
Alaaddin Dinçer
Rektörlerin karnesi akademinin göstergesi
Son dönemde Türkiye’de rektörlerin akademik performanslarına yönelik tartışmalar artmış durumda. 6 Haziran 2025 tarihli Oksijen gazetesinde yayımlanan “202 Rektörün Bilimsel Üretim Performansı” başlıklı analiz, akademik üretkenlikte ciddi farkları ve uçurumları görmemizi sağladı. Bu durum, üniversite yönetiminde liyakat ve nitelik tartışmalarının yeniden gündem olmasını sağladı. Ancak sadece H-endeksi gibi sayısal göstergelerle değerlendirme yapmak, üniversitelerin temsil ettiği kültürel, demokratik ve sosyal değerlerin gözden kaçmasına yol açmakta. Akademik liderlerin, bilimsel üretkenliklerinin yanında, yönetsel becerileri ile entelektüel birikimlerini ve bu birikimlerin üniversiteye kattıklarını birlikte ele alarak değerlendirmek gerekmekte.
H-endeksi, bir akademisyenin hem bilimsel üretkenliği hem de çalışmalarının aldığı atıfların etkisini ölçen sayısal bir gösterge olarak bilinmekte. Örneğin, H-endeksi 10 olan bir akademisyenin en az 10 makalesinin 10’ar defa atıf aldığı anlamına gelmekte. Bu kriter, süreklilik gösteren akademik katkıyı ön plana çıkarır ve akademik liderlerin bilimsel performansını değerlendirmede yaygın olarak kullanılmakta. Google Scholar, Scopus ve SOBİAD gibi veri kaynaklarından derlenen bilgilere göre, Türkiye’deki 202 rektörün ortalama H-endeksi 17.7 oldu. Ancak profesörlük için genel kabul edilen asgari H-endeksi değeri 18 olduğundan, yaklaşık 139 rektör bu standardın altında kaldı. Bu, rektörlerin %69’unun akademik performansının beklentilerin gerisinde olduğu anlamına gelmekte.
NİCELİĞİ ÖVEN, NİTELİĞİ GÖRMEYEN YAKLAŞIM ELEŞTİRİLMELİDİR
Son yıllarda hem kamu hem de özel üniversite sayısında çok hızlı artış oldu. Sadece üniversite sayısında değil aynı zamanda üniversitelere bağlı fakülte ve bölüm sayısında da artışlar gerçekleşti. Bu artışlar bilim ve siyaset alanında nicelik ve nitelik tartışmalarının yaşanmasına neden oldu. Açılan yeni üniversitelere ve önceden açılmış daha kurumsal yapısı olan üniversitelere atanan rektörlerin bilimsel kriterler ve bu kriterler üzerine inşa edilen liyakat yerine siyasal tercihlere göre belirleniyor olması, üniversiteden beklenen toplumsal ve bilimsel değişime öncülük yapma görevinde aksamaların, durağanlaşmanın ve zaman zaman gerilemenin yaşanmasına yol açmakta. Rektörlerin H-endeksi Türkiye ortalaması olan 18 puan üzerinden bakıldığında ülkenin pek çok köklü üniversitesinin rektörü bu puan endeksinin çok altında kalmakta. Bu üniversiteler arasında; Boğaziçi (16), Ankara (7), Mersin (8), ODTÜ, (15), Ankara (7), Ege (4), Yıldız Teknik (16), Marmara (14), Hacettepe (3), Dicle (5), Galatasaray (9), Erciyes (5), Çukurova (15), Anadolu.
H-ENDEKSİNİN YANINDA D-ENDEKSİNE DE BAKILMALI
Rektörleri değerlendirirken sadece h-endeksi ölçütleri üzerinden bir değerlendirme yapmak yeterli kalmakta H-endeksi ile birlikte demokratik ilkeler/değerler ve bu ilke ve değerlerin pratikte uygulanması ölçek endeksi demokrasi “d-endeksi” olan ölçütlere de bakmayı gerekli kılmakta. Üniversite de karar alma yetkisi büyük oranda rektörlere bırakılmış/bağlanmış durumda. Dolayısıyla mevcut yapılanmaya ve uygulamalara bakıldığında ölçek endeksi demokrasi “D-endeksi” olsa, üniversite rektörlerinin yüzde 90’ı H-endeksi ortalaması olan 18 puanın altında kalacaktı. Demokrasi ile bağdaşmayan uygulamaların en somut örneğini üniversite öğrenci gençliğinin ve bir grup akademisyenin son haftalarda gerçekleştirdiği demokratik ve barışçıl hak arama eylemlerinin ardından başlatılan “cadı avında” görmek mümkün. Oysa üniversite doğası gereği muhalif ve belli güç odaklarından bağımsız olmak zorunda. Böyle olduğunda bilim özgür üniversite özerk olmakta. Temsil ve ilkelere uyma /uygulama, belleğe dayalı kurumsal kültür oluşturma, etik tutum ve davranışlar gibi niteliği ölçen unsurları “D-endeksi” ve “H-endeksi”ni güçlendiren diğer unsurlar olarak birlikte değerlendirilmeli.
Sonuç olarak, demokrasi ve demokratik özerlik, akademik ve bilimsel özgürlük, kurumsal ve kültürel kimlik oluşturmada, başta rektörler olmak üzere üniversite yönetimlerinin çok önemli sorumlulukları bulunmakta. Ancak ülkedeki siyasal iktidarın yarattığı yönetme iklimi atadığı rektörler eliyle üniversitelerde genel anlamda hakim kılınmakta olup, yukarıda yazılan ilke ve değerlerin uygulanmasına çok az sayıda üniversitede rastlanmakta. Azlığı çoğaltmanın yolu ülkede, kamusal ve özel bütün alanlarda demokrasiyi ve toplumsal barışı sağlamaktan geçmekte.