Özgür Özel “Mandacı”, Pervin Buldan değil, öyle mi?

Kimse kimseyi kandırmasın. Artık Saray’da da kabul gördüğüne göre DEM Parti bir süredir, AKP ve MHP’nin oluşturduğu Cumhur İttifakı’nın “de facto” üçüncü ortağıdır.

Dikkat ederseniz, Cumhur İttifakı iktidarının kesintisiz sürdürülmesi için iki hamle eş zamanlı götürülüyor.

İktidar, bir yandan siyaset sahnesindeki en büyük korkusu İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nu tutuklatırken, diğer yandan on binlerce insanın ölümünden sorumlu terör örgütü PKK’nın lideri Abdullah Öcalan ile sözüm ona barış için “pazarlık” yapıp, uzun süre önce kaybettiği Kürt kökenli vatandaşların oylarını yeniden kazanmanın hesabını yapıyor.

Bu iktidara göre, somut hiç bir delile dayanmayan, kim oldukları belli olmayan gizli tanıkların “duyduğuma göre” diye başlayan iddialarıyla tutuklanan, hukuk çiğnenerek diploması elinden alınan İmamoğlu’nun başına gelenleri, gençlik hareketini, liderliğini yaptığı CHP’ye kayyım atama planlarını, kısaca Türkiye’de yapılmak istenen siyasi darbeyi dünyanın önde gelen medya kuruluşlarına anlatan Özgür Özel “mandacı”.

Aynı iktidara göre, Türkiye Cumhuriyeti’nin temelinin atıldığı Lozan’la hesabı olanların Roma’da, terör örgütü liderinin serbest bırakılması için yapılan toplantıya koşa koşa giden ve “Her ülkenin kendi açısından yapacağı birçok iş vardır. Çünkü biz biliyoruz ki atılacak olan her adım, Sayın Öcalan’ın fiziki özgürlüğüne giden yoldur aynı zamanda. Avrupa ülkelerinden de beklentilerimiz çoktur. Verilecek destek kıymetlidir” diye Batı’ya seslenip “Bu projenin arkasında durun” mesajı veren Pervin Buldan ise, “mandacı” değil, “vatansever demokrat” sınıfına giriyor. Bu yaman çelişkiye dikkat çekenler de “Faşo” oluyor, öyle mi? Hadi oradan…

AKP, MHP ve DEM’i buluşturan en önemli ortak özelliklerden biri, biat kültürüne yatkın olmalarıdır. Kürt kökenli vatandaşları, bir örgüt liderinin ağzına bakacak şekilde değerlendirmek bile, kimin “Kula kulluk anlayışı”ndan yana olduğunu ortaya koyması açısından yeter de artar bile.

İMRALI TATİL KÖYÜ

Öcalan’la birlikte cezaevindeki diğer PKK’lılar, Kandil ve dağ kadrosu için hangi yasal düzenlemelerin yapılması gerektiği ve ne tür yasalara ihtiyaç olduğuna dair fikir alışverişi cuma günü, DEM heyeti ile Adalet Bakanı Yılmaz Tunç arasında yapılacak.

Görüşmede Öcalan’ın ne şekilde serbest kalacağının konuşulacağı iddia edile dursun, başkentin derin kulislerine daldığınızda karşınıza Öcalan’ın İmralı’dan pek ayrılma niyetinde olmadığı görüşü de karşınıza çıkıyor. Öcalan’ın derdi tecridin tamamen kaldırılması, devletin tüm imkanlarını seferber ettiği İmralı’yı bundan sonra bir emeklinin sahil kasabasına yerleşme hayali gibi kullanması. Kimle isterse İmralı’da görüşsün, istediğini ağırlasın, beş yıldızlı tatil köyündeki gibi her imkana sahip olsun.

Kendisinin can güvenliği açısından akıllı bir yaklaşım. O da biliyor kuş uçurulmayan İmralı’da ömrünün sonuna kadar güvende olacağını. Ha, İmralı değil de başka bir yer isterse, hiç şüpheniz olmasın, yine 86 milyonun cebinden çıkacak vergilerden can güvenliği ve tüm ihtiyaçları karşılanacaktır.

Bu nedenle yasal düzenlemeler, Öcalan’dan daha çok Kandil ve diğer dağ kadroları açısından önemli. Öcalan onlar için ne istiyor, bilen yok. Kim bilir belki bunları da yakında Öcalan’ın DEM heyetine İmralı’da güneş batarken denize nazır vereceği mangal partisi sonrasında öğreniriz herhalde.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Uğur Ergan Arşivi