Patika Cehennemi

Bazen ekonominin kaderini pusula değil, girilmiş patika belirler. Başlangıçta küçük bir tercih gibi görünen bu yön, zamanla çıkmaz sokağa dönüşebilir. Geri dönmek mümkün değildir; çünkü yön değil, zemin artık sizi taşır. İşte Türkiye ekonomisinin bugünkü durumu tam da bu. Geçmişte alınan kararların, ihmal edilen güvenin ve hoyratça kullanılan politika araçlarının zorladığı bir patika.

Bu yolda mesele, faizlerin yüksek ya da düşük olması değil artık. Asıl mesele, hangi adımın neye hizmet ettiğinin belirsizleştiği bir ortamda, iletişim eksikliğiyle yürütülen bir merkez bankacılığı. Faiz, yön göstermiyor; yön belirsiz olduğu için faiz neye karşı savunma, neye karşı hamle, anlaşılamıyor. Oysa merkez bankalarının elindeki en güçlü araç sadece faiz değil; kelimelerdir.

Faizde Ezber Bozuldu mu, Yoksa Ezberimiz mi Yanlıştı?

Merkez bankaları enflasyonla kavgasındaki en büyük kozu faiz olmasının yanı sıra sözlü yönlendirmeler ve geleceğe dönük beklenti oluşturma da başka güç unsurları. ABD ve Avrupa merkez bankaları bu sözlü araçları, piyasanın karar alma davranışlarını şekillendirmek için sistematik ve zamanlaması yerinde kullanıyor. Yani veri odaklı ve bilime inanıyorlar klişesinden öte, sözlü araçlar bütününü etkin kullanıyor. Belirledikleri politika rotasına, siyasi baskılar ya da geçici ekonomik dalgalanmalar engel olsa da, rotadan sapmadan ilerleyebiliyorlar. Bu kararlılık, sözlü yönlendirmenin güvenilirliğini de pekiştiriyor. FED başkanı Powell, Trump’tan gelen tüm baskıları göğsünde yumuşatarak inandıkları, hatta hesapladıkları doğrunun peşinden gidebiliyor. İki örnekle;

  1. FED, 2024 boyunca faiz artırımlarını "enflasyon %2 hedefine kalıcı olarak geri dönene kadar" sürdüreceğini sıkça dile getirdi. Ancak Haziran 2024’te yıllık enflasyon %3,3 olsa da Fed, faiz indirmeye yanaşmadı. Sebebi, Fed'in piyasaya sürekli "sıkı duruşu sürdüreceğim" mesajı vererek yatırımcıları ani rahatlama psikolojisinden uzak tutması ve bu yolla spekülatif balonları önlemeye çalışmasıdır. Bu, tamamen veri odaklı değil, bilinçli bir algı yönetimidir.
  1. Avrupa Merkez Bankası (ECB) Başkanı Christine Lagarde, 2024’ün üçüncü çeyreğinde faiz oranlarını sabit bırakırken, “enflasyonda kalıcı bir düşüş henüz sağlanmadı” vurgusu yaptı. ECB'nin uzun süre yüksek faiz ortamını sürdürebileceği sinyali, euroya güç kazandırdı ve kısa vadeli piyasa beklentilerini dengeleyerek Avrupa piyasalarında istikrar sağladı.

Neden veri odaklı ve bilime inanıyorlar klişesini söyledim? Esasında klişenin altında gerçekler yatıyor. Ama şu anda bunları değiştirmemiz mümkün değil. Dolayısıyla merkez bankamızın sözlü iletişimi güçlü kullanması ziyadesiyle önemli. Önceki yönetimler “sonraki hamleni tahmin edemesinler” şiarıyla hareket ediyordu., Oysa bu strateji piyasada öngörülebilirlik değil, güvensizlik yarattı. Bugünkü yönetim ise daha rasyonel, daha kurumsal bir çerçeve içinde hareket etmeye çalışıyor. Bu kolay değil, çünkü miras alınan güven boşluğu hâlâ derin. Faiz seviyesi tek başına bir anlam ifade etmiyor. Eğer piyasa, bir sonraki adımı öngöremiyorsa, yatırım da tasarruf da baskılanır. Türkiye, bu güvensizlik ortamıyla sadece ekonomi yönetimini değil, tüm ekonomik aktörlerin oyun alanını daraltıyor.

Türkiye’de sorun faiz değil, yürünülen patikanın iletişimsizlikle döşenmiş olması. Merkez bankacılığı sadece oran değil, yön göstermektir. Faizi indiriyorsan nedenini, rotayı ve niyeti anlatmak zorundasın. Aksi hâlde kararlar anlamını yitirir, piyasa yön değil, boşluk hisseder. Bu boşluk da her seferinde güveni tüketir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Yağız Kutay Arşivi