Mehmet Şandır

Mehmet Şandır

“Ortadoğululaşmak” Tehlikesi...

Bu köşede 22 Ekim 2019’dan bu yana her salı günü yazıyorum. Yaklaşık 6 yıl içinde birçok defa Suriye ve Ortadoğu konusunda ülke yöneticilerini “burası bir bataklıktır, bizi içine çekmesine müsaade etmeyelim” diye ve ‘Ortadoğululaşmak’ tehlikesi hakkında uyarmışım.

Şimdi tekrar uyarıyorum!

Tarihi bir yanlışlık yapılıyor; Ortadoğu bataklığına sürükleniyoruz.

Ortadoğu her anlamda bataklıktır; kurutmaya gücümüz yetmez, kimsenin gücü yetmez!

Burası, her anlamda günah galerisidir. Zamanın her döneminde her toplum yoldan çıkmış, Allah’ın gazabına düçar olmuştur. İlahi dinler bu coğrafyaya inmiştir. Bildiğimiz peygamberler buradaki toplumlara doğruyu göstermek için gönderilmiştir.

İhanet, bu coğrafyada yaşayan halkların karakteridir.

Bu coğrafya, tarihin bilinen ilk dönemlerinden bu yana bölge dışı güçlerin ayakları altında kalmıştır. Küresel güçler, yalan gerekçelerle bu coğrafyayı işgal etmişler, kaynaklarını sömürmüşler, farklılıklar üzerinden halkları ayrıştırarak birbirileri ile çatıştırmış, insanlık dışı katliamlar yaşatmışlardır. Dinler arası hatta aynı dinin mezhepleri arasında insanlık tarihinin en acımasız iç savaşları bu coğrafyada yaşanmıştır.

Uzun süreli savaşlar, iç savaşlar, işgaller, yoksulluk insanları/halkları şahsiyetsizleştirir. Bölge kaynaklı silahlı/terör örgütlerinin genellikle yabancı istihbarat kuruluşlarının taşeronu olmasının sebebi burada aranmalıdır; hiçbiri Kuvayı Milliye(!) olamamıştır.

Bu coğrafyanın en stratejik bölgesi Anadolu’dur; devleti, Türkiye Cumhuriyeti Devletidir. Küresel güçlerin Ortadoğululaştıramadıkları tek ülke Türkiye’dir.

Küresel güçler, Osmanlı Devleti’ni yıktılar ancak Türk Milleti’ni “geldikleri karanlık Ortaasya‘ya geri gönderemediler.” Bugün, “dahili ve harici bedhahlar” üzerinden sinsi programlarla Türkiye’yi Ortadoğu bataklığına çekmeye çalışıyorlar. Graham Fuller, “Yeni Türkiye” kitabını bunun için yazdı. CIA ajanı Michael RubinTürkiye'nin Çöküşü ve Bölünmesi Kaçınılmaz Görünüyor” diye akıl veriyor. Trump’ın bölge temsilcisi Tom Barrack, olaylardan dolayı Lozan Barış Antlaşmasını suçlarken çözüm olarak Osmanlı millet modelini öneriyor.

Türkler, Ortadoğulu değildir, bu coğrafyayı yaklaşık bin yıl yönetmiş ancak vatan bilmemiştir. Bu coğrafyada varlığını devam ettiren soydaşlarımız, devletin kendilerine verdiği görevi yapmışlar, canlarını feda etmişler ancak karşılığında ihanet görmüşlerdir.

Haçlı zihniyetinin günümüz temsilcileri, yüz yıl önce atalarının çizdiği siyasi haritayı yeniden belirlemek için günümüzde eyleme geçtiler; BOP ve Arap Baharı projeleri kapsamında yaklaşık 40 yıldan buyana bölge halklarını birbirlerine kırdırıyorlar.

Soykırımcı İsrail’e lanet olsun!

Gazze’de, Batı Şeria’da, Suriye’de, Lübnan’da yaşanan soykırıma öfke duymamak mümkün değil, ancak Türkiye’yi yönetenlerin öncelikli sorumluluğu Türk Milleti’nin geleceğini, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluş kimliğini ve karakterini korumaktır.

Suriye’nin kuzeyinde oluşturulan güvenli bölge mutlaka korunmalıdır. Bölgede kurulacak bir terör devletine karşı ülkemizi ve halkımızı sonuna kadar koruyacağımızı muhataplarına anlayacakları her dilden sürekli ifade edilmelidir. Bunun dışında hiçbir sebeple hiçbir hayale kapılmamalıyız, hiçbir teşvik ve tahrike kulağı kaptırmamalıyız.

Türk Milleti ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak, bölge halklarına karşı “iyi duygular” taşımaktan öte bir sorumluluğumuz yoktur; kendimizi hiç kimseye karşı” ispat” zorunluluğumuz bulunmamaktadır!

Suriye’nin toprak ve siyasi bütünlüğünü savunan Türkiye, güneyde Suveydiye bölgesinde Dürzi azınlığın ve kuzeydoğuda SDG yönetiminde Kürt azınlığın özerk yönetim kurmak niyetlerine (ve bunu destekleyen ABD ve İsrail’e) karşı askeri güçle karşılık vermesi tezgahlanıyor, bunun altyapısı hazırlanıyor.

Geçen hafta bir haber televizyonun akşam programında “İsrail nasıl durdurulur” konulu tartışmada isminin önünde prof. dr. ünvanı bulunan bir konuşmacı, çok inanmış bir üslupla “Suriye devleti bizi davet eder, biz de fiilen Suriye’de askeri güç bulundururuz. İsrail’i ancak Türkiye durur” mealinde sözler söyledi. Yani Suriye’nin Rusya’yı davet etmesi ile başlayan süreci örnek göstererek resmen Suriye’ye TSK birliklerinin gönderilmesini önerdi; diğer konuşmacılar da bu teklife fazla itiraz etmediler.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Kılıç kınından çıkarsa kaleme ve kelama yer kalmaz" diyerek İsrail ve ABD’nin peşinden giden YPG/PKK güçlerine karşı askeri müdahale işareti verdi.

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, “Sınırlarımızın ötesinde yaşayan, kardeş olduğumuz, başta Kürtler, Araplar, Türkmenler olmak üzere bir sıkıntı olduğu zaman bizim yardıma gitmemiz, düzeni, güveni, huzuru sağlayıcı bir güç olmamız tarihi sorumluluğumuzdur” dedi.

Yani, sefer yakın, anlaşılan!

“Bir gece ansızın” kıyamet kopabilir!

Tekraren uyarıyorum; Ortadoğu/Suriye bir bataklıktır; kurutmaya gücümüz yetmez!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mehmet Şandır Arşivi