur Koridoru artık dünyada “Trump Rotası” olarak tanınıyor. Adı bile, bundan sonra bu hattın nasıl şekilleneceğini gösteriyor.
Zengezur Koridoru yalnızca bugünün değil, yüzyıllık bir tarihin mirasıdır. Alat–Şerur ve Mincivan–Culfa demiryolu hattı üzerinde yer alan bu güzergâhın inşasına 1916’da, Birinci Dünya Savaşı sırasında başlandı. Azerbaycan Halk Cumhuriyeti döneminde, 1 Haziran 1918’de tüm demiryolları “Azerbaycan Demiryolları” çatısı altında toplandı. Nahçıvan’ı ana karaya bağlayan hat 1941’de tamamlandı. SSCB döneminde bile Azerbaycan kontrolünde kaldı. 33 yıldan uzun süredir kapalı olması, Azerbaycan’a dev ekonomik kayıp yaşattı; 16 istasyon ve 200 kilometreden fazla demiryolu tahrip edildi.
Bugün planlanan Zengezur Koridoru, bu tarihi hattı yeniden canlandıracak. 43 kilometrelik güzergâh, yılda 15 milyon ton yük taşıma potansiyeline sahip. Orta Asya–Avrupa transit süresini 15 saat kısaltacak ve küresel ticaretin yaklaşık 100 milyar dolarlık kısmının rotasını değiştirecek. Hazar gazı ve petrolünün Rusya veya İran’a uğramadan Türkiye üzerinden Avrupa’ya ulaşması, hem hız hem güvenlik avantajı sağlayacak. Bu, Azerbaycan ekonomisine ek ihracat geliriyle GSYH’de %2’lik artış anlamına geliyor.
Koridorun güvenliğinde Azerbaycan ve Türkiye’nin aktif rol alması, yalnızca iki ülke arasındaki ekonomik entegrasyonu pekiştirmekle kalmayacak; Avrupa’nın ticaret haritasını değiştirerek Türkiye, Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan’ı içine alan, Rusya’nın karşısında Büyük Avrupa Projesi’nin (BAP) ilk adımını oluşturacaktır. Bu entegrasyonun omurgası, Aliyev–Erdoğan hattındaki uyum. İki liderin siyasi iradesi olmadan bu hattın güvenliği sağlanamaz, bölgesel entegrasyonun stratejik yönü inşa edilemez. BAP, Güney Kafkasya’yı Avrupa’nın enerji ve ticaret ağlarına entegre eder, Batı’nın arz güvenliğini artırır, Türk dünyasını Avrupa’dan Çin’e uzanan kesintisiz bir hatta bağlar ve Türkiye ile Azerbaycan’ı Avrupa’nın doğu kapısındaki kilit taş haline getirir. Bu vizyonun yanında, Gürcistan üzerinden geçen Bakü–Tiflis demiryolu da Türkiye’nin stratejik sigortasıdır; öz yatırım ile bölgeye ulaşan alternatif bir hat olarak ihmal edilmemelidir.
Bütün fırsatın yanında kritik bir gerçek var: Nihai anlaşma yürürlüğe girdiğinde, koridorun geliştirilmesi ve işletme hakkı ABD’ye verilecek. Kâğıt üzerinde yatırım güvencesi ve modern altyapı demek olsa da aynı zamanda stratejik kontrolün Washington’da kalması anlamına geliyor. İleride koridorun bir diplomatik baskı aracı olarak kullanılma riskini ve ABD’nin güvenlik gerekçesi öne sürerek bölgeye asker indirme ihtimalini barındırıyor.
2020’deki üçlü ateşkesle koridorun denetimi Rusya’ya bırakılmıştı. Rusya, kontrol mekanizmasını etkin şekilde kullanamadı, Azerbaycan’ın şartlarını Ermenistan’a kabul ettiremedi. Savaş sonrası hem Ermenistan hem de Azerbaycan Moskova’dan uzaklaşarak AB ve ABD ile ilişkilerini güçlendirdi, Rusya’ya bağımlı olmadığını gösterdi.
Gelinen noktada, Zengezur Koridoru’nun son durumu, Rusya’nın Güney Kafkasya’daki son büyük kartını da elinden alarak Moskova’nın “Kuzey–Güney Koridoru” projesini etkisiz kıldı. ABD kontrolü, Rusya ile İran arasındaki kara erişimini de zayıflatacak. Böylece Rusya, İran ve Çin güç kaybederken Türkiye ve Azerbaycan bölgesel güç merkezine dönüşecek.
Doğru yönetilirse Zengezur Koridoru, Azerbaycan’ı Orta Asya ile Avrupa arasında vazgeçilmez bir lojistik ve enerji merkezine dönüştürür. Ancak avantajı korumak için yolu sadece kullanmak yetmez; kontrolünü de elimizde tutmamız gerekir. Aksi takdirde, ata toprağına başkasının çizdiği rotada ilerleyen bir misafir oluruz.