Aytuna Tosunoglu

Aytuna Tosunoglu

SICAK, ÇOK SICAK

Üflesek soğur mu?

Bilmem. Önden bir başlasınlar, bakarız.

Nasıl bir emek verdik medeniyetimizi kurmak için… Yani, biz bu topraklarda batı medeniyetini bir güzel kopyaladık. Ona güç veren enerji altyapısını yeniden inşa etmediğimiz sürece, fosil yakıtları güneş enerjisiyle değiştirmediğimiz sürece işimiz zor görünüyor (nükleer enerji santrali kopyalamayı yok sayıyorum). İşin uzmanları temiz enerji kullanmaya geçsek bile herhangi bir tesisten atmosfere yayılan hava kirleticilerini -şık söylemek isteyenler emisyon desin- sıfırlasak bile sevgili gezegenimiz soğumayacak. Bu durum, iklim değişikliğiyle ilgili en önemli gerçeğin doğrudan bir sonucudur: Havadaki ısınmaya neden, sanayi çağından beri sürekli bir araya gelen, birbirine eklenen ve toplanan hava kirleticileri yüzündendir. Konuyla ilgili yazılmış bilimsel makaleler var, siz de biliyorsunuz.

2050 yılına kadar, dünya üzerinde sanayi tesislerinden yayılan hava kirleticilerini ortadan kaldırmak oldukça zor bir hedef. Küresel İklim Değişikliği Raporu’nda 2050 yılı denmişti, o yüzden yazdım ben de. Hadi, diyelim ki başardık, emisyonu durdurduk. O zaman havanın ortalama sıcaklık artışını durdurmuş oluyoruz. Ancak, sera gazları atmosferden çok yavaş dağıldığı için dünyanın soğuması, yani normale dönmesi, binlerce yıl sürecek, diyor uzmanlar. Sanayi tesislerinin hava kirleticilerini sıfır etkiye indirdiğimizde bile 1800’lerin başından itibaren 200 yıldır havaya saldığımız sera gazları tepemizde birikiyor. Üstelik volümü gittikçe yükselerek birikiyor. Varsayıldığı üzere, 2050 yılında sıfırlamamız dünyanın gittikçe ısınmasının önünü kesmeyecek. İklim değişikliği konusunu çalışan akademisyenler ani sıcaklık dalgalanmalarının, ani fırtınaların bugün olduğundan daha kötü olacağını söylüyor. Isı artışı kutup buzullarının gittikçe erimesine, eridikçe deniz seviyesinin yüzyıllarca sürecek bir etkiyle yükselmesine neden olacak diyorlar.

Demek ki, sanayi tesislerinin havaya saldığı kirleticileri durdurmak yeterli değil. Ancak bir onarım mümkün. İçinde bulunduğumuz yüzyılda dünyayı soğutmak için ya havadan karbonu tamamen çıkartacağız ya da kulaklarımızın üstüne oturacağız. Etkisini birkaç ay önce sonuna kadar hissettiğimiz yüksek sıcaklık ataklarının ve aşırı yağmur/fırtına döngüsünün artarak sürmesinin önüne geçebilecek şey şimdilik güneş enerjisi jeomühendisliğindeymiş gibi görünüyor. Ayrıca, başka bir makaleye göre uçaktan stratosfere sülfürik asit damlacıkları ekleyerek, havaya deniz tuzu püskürterek, okyanus üzerinde seyreden alçak bulutları beyazlatarak (whitening low-level clouds) gezegenimizi sera gazlarının çevirdiği bir fanus olmaktan çıkartmak da mümkün. Birleşmiş Milletler’in son iklim raporunda yer alan bu çözüm önerisi politika yapıcılar için hazırlanmış kısa özet belgesinden çıkartılmış. Nedenini, bir kumarın çaresizlik içinde oynanmış son eli olarak görmeleri şeklinde açıklıyorlar.     

Bu yazıyı ekrandan okurken “bulut”ta tuttuğunuz dosyalarınızın, oyun uygulamalarının ve binlerce ilgi alanımıza giren şeyin bizim için nerede depolandığı üzerine bir düşünelim, olur mu? Dev bilgi/bulut tesisleri serin kalsın diye ne yakıyor acaba…

Şunu da mı düşünsek: 18. yüzyılda tüketim malı talebini artıran sebeplerle kapitalin belli ceplerde birikimi arasında var olan ilişkide, yeni yatırım alanları yaratmak dışında bir şey var mıydı? Ne öğrendik? Üstelik dünyanın dengesini de bir güzel bozmuşuz.

Üflersek soğumaz. Akıl da birleşmek lazım.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Aytuna Tosunoglu Arşivi