Şaşırmak, şaşırmamak

Gaziosmanpaşa Belediyesi’ne atanan kayyım, belediye meclisinin toplandığı odadaki Atatürk fotoğrafını kaldırmış. “Şaşırdık mı?” dedi haberi okuyan sunucu.

Ne demek “Şaşırdık mı?”. Tabii ki şaşırdık!

Biliyoruz, sevmezler bunlar Atatürk’ü. İsmini de sevmezler. Resmini de sevmezler. Gölgesini de sevmezler. Biliyoruz.

Ama biliyoruz diye şaşırmazsak, tepki göstermezsek, yaptıklarını meşrulaştırmış oluruz.
“Şaşırdık mı?” cümlesi, iktidarın antidemokratik, hukuksuz ya da ahlâken sorunlu eylemlerini olağanlaştıran, toplumsal refleksi törpüleyen, hatta kimi zaman bilinçsiz bir teslimiyeti içeren bir tepkisizlik kalıbı.
Halbuki şaşırmak bir vicdan meselesi. Bazı olaylara her seferinde tepki vermek, “olağanlaşmasına” izin vermemek gerekir.

Seçilmiş belediye başkanlarının yerine kayyım atanıyor. Buna “şaşırdık mı?” değil, her seferinde “asla kabul etmiyoruz!” demeliyiz.

Anayasa Mahkemesi’nin ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararları uygulanmıyor. Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş kararları mesela. AİHM kararları görmezden geliniyor, ağırlaştırılmış müebbet cezaları veriliyor. Şaşırmayacak mıyız?

İfade özgürlüğü sistematik olarak bastırılıyor. Sosyal medya paylaşımları nedeniyle gençler, öğrenciler, gazeteciler gözaltına alınıyor. Karikatüristlere davalar açılıyor. Sanatçılar susturuluyor. Konserler yasaklanıyor. Kanıksamak gibi, şaşırmamak gibi bir hakkımız olabilir mi?

Kamu kaynakları yandaşlara peşkeş çekiliyor. Şaşırmayalım mı? “Olur böyle şeyler” mi diyelim?

Tarikat ve cemaatlerle yapılan protokollerle milyonlarca çocuk şeriatçı yapıların kucağına itiliyor. Ensar, TÜRGEV, TÜGVA gibi yapıların devlet okullarında faaliyet göstermesi olağan hale getiriliyor. “Şaşırmadık” mı diyelim? Bu çocukların geleceğinden ümidi kestiğimizi mi ima edelim?

Kadına yönelik şiddet meşrulaştırılıyor. İstanbul Sözleşmesi’nden bir gece yarısı kararıyla çekiyorlar ülkeyi. Kadın cinayetleri artarken yargı fail lehine “iyi hal indirimi” uyguluyor. Bazı Diyanet açıklamalarıyla kadınların giyimi, kahkahası, yürüyüşü bile hedef alınıyor. Şaşırmayalım da meydan Diyanet’e mi kalsın büsbütün?

Cumhuriyet’in simgeleri ve kurumları itibarsızlaştırılıyor. TRT, Diyanet, Merkez Bankası gibi kurumlar siyasetin arka bahçesi haline getiriliyor. Atatürk cuma hutbelerinde sistematik olarak anılmıyor. Şaşırmayalım mı? Alışalım mı?

Sandıktan çıkan irade çiğneniyor. Seçim iptal ediliyor. Mühürsüz oylar geçerli ilan ediliyor. “Atı alan Üsküdar’ı geçiyor!” Şaşırmakla yetinmemeli, itiraz da etmeliyiz.

Liyakat kaygısı tamamen yok edildi. Kamu kadroları KPSS'den yüksek puan alanla değil, mülakatla seçilen partililerle dolduruldu. Bakanlar açıkça, “Biz sadakati tercih ederiz” diyerek bu ilkesizliği meşrulaştırdı.

Bu, yalnızca bireysel hak gaspı değil, kurumsal çürümenin sistematik hâlidir. Şaşırmayalım mı?

Yargı yürütmeye bağlanıyor. Yargıtay üyeleri, AYM kararını tanımadıklarını açıklayarak anayasal düzeni alenen ihlâl ediyorlar. Ve biz şaşırmayacağız, öyle mi?

İBB’ye ilişkin yolsuzluk soruşturmasında ortada tek bir ciddi delil olmadığı halde Cumhurbaşkanının heybedeki turptan, ahtapotun kollarından dem vurması kimseyi şaşırtmasın mı?

TBMM’nin etkisizleştirilmesi, basın özgürlüğünün sistematik biçimde boğulması, milli bayramlarda devletin ortadan kaybolması, dini referanslı eğitim dayatması, çevre ve doğa talanı, yolsuzluk iddialarının cezasız kalması, "İtibardan tasarruf olmaz" rejimi, kamu parasının hesap verilmeden harcandığı yağma düzeni, seçim dönemlerinde devlet imkânlarının AKP propagandası için kullanılması… Bunlara da şaşırmayalım mı?

Bu örneklerin her biri, “şaşırmamak” değil, her defasında şaşırmak ve itiraz etmek gereken ağır hukuk, etik ve sistem krizleridir

Şaşıracağız. Kızılay’ın çadır satmasına da şaşıracağız. TRT’nin 86 milyonun vergisiyle beslendiği halde iktidarın borazanlığını yapmasına, muhalefeti yok saymasına da şaşıracağız. Yandaş şirketlerin milyarlık vergi borçlarının silinmesine de. Bir siyasi partinin faaliyetinin polis tarafından engellenmesine de.

“Şaşırmadık” diyerek geçiştirilen her olay, bir sonraki adaletsizliği tahrik eder, bir sonraki hukuksuzluğun basamağı olur.

O nedenle şaşıracağız.

Şaşırmaktan vazgeçmeyeceğiz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Kaya Türkmen Arşivi