Sakın Şaşırma Orhan Veli

Son dönemlerde “Kişisel Gelişim”, “Yaşam Koçluğu” gibi dilimize ne zaman ve nereden girdiği pek de bilinmeyen ifadeler pek moda. Zaten ana dilinin arasına yabancı ve özellikle de İngilizce kelimeler serpiştirmeden konuşursan ne demek istediğin anlaşılmayabilir. Ömrünü İngilizce öğrenmeye adamış, bu yolda milyarlarca dolar harcamış yine de İngilizce konuşamayan bizden başka millet yok. Hintli konuşuyor, İranlı konuşuyor, dünya konuşuyor ama biz konuşamıyoruz. Konuşamıyorsan sen de araya birkaç kelime serpiştir. Gerçi anadilini de konuşamıyorsun ama çok da önemli değil. Yalnız değilsin ki. 300 kelime ile gül gibi geçinip gidiyoruz.

Sıcağı pek sevmem hatta pek de dayanıklılığım yoktur. Hava sıcakları neredeyse herkes için dayanılmaz bir hal aldığı bugünlerde akıl ve ruh sağlığımı korumaya çalışıyorum. Bu yolda da geçtiğimiz yıllarda attığım bir adım (belki de öğrenilmiş çaresizlik) bana çok yardımcı oldu. Bu kararımla Kişisel Gelişimime katkı sundum. İstemli mi oldu istemsiz mi bilmiyorum ama ben şaşırma duygumu yitirdim arkadaşlar. Samimiyetle söylüyorum çok rahat ettim. Sizlere de tavsiye ederim.

“Yok daha neler, bu kadarı da olmaz, daha neler göreceğiz, kırk yıl düşünsem aklıma gelmez, bundan daha kötüsü olmaz” tanımlamalarının en üst mertebesinde bir ifade var ki, her şeyi, içinde barındırıyor; “Burası Türkiye.”

“Burası Türkiye” tanımını içselleştirdin mi her şeyin içinden kendini çıkartabiliyorsun.

“Bundan daha kötü ne olabilir” dediğin şeyi görmen için bir 24 saat izin ver. Sonra tekrar konuşuruz.

Ülkemizde bir haftada yaşananları bir Norveçli, Japon, Kanadalı hayatı boyunca yaşayamaz. Anlatsan anlamaz. Film yapsan absürd komedi dalında Oscar adayı filmler çıkar.

Ülkemizde yaşananlar Zaytung ekibini zorlar hale geldi. Bir şey okuyorsun, “acaba Zaytung mu bu, trolleniyor muyum” diye düşündüğünüz çok olmuştur.

Hastasın doktora gidiyorsun ama doktor gerçekten doktor mu belli değil. Sizde de var mıdır bilmiyorum ben ilk kez bir doktora gittiğimde doktorun diplomasına bakarım. Hangi üniversiteden mezun, kaç yılında mezun olmuş merak ederim. Artık bakmayacağım. Doktor beyin ya da doktor hanımın diplomasını caddenin başındaki ozalitçiden almadığını nereden bileyim. Kafamı karıştırmaya hiç gerek yok artık.

Çocuğunu milyonlarca lira ödeyip özel okula gönderiyorsun öğretmen gerçek mi belli değil.

Psikolojin bozuk psikoloğa gidiyorsun, psikolog gerçek mi belli değil. Halı yıkamacısı olabilir, araba yıkamacısı olabilir, son ütücü olabilir. Kendini çitilenmiş son seansta da son ütüsü yapılmış bulabilirsin.

Mahallende uyuşturucu satılıyor, vatandaşlık görevini yerine getirip polise gidiyorsun, polis gerçek mi belli değil.

Torbacının narkotik şube müdürü olduğunu senaryolaştırıp film yapsan bu kadar da olmaz deyip çoğumuz izlemeyiz.

Halk arasında denir ya “Ehliyeti manavdan mı aldın diye” vallahi o da oldu. Hatta beteri oldu. Keşke manavdan almış olsaydı. Ehliyet sınavından 8 (yazı ile sekiz) puan alan şahsın, notu 70’e yükseltilip ehliyet verildi. Sosyal medyada gördüm ve aklıma geldikçe hala güldüğüm bir yorum var. “Sınavdan 8 puan alan adamın yayalıktan men edilmesi lazım” demiş birisi.

“Ya bu nasıl üniversite mezunu, hiç mi okulda öğretmediler yavrum” sana diye takıldığın çocuklardan özür dileyin. Belki de öğretmediler, belki de dersine giren akademisyen, akademisyen değil.

“Böyle gazetecilik mi olur, böyle avukatlık mı yapılır” dediğiniz insanların gazeteci ya da avukat olduğundan emin miyiz?

Aslında ülkemiz fırsatlar ülkesi. Torbacı başkomiser, halı yıkamacısı psikolog olabiliyor. Olsana mesela Almanya’da olamazsın. Anladın mı Almanlar neden kıskanıyor bizi?

Bursa’dan Gemlik’e doğru yol alırken tabelada Orhan Veli’nin o meşhur sözü yer alır. “Gemlik’e doğru denizi göreceksin, sakın şaşırma.” Rahmetli keşke yaşasaydı da bunları görüp şaşırmasaydı.

“Torbacının, narkotik müdürü olduğunu görüp, yaşayacaksın Orhan Veli, sakın şaşırma.”

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mert Yılmaz Arşivi